Milletvekili Erol'dan Turizm ve Lojistik Merkez Vurgusu
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, gazetemizi ziyaret ederek önemli açıklamalarda bulundu.
CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, yeni çalışma ofisimize taşınmamız nedeniyle gazetemize hayırlı olsun ziyaretinde bulundu. Milletvekili Erol, ziyareti kapsamında muhabirlerimizin gündeme ilişkin sorularını da yanıtlayarak önemli açıklamalarda bulundu.
MİLLETVEKİLİ EROL: “KAMUOYUNU SIK SIK BİLGİLENDİRECEĞİZ”
Pertek köprüsünden, 2024 yılında yapılacak yerel seçimlere, son günlerde siyasetçiler ve gazeteciler arasındaki diyaloglara ve daha birçok önemli konu başlığına açıklık getiren Milletvekili Erol, Elazığ’ın turizmde büyük bir potansiyeli olduğunu ve bu noktada istenilen yere gelinmesi adına gerekli çalışmaları yapacaklarını, aynı zamanda Elazığ’ın deprem konusunda bir lojistik merkez olması için mücadele edeceklerini belirterek ilerleyen günlerde bu konularda kamuoyunu sık sık bilgilendireceklerini söyledi.
İşte Milletvekili Erol’a ilettiğimiz o sorulara gelen cevaplardan öne çıkan başlıklar:
-Partinizin 5 Kasımda kurultayı gerçekleştirilecek ve görülen o ki Kılıçdaroğlu ile birlikte çok adayın yarıştığı bir kongre olacak. Siz bu kongreyi CHP’de değişimin bir miladı olarak görüyor musunuz? Kılıçdaroğlu tekrar kazansa bile her şey eskisi gibi mi olacak yoksa parti, sizin başından beri savunduğunuz gibi yüzünü halka dönecek mi?
“PARTİMİZDE TEMEL SORUNLAR VAR”
“İlk önce şunu ifade edeyim kurultay partimiz için önemli ama bu kurultayı yalnızca bir genel başkanlık değişimi olarak algılar ve kurultay sürecinde böyle değerlendirirsek doğru yapmayız. Partimizde temel sorunlar var ama bu sorunların içinde en büyük sorun partinin bir kadro parti olmak anlayışından çıkmış olması. Yani lider endeksli bir siyaset var ve partimiz geleceğe yönelik kadrolar yetiştiremedi. Halbuki CHP’nin geçmişten tarihine baktığınız zaman en büyük özelliği Türkiye’de iz bırakan en büyük siyasetçileri CHP yetiştirmiştir. Bunlara örnek vereyim, 1974 yılında Kıbrıs Barış Hareketinde Dışişleri Bakanı CHP’den Turan Güneşi daha sonra İsmail Cem Dışişleri Bakanı, Hikmet Çetin Dışişleri Bakanı. Yani CHP’nin kadroları görev yaptıkları süre içerisinde tarihe iz bırakan ve Cumhuriyet Tarihimizde de başarı hikayeleri ile anılan isimlerdir.”
“PARTİMİZDE BİR YALAKA KÜLTÜRÜ EGEMEN OLMAYA BAŞLADI”
“Ama son dönemlere baktığımız zaman ben bunları Ankara İl Kongresinde de konuştum, yani dava adamlığının bitmiş olduğu, devlet geleneğinden siyaset yapan insanların olmadığı tamamen yalaka bir kültürün hakim olduğu siyaset yapma anlayışı oturdu. Bu da doğru değil. CHP yalnızca bir lider endeksli değil aynı zaman da donanımlı, bilgili ve birikimli bir kültürden ve gelenekten gelen siyasetçilerin olması gereken bir parti. Çünkü niye bizim partimiz işte ofislerde kurulan, siyasi parti kanununa göre kurulan bir parti değil, CHP Cumhuriyetin ilanından önce istiklal savaşından önce kurulan bir parti ve istiklal savaşını yöneten bir parti. Bu ne demek devleti kuran parti. Ve bugün cumhuriyetin ilanı devletin varlığı ve devamlılığı ile ilgili bir irade varsa bu iradenin en başında CHP ve CHP’nin kadroları yer almalı. Ama gördüğümüz süreçte şunu gördük, özellikle SHP-CHP birleşmesinden bu güne gelen süreç içerisinde dava adamlığı bitti. Partide bir yalaka kültürü egemen olmaya başladı.”
“YANIŞ YÖNLENDİRME YANLIŞ VE KÖTÜ SONUÇLARI GETİRİYOR”
Yani siyasetçiler genel başkanın etrafında bir çember oluşturuyorlar, bu diğer partiler de öyle ama diğer partileri değerlendirmek benim haddim değil ben kendi partimi değerlendiririm, bir genel başkan etrafında bir yalaka kadro sarıyor ve bu kadro genel başkanı en önemli stratejik dönemlerde yanlış yönlendirerek yanlış sonuçların ve kötü sonuçların alınmasını sağlıyor.
“GEÇMİŞTE GENEL BAŞKANIN YANINDA OLUP BUGÜN DEĞİŞİM DİYENLERİN DE TASVİYE EDİLMESİ LAZIM”
Şimdi bakıyorsunuz o kadrolara, kadrolar geçmişte özellikle sayın başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkan olduğu o günden bugüne kadar yanındaki birince derece ki kurmayları. Ve bu kurmaylar bu seçimde de herkes listelerden aday oldular, emek harcamadan, seçim bölgelerinde yeterli derece de çalışmadan milletvekili oldular, seçim sonuçlarından sonra da değişim diye yola çıktılar. Bunu doğru bulmuyorum. Yani ben bu seçimde partinin yalnızca bir liderlik üzerinden kurultay üzerinden gitmesini doğru bulmuyorum. Tam tersine bu süreçte bir kadro hareketinin yeniden canlanması ve geçmişte de genel başkanın yanında olup da bugün değişim diye çıkan insanların da tasviye edilmesi halen de genel başkanın etrafından olan bu tarz insanlarında tasviye edilmesi mücadelesini veriyorum. Mesela Özgür Özel, bizim grup başkan vekilliğimizi yaptı. Başarılı bir grup başkan vekiliydi. Ama CHP Genel Başkanlığı başka bir şey.
“PARTİ TÜZÜĞÜNÜ DEĞİŞTİRMEK HİÇBİR İŞE YARAMAZ”
“Yani CHP Genel Başkanı olacak kişinin parti kültüründen gelen ve devlet bürokrasini bilmesi lazım. Devleti yönetme iddiasını ortaya koyması lazım. Yani bir partinin varlığı nedir, bir partinin varlığı seçime girmek değil. Bir partinin varlığı iktidar olmak ve devleti yönetme iddiasıdır. Yöneteceğiniz kurumlarla iyi ilişki içinde olacaksınız. Ve neyi nasıl yöneteceğinizi bilmeniz lazım. Mesela ülkenin temel sorunları var. Ben bunu her yer de söylüyorum. Mesela, parti tüzüğünü değiştirmeniz hiçbir şeye yaramaz. Yani siz milletvekili adayını ön seçimle belirlemek sokağın umurunda değil. Temel sorunumuz nedir ülkemizde özgürlükçü bir anayasa, gençlerimize gelecek vaat etmek, herkesin yurttaşlık haklarını koruyan bir özgürlükçü anayasaya ihtiyaç var. Başka neye ihtiyaç var. Siyasi parti yasasının değişmesine ihtiyaç var.”
“MİLLETVEKİLİ SAYISI FAZLA”
“Mesela parlamentoda 600 milletvekiliyiz. Genel kurulda kapının önünde kadar koltuk atıldı. Milletvekili sayısı sürekli arttığı için. Anavatan Partisi döneminde 450 idi 550 oldu. Bu dönem de de 600 oldu. Niye 600 milletvekili? Milletvekili sayısı ile parlamentoyu daha aktif hale getiremezsiniz. Nitelikli milletvekillerinin seçilmesi lazım. Ülkemiz ekonomik kriz içerisinde milletvekili sayısı artıyor. 450 milletvekili bu ülkenin neyine yetmedi. Yani Elazığ’da 5 milletvekili olsa ne olur, 4 milletvekili olsa ne olur? Ama ülke için önemli bu. Milletvekili sayısının düşmesi lazım ve her şeyden önemlisi partiler kendilerine göre aday sıralıyor milletvekillerini halk seçmiyor. Halk yalnızca oy veriyor."
“ADAY BELİRLEME SİSTEMİ DEĞİŞMELİ”
“Milletvekili adayını kim seçiyor, genel başkan ve genel merkezler seçiyor. 1991 yılında tercih sistemi vardı. Yani o ilde milletvekili sayısının iki katı kadar siyasi partiler aday gösterirdi, vatandaşta sandığa gittiğinde birinci sıra ile onuncu sıra arasında hiçbir fark yoktu. Vatandaş sandığa gittiğinde kimi milletvekili görmek istiyorsa ona çarpı atıyordu. Bu ne oluyor, halkın iradesinin sandığa yansıması. Peki milletvekilin davranışı nasıl değişiyor, kendini seçen irade genel merkez olmadığı için daha çok sokakta olacak, daha çok halkın içinde olacak. Bundan da en çok kim kazacak ve ülke ve seçildiği bölge kazanacak. Ama genel merkezler ve parti teşkilatları seçtiği zaman ne oluyor, bütün siyasetini devam ettirmek için, genel başkana ve parti politikalarına ideolojisine sadakat olarak görüyor. Bir daha seçilmek için. Bunlar değişmeli.”
“GENEL BAŞKAN ADAY OLMAMALI”
“Türkiye’nin temel sorunlarına yeni bir yaklaşımı gerekiyor. Değişimin adı budur. Önümüzde bir yerel seçim var. Ben 2018 genel seçimlerinden sonra sayın genel başkanı istifaya çağırmıştım. Ama şimdi yerel seçime giderken yalnızca isimlerin değişmesini istemek bir değişim talebi değildir. Evet genel başkan kesinlikle değişmelidir. Ama bu değişiklik bugün için doğru değildir. Yerel seçimlere giderken partinin birlik ve beraberliğe ihtiyacı var. Makul bir süre içerisinde genel başkan bu işi bırakmalıdır. Bunu ilk defa burada söylüyorum. Ulusal kanallarda da gündeme getireceğim. Amerika ve Avrupa’da parti genel başkanları farklı kişiler cumhurbaşkanı ve başbakan adayları farklı kişiler. Amerika’da Cumhuriyetçilerin ya da Demokratların genel başkanını tanıyor musunuz? Örneğin CHP Genel Başkanı cumhurbaşkanı olmamalı. Genel başkan partiyi doğru yönetmeli her seçimde de cumhurbaşkanlığını kazanacak adaylar belirlemelidir. İkisini birbirinden ayırmak lazım."
-Yaklaşan yerel seçimlerde büyükşehirler ve Elazığ’da bir ittifak düşünülüyor mu? Saadet Partisi kendi adaylarıyla seçime girme kararı aldı ve aday olarak da 14 Mayıs’ta CHP ikinci sıra milletvekili adayı olan Abdullah Akın’ı aday gösterecek. İzlediğimiz kadarıyla Akın da hem Millet hem de Cumhur ittifakına mensup siyasi partileri gezerek çatı adayı olmak gibi bir planlama yapıyor. Sizin CHP olarak aday çıkarmayıp saadet partisi adayına destek olmak gibi bir gündeminiz var mı?
“ELAZIĞ’DA OY ALIP VEREBİLDİĞİMİZ TEK PARTİ İYİ PARTİ”
“5 Kasım’da yapılacak kurultaydan sonra yeniden ittifak görüşmeleri yapılacak. Bu seçimde şunu gördüm. Parti tabanları olarak oy geçişkenligi yaptığımız tek parti İyi Parti’dir. Bizim seçmenimiz İyi Parti’ye oy verebiliyor. Onların seçmeni CHP’ye oy verebiliyor. Bunun iki örneği var. Geçtiğimiz yerel seçimlerde Ali Şekerdağ İyi Parti’den aday gösterildi ve CHP seçmeleri ona ful oy verdi. Bunu yaşadık. Bu seçimde de benim üzerimde gördük. Arkadaşlarımızla nereden oy almışız diye düşündük. Çok ilginç tespitlerimiz oldu. İyi Parti’nin oy aldığı sandıklarda oy bize gelmiş. Ama Saadet Partisi’nin geçen seçimde oy aldığı seçimlere baktık Yeniden Refah’a çıkmış. Bizim oy geçişkenliğimiz Elazığ’da İyi Parti’dir. Onlarla yerel seçimlerde bir araya gelebiliriz. Bu önerimizi genel merkeze de götüreceğiz. Bu aday hangi partiden olur oturup konuşacağız.”
“SAADET İLE İTTİFAK MÜMKÜN DEĞİL”
Abdullah beye başarılar dilerim. Kendi partisinden seçime girebilir. Doğru olanda kendi partisi çatısı altında aday olmasıdır. Toplumdaki karşılığını, oy oranını görüp ona göre kendine siyasi bir yol çizecektir. Bizim Elazığ’da Saadet Partisi ile bir ittifak kurmamız mümkün değil.
-Geçmişte bu dönem siyasetinizi ağırlıklı olarak Ankara’da yapacağınıza dair daha çok yanlış anlaşılan bir açıklamanız oldu. Bu açıklamayı tecrübelerinize dayanarak yaptığınız biliyoruz. Tekrar ve bir kez daha sizden dinleyelim; bu dönem nasıl bir siyasi çizgi benimseyeceksiniz?
“BENİM GEÇEN DÖNEM YAPTIĞIMI ONLARIN BU DÖNEM YAPMASI LAZIM”
“27. dönemde birlikte milletvekili yaptığımız arkadaşlarımızın hepsi mecliste 2 ya da 3 dönem milletvekili deneyimi olan arkadaşlarımızdı. Onların deneyimi ve benim Elazığ’da ilk dönemim olması nedeniyle ben biraz daha yerel siyasete önem verdim. Elazığ’ın sorunları ve tespiti ile ilgili yani vatandaşın arasına girip sorunlarını dinleyip öğrendim. Gezdim, dolaştım. Bunlarla ilgili bürokratik ilişkilere girip mecliste konuşmalar yaptım. Yeni seçilen arkadaşlarımız Ejder bey hariç o da kısa bir dönem yaptı. Seçildiği dönem erken seçime gidilmişti. 3 milletvekili arkadaşımız ilk defa meclis deneyimi ile karşı karşıyalar. Doğal olarak geçen dönem benim yaptığımı bu dönem onların yapması gerekiyor. Elazığ’ın sorunlarının tespiti ile ilgili sürekli sokaklarda olması lazım.”
“SÜREKLİ SAHADA OLMALARI GEREKİYOR”
“Elazığ’ın sorunlarının tespitiyle ilgili sürekli sokaklarda olması lazım. Ben zaten sokakların sesiyim. Sorunları biliyorum, gündeme getiriyorum. Bunlarla ilgili kanun teklifleri verdim, soru önergeleri verdim, mecliste konuşmalar yaptım, gün geldi Sayın Cumhurbaşkanıyla iletişim kurdum, gün geldi sayın bakanlarla iletişim kurdum. Yani sorunları biliyorum. Şimdi bu dönem Ankara merkezli siyaset yapacağım derken, Elazığ’ı mağdur edeceğim, gelip gitmeyeceğim, ilgilenmeyeceğim demek istemedim. Ben seçimlerden önce de söyledim. Dedim ki “6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinden sonra bu şehrin kamu bütçesinden yararlanabilmesi için kim iktidar olursa olsun, bu şehre bir Bakan lazım. Çünkü eğer bir Bakan olmazsa doğal olarak kamu bütçesinin bir bölümü deprem bölgesine gönderilecek. Şimdi de öyle oluyor zaten. 2023 bütçesi gidiyor hatta 2024 bütçesinin büyük bir bölümü de doğal olarak oraya gitti. Ama Elazığ’da bir Bakan olsaydı, Bakanlık sıfatını kullanarak Elazığ’ın sorunları için kamu bütçesinden para aktarabilirdi. Ben bunu söyledim.”
“PLAN VE BÜTÇE TOPLANTILARI BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR”
“Şimdi geldiğimiz noktada Elazığ’da Bakan yok. Bizim yapmamız gereken şeyler; plan bütçe toplantılarını takip etmek, çünkü bütün bakanlıkların bütçeleri meclisten geçer ve plan bütçe komisyonundan geçer. Bizler bütün plan bütçe komisyon toplantılarına katılarak Elazığ’ın öncelikli projelerini ve sorunlarını her yerde dile getireceğiz. Öneri ve tespitlerimizi anlatacağız. Sorunları bu şekilde Ankara bürokrasisine duyurmanın, çözüm bulmanın yolunu ve yöntemini gerçekleştireceğiz. Ben buradaki sorunu biliyorum. Bunları yaşayan insanlara o sorunları anlatmanın bir anlamı yok. Çözüm için bu işin Muhatabı olan Ankara, Bakanlıklar, Bürokratlarla görüşerek, zamanı daha çok oraya vererek bu sorunların çözümü için çalışacağım. 2023 seçimlerinden sonra yaklaşık 10’un üzerinde Bakanla görüştüm. Elazığ’ın sorunlarını anlattım. Benden sonra da diğer Milletvekili arkadaşlarımız gezdiler. Benden önce giden de oldu. Ancak sevindirici olan şu, İktidarıyla Muhalefetiyle aslında hepimiz aynı şeyleri söyledik. Taleplerimiz hep aynı doğrultudaydı.”
“DEĞERLENDİRMELERİMİ İLERLEYEN SÜREÇTE YAPACAĞIM”
“Bunun için bu arkadaşların biraz daha parlamento çalışmalarına hakim olması lazım. Deneyim sahibi olması lazım ki ben ondan sonra doğru bir yorum ve değerlendirme yapabileyim. Ama şimdiden daha önümüzde 5 yıllık bir süre varken, bu arkadaşlarımız yeni seçilmişken, onlarla ilgili olumsuz bir yorum ve değerlendirme yapmak doğru değil. Önce ne yapabileceklerini, yeteneklerini ve becerilerini görmem lazım. Yemin ettik, ardından meclis tatile girdi. Onun için bu arkadaşlara da biraz alan açmak lazım. Hemen eleştirmeyi doğru bulmuyor, vicdansızlık olarak görüyorum. Ama zaman içerisinde bakacağız. Eğer geçmiş dönemdeki arkadaşların siyaset yaptığı üslupta ve tarzda siyaset yaparlarsa bizim de onlara karşı davranışımız farklı olur. Ama makul bir siyaset dili kullanarak bu kente bir değer katma adına birlikte sorunların tespiti ve çözümüyle ilgili ortak bir paydada buluşursak –ki şu anda öyle- biraz da bizim parlamentoda deneyimli olmamızdan kaynaklı, biz de onlara yönlendirme yapacağız, ortak değerde uzlaşmaya çalışacağız. Ama bu işin çözümü Ankara’da. Mesela ben buraya gelmeden önce Pertek Köprüsü’nü konuşmak için Karayolları Bölge Müdürlüğüne gittim. Ne aşamada olduklarını sordum. Süreci bana anlattılar, önerilerimi sundum, ne yapabiliriz diye konuştuk. Sanayi Bakanımızla görüştük, 2’nci Organize Sanayi Bölgesi ile ilgili taleplerimizi ilettik. Sonuç itibariyle işin muhatabı Ankara.”
-Cumhur İttifakında Pertek Köprüsü ile ilgili farklı şeyler söylendi, bu konudaki düşünceleriniz nelerdir, hangi aşamadayız?
“Kredi bulunmadığı sürece bu Pertek Köprüsü projesinin yakın zamanda yapılması çok zor. Şimdi aşama aşama gitmek lazım. Birinci aşama Pertek Köprüsü’nün projesini bitirmek, ikinci aşama ise bizim Elazığ’da Pertek Köprüsü’nün yapımı için kaynak bulmamız lazım. Bu da uluslararası finans görüşmeleriyle bulunacak. Çünkü Karayollarının bütçesi bu işe yeterli değil. Biz onunla ilgili o süreçte Tunceli Valisi, Elazığ Valimiz, Belediye Başkanları, Milletvekilleri ile Avrupa Birliği ülkelerinden nasıl bir kerdi bulmalıyız diye bir arayışa gireceğiz. Ben televizyonda da onu söyledim. Tuncelili siyasetçiler Avrupa’da çok etkili. Köprü Tunceli-Elazığ arasında olduğu için bu ilişkiler kullanılarak oraya kaynak bulabilirsek daha hızlı yürüyebiliriz. Aksi halde Pertek Köprüsü’nün Karayolları bütçesiyle yapılması, şu anki ekonomik koşullar nedeniyle çok mümkün görünmüyor. Her şeye rağmen proje yapımına başlanmış olması da çok büyük bir gelişmedir. En azından bir başlangıçtır.”
-Siz Muhalefet Milletvekiliyken çıkar yol arıyorsunuz ama iktidar Milletvekilleri şimdiden havlu atmış durumda, 7 yılda bitirilir deniyor…
Eğer Karayolları bütçesiyle yola çıkılacaksa 7 değil 17 yılda da bitmez. Yani ihaleye çıkar ama her sene bir bedel koyarlar. Bu işe uluslararası kredi bulmadığımız sürece, Pertek Köprüsü büyük bir proje. Pertek Köprüsü bir başına değil aynı zamanda Tunceli Erzincan yolunun da yapılması lazım. Elimizde teknik ve bilimsel bir veri yok ama bu projeler en az 5-6 milyar liralık, belki de daha yüksek. Bu kadar büyük paraları buraya şu anda bağlamaları mümkün değil. Bugün onun ayrıca bir avantajı da var, bu güzergah NATO güzergahı da olabilir. Karadeniz bağlantısı. Yani NATO’da da bu konu görüşülüp fonlardan ve hibelerden yararlanılabilir ama bu süreçte yalnızca biz Karayolları eliyle yürürsek ilerleyemeyiz. Bizim uluslararası kuruluşlardan ve kaynaklarından mutlaka yararlanmamız lazım.
-Son zamanlarda siyasiler ve basın mensupları arasında bazı polemikler yaşanıyor. Bu durum siyaset kanadında iftira ve hakarete varacak boyutlara ulaştı. Bu konuyla ilgili neler söylersiniz?
“Bu yaşananlar doğru değil. Elazığ’da basın çok güçlü. Öncelikle Elazığ’da televizyon ve gazete sahiplerine aynı zamanda çalışanlara çok teşekkür ederim. Mesela ben buraya Tunceli milletvekilliğinden geldim ama her zaman objektif bir yaklaşım gördüm. Yani durup dururken insanlar sizi eleştirmezler, sizinle ilgili olumsuz haber yapmazlar. Ben CHP Milletvekili olarak geldim ve Elazığ’ın CHP’ye karşı tutumunu da biliyorum. Buna rağmen Elazığ medyası ve basını sürekli objektif davrandı, kamuoyunu doğru bilgilendirdi. Bir de basını yalnızca ticari bir işletme olarak görmeyin. Basın aynı zamanda bir kamu görevi görüyor. Toplumu bilgilendiriyor. Kentin ihtiyaçları ile ilgili tespitleri yapıyor ve kamuoyu oluşturuyor. Bunlar önemli görevler ve Elazığ basını şu anda Türkiye’deki iddia ediyorum en güçlü basın. İzmir’de bile böyle güçlü bir yerel basın yok. Hem teknik donanımı hem de yetiştirdiği insan kaynağıyla. Şimdi bizim sizi doğru kullanmamız gerekirken ve sizinle bilgi paylaşımı yapmamız gerekirken siyasetçi ve basın kuruluşları arasında işlerin doğru yapılması adına iletişim kurmak gerekirken gereksiz tartışmaları doğru bulmuyorum. Bir siyasetçi hiçbir zaman basın kuruluşları ile ilgili böyle bir değerlendirme yapmaz. Birebir gider görüşürsünüz. Seninle ilgili iddialar varsa konuşabilirsin. Ben bunu çoğu zaman Elazığ’da yaşadım. Bir haber çıktığında aradım, bu haberle ilgili kendi düşüncelerimi anlattım. Sonuçta ya ikna ettim ya ikna oldum eğer haber gerçekten doğruysa özür diledim ve teşekkür ettim. Eğer haber yanlışsa karşı taraf özür diledi ve teşekkür etti. Yani iletişim kuracaksın. Bu işler bu şekilde olmamalı. Sanıyorum arkadaşlarımızın biraz yeni seçilmiş olmasından kaynaklı belki de biraz farklı ve yanlış yönlendirmelerden kaynaklı böyle gereksiz ve anlamsız tartışmaya girebilirler. Ama ben bir art niyetin olacağı kanaatini taşımamak istiyorum. Tartışmaların en kısa sürede bitmesini en kısa sürede bitmesini arzu ediyorum.”
-Son olarak neler söylemek istersiniz?
“ELAZIĞ BİR TURİZM ŞEHRİ OLMALI”
“Bana sorarsanız Elazığ’ın geleceği turizmde. Bu ülkedeki ekonomik kriz içerisinde Elazığ’ın geleceği için turizmin geliştirilmesi ve canlandırılması gerekiyor. Elazığ’da bu potansiyel var. Çevre illerimizde deprem korkusuyla insanlar artık kaçabilecek yerler arıyorlar. Elazığ deprem konusunda artık güvenli bir oldu. Şehrimizdeki turizm potansiyelini hayata geçirebilirse önemli bir kat eder. Bunun için hep Eskişehir örneğini veriyorum. Eskişehir şu anda en yaşanılabilir kentlerden bir tanesi ama eskiden çorak bir bölgeydi. Yılmaz Erşen diye bir adam çıkıyor, önce rektör oluyor, Eskişehir’i üniversite kenti yapıyor. Sonra belediye başkanı oluyor Eskişehir’i bir turizm kenti yapıyor. Şu anda Bursa Türkiye’nin en yeşil kentlerinden birisi ama her hafta sonu Eskişehir’e geliyor çünkü Eskişehir şu anda Bursa’dan daha yeşil. Bizim onun için bu şehrin dinamiklerin hayata geçirmemiz lazım.”
“ELAZIĞ’I LOJİSTİK MERKEZ HALİNE GETİRMEMİZ LAZIM”
“Diğer bir konu ise Elazığ’ı afet konusunda bir lojistik merkez haline getirmemiz lazım. Afet Bölge Müdürlüğü’nün burada kurulması lazım. Olası bir Bingöl, Tunceli, Malatya, Adıyaman, Maraş depreminde buranın lojistik destek sağlayabilecek, merkez haline getirilmesi lazım. Kızılay’ın konteyner ve çadır gibi üretim merkezleri Elazığ’da olmalı. Deprem olduğunda müdahale edebilecek personel burada olmalı. Yani bunun gibi düşüncelerimiz var. Bunları zamanla kamuoyuyla paylaşacağız.”