Milletvekili Erol: Adalet siyasallaşırsa, siyaset kurumları itibarsızlaşır

CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, Hakimiyet Gazetesi'ni ziyaret etti. Ziyaret kapsamında açıklamalarda bulunan Erol, Elazığ'a gelen CHP Heyetinden ve hakkında soruşturma açılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'ndan bahsetti. Geçtiğimiz günlerde 21 Milletvekilinden oluşan bir heyetle birlikte Elazığ'a gelen CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol olası Bingöl ve Tunceli depremlerine dikkat çekti.

Milletvekili Erol: Adalet siyasallaşırsa, siyaset kurumları itibarsızlaşır

Heyet, Elazığ’daki deprem sonrası yapılan konutları yerinde inceledikten sonra, Tunceli'ye geçerek oradaki riskleri değerlendirip, öneri ve çözüm önerilerini ilgili bakanlıklara sunmak üzere rapor hazırlayacak. Milletvekilleri, bu ziyaretler sırasında halkla doğrudan görüşerek talepleri topladı ve deprem sonrası yaşanan mağduriyetleri gidermek için yapılması gerekenleri belirlediler.

“ÖNLEYİCİ TEDBİRLER ALINMAZSA ÇOK YIKICI BİR SONUÇLA KARŞI KARŞIYA KALABİLİRİZ “

Başkanlığını kendisinin yaptığı çalışma grubu ve deprem riski hakkında açıklamalarda bulunan Milletvekili Erol,
“2020 yılında Elazığ’da bir deprem yaşadık. Bu depremde çok fazla can kaybımız olmasa da oldukça sarsıcıydı. Depremden sonraki süreçte, ağır hasarlı binaların tespitleri ve depremle alakalı önleyici tedbirlerin alınması Elazığ’ı 6 Şubat 2023 tarihli Kahramanmaraş depremlerinde Elazığ’ı bir faciadan kurtardı. 
Eğer o tedbirler alınmamış olsaydı, yani yeterli derecede TOKİ konutu yapılmamış olsaydı, ağır hasarlı binalar yıkılmamış olsaydı belki Elazığ'da biz de binlerce can kaybımız vermiş, binlerce hemşehrimizin yaşamını yitirmesine şahitlik etmiş olacaktık. Ama o süreç doğru planladı. Biz de o sürece katkı verdik. Elazığ'ın afet bölgesi ilan edilmesiyle, konutların yeterli sayıda yapılmasıyla, sürecin hızlandırılmasıyla ilgili eleştirisel değil çözüm öneren, eksikleri tespit eden, eksiklerle ilgili öneri getiren, doğru yapılan işler için teşekkür eden bir mantıkla bakış açısıyla hem bakanların bütçe görüşmelerinde hem de genel kurul konuşmalarında sürekli gündeme getirdik. 
Tabii muhalefetin en büyük görevi ve en önemli işlerinden birisi iktidarı harekete geçirebilmek. Yani çözüm noktasında olan tabii ki muhalefet partisi değil, çözüm noktası iktidar partisi. Bizim buraya toplu gelişimiz, Elazığ'da yaşanan sorunların çözümüyle ilgili algı yaratmamız. Bunlarla ilgili raporlar hazırlamamız, doğal olarak iktidar partisinin bürokratlarını, milletvekillerini ve bakanlarını da harekete geçiriyor. Bu son derece anlamlı ve güzel bir çalışma şekli. Bilim adamlarının özellikle Son zamanlardaki uyarılarını çok ciddiye almak lazım. Özellikle bizim hemşehrimiz Profesör Doktor Naci Görür -ki bu konuda Türkiye'deki en donanımlı bilim adamlarından birisidir- Kahramanmaraş depremini birkaç ay öncesinden hatırlatmıştı “Bu bölgede bir fay kırıklığı bekleniyor. Büyük bir deprem bekleniyor” diye. O zaman kimse tabii bunu ciddiye almadı, değerlendirmedi bir faciayı yaşadı ülke. 
Şimdi iki tane uyarısı var. Bunlardan birisi Bingöl Karlıova, Yedisu fay hattı diğer tarafta Tunceli'de bulunan Nazmiye ve Ovacık fay hattı. O fay hatlarının ikisi de Elazığ için riskli. Çünkü iki ile de sınır komşusu olan ilçelerimiz var. Yani hem Bingöl'e hem Tunceli'yle sınır konusu olan Karakoçan, Kovancılar ve yakın mesafede Palu var. Ve buranın hem toprak yapısı, yani zemin yapısı, hem de binaların sağlamlığıyla ilgili endişelerimiz ve kuşkularımız var. Eğer Kovancılar, Karakoçan ve Palu üçgeninde gerekli önleyici tedbirler alınmazsa çok yıkıcı bir sonuçla karşı karşıya kalabiliriz. Bizim önerimiz şu. Tunceli Bingöl depremiyle ilgili önce deprem bölgelerinde önleyici tedbirlerin alınması, depreme dirençli kentler haline getirilmesi ki Tunceli Valisi bu konuda çok başarılı” dedi.

“BU DÜZENSİZ GÖÇÜ ELAZIĞ’IN EKONOMİSİ KALDIRAMAZ”

Tedbir alınmadığı takdirde Elazığ’da kent merkezine ilçelerden büyük bir göç hareketi başlayacağını ve kentin bu göçten her anlamda olumsuz etkileneceğini belirten Milletvekili Gürsel Erol:
“Eğer bu kentlerde önlem alınmazsa hem can kaybı, hem mal kaybı olacaktır. Ayrıca Tunceli'nin ve Bingöl'ün Elazığ'la nüfus yoğunluğundan kaynaklı bir bağ da var. Yani Elazığ'da yaklaşık 50 bin Bingöllü var. Yaklaşık otuz beş kırk bin Tuncelili var. Doğal olarak burada düzensiz bir göç dağılacak. 
Bu düzensiz göçü Elazığ’ın ekonomisi kaldıramaz. Yani merkezimiz depremden çok hasar almasa bile bu düzensiz göçten kaynaklı yeni sorunlar yaşayacağız. Birincisi bu iki kentin depreme dirençli hale getirilmesi Elazığ'a gelecek olan düzensiz göçü etkileyecek.
Bu birinci düşüncemiz. İkinci düşüncemiz Palu, Kovancılar ve Karakoçan. Bu üç ilçeye dikkat çekmek istiyoruz. Burada yaklaşık 100 bin nüfus var. Yani küçük bir yer değil. Yani Tunceli'nin toplam nüfusu 95 bin. 100 bin nüfus az bir nüfus değil. Bu bölgede önleyici tedbirlerin alınması lazım. Şimdi de çürük kamu binalarının, (oradaki bakanlıkların binası, Milli Eğitim Bakanı'na bağlı okullar) şimdiden yıkılması lazım. Önleyici tedbirlerin alınması lazım, güçlendirmelerin yapılması lazım. Ve vatandaşın özel mülkiyetiyle ilgili hasar tespitlerinin, binaların sağlamlığıyla ilgili bir sürecin başlatılması lazım ve yıkımların şimdiden başlaması lazım. Eğer deprem olduktan sonra biz bu süreci başlatırsak zaten geçmiş olsun, iş işten geçmiş olacak, can ve mal kayıplarımız olacak. Bununla ilgili biz 22 milletvekili geldik, raporumuzu önümüzdeki hafta önce Sayın Genel Başkanımıza soracağız, Genel Kurulda gündeme getireceğiz. Sonra Çevre Bakanımız, İçişleri Bakanımız Ulaştırma Bakanımız gibi ziyaret edip bu sorunları konuşarak üç ilde alınması gereken tedbirlerle ilgili önerilerimizi dile getireceğiz” dedi.
Elazığ’da bir siyasi birlik havasının hakim olduğunu, iktidar ve muhalefet partilerin Milletvekillerinin kentin yararına çalıştığını belirten Milletvekili Gürsel Erol, bu konuda üzerine düşen görevi yerine getirdiğini ifade etti. 

“ELAZIĞ’DA BUGÜNE KADAR SİYASET DİLİM VE TARZIM DA HEP BU OLDU”

Milletvekili Erol:
“Elazığ milletvekillerimiz iyi niyetliler, yaptığımız her işin doğruluğuna inandıkları zaman bu sürece olumlu tepki veriyorlar ve onlar da katkı sunmak istiyorlar. Bu güzel bir davranış. Tabii her siyasetçinin kendine göre siyaset dili, söylemi, yeteneği, becerisi farklıdır. Ama arkadaşlarımızın iyi niyetli olduğunu görüyorum. Yani bu sürecin planlamasıyla ilgili ki geçmiş tarihte iki bakanlık ziyareti oldu. Bunlardan birisine ben de katıldım. İyi niyetli bir şekilde şehri ayağa kaldırmak istiyoruz.
Bu konuda kurumları harekete geçirecek olan da ilin muhalefet parti Milletvekilidir, yani benim. Hem şehirde bir uzlaşıyı, hem birlikte hareket etmeyi, hem önleyici tedbirlerle ilgili diğer arkadaşlarımızı ve bakanlıkları harekete geçirecek bir siyaset diliyle hareket ediyorum. Yani “yapmadılar, etmediler kötü oldu” demek yerine yapılmasına katkı vermek istiyorum. Elazığ’da bugüne kadar siyaset dilim ve tarzım da hep bu oldu. Allah bu üç ilçemiz Korusun. 
Kovancılar Palı ve Karakoçan, özellikle bu ilçelerde yaşayan hemşehrilerimi uyarıyorum. Kendi imkanlarınızla da olsa bir depremin olacağını mutlaka bilin. Bunun tarihi belli değil. Allah geçinden versin ama yaşanacak. Yani her an yaşanabilir. Korkmasınlar ama devlet tedbir alıncaya kadar kendi tedbirlerini alsınlar, evlerini güvenli hale getirsinler. Bizler bu sürecin takipçisiyiz” şeklinde konuştu.

“BU DAVAYI HAKSIZLIK VE ADALETSİZLİK OLARAK GÖRÜYORUM”

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında katıldığı bir televizyon programında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek ve ailesine yönelik kullandığı ifadeler nedeniyle 'Tehdit' ve 'Terörle Mücadelede Görev Alan Kişileri Hedef Gösterme' suçlarından soruşturma başlattı.

ADALET SİYASALLAŞIRSA, SİYASET KURUMLARI İTİBARSIZLAŞIR

Yargının siyasetten bağımsız olması gerektiğini belirten Milletvekili Erol: 
“Adliye binalarında, duruşma salonlarına, yargıçların arkasında bir şey yazar. Der ki “adalet mülkün temelidir”. Yani adalet devletin temelidir. Devlet de her yurttaşın yurttaşlık hakkının teminatıdır. Yani adaleti siz devletin temeli olmaktan çıkarın siyasallaştırırsanız, siyaset kurumlarını itibarsızlaştırırsanız, bu ülkedeki gelenekleri ve yurttaşlık haklarını rencide edersiniz. Yani bunlar doğru şeyler değil. Geçmişte siyasetçilerin, bürokratların, siyasetçilerin benzer söylemleri oldu ancak hiç böyle şeyler yaşamadık. 
Eskiden Gırgır diye bir dergi vardı. Şimdi herhalde yeniden çıkmaya başladı. Allah hepsine rahmet eylesin. Erbakan'la, Türkeş'le, Demirel'le ilgili ne karikatürler yapılırdı bir gün bile hiçbirine dava açılmadı. Yani siyasetin doğasından gelen birtakım söylemler olabilir. Biz siyasetçiler çoğu zaman konuşma içeriğindeki söylemlerimizi, farklı düşüncelerle söyleriz. Ama karşı taraftaki onu farklı yorumlayarak farklı bir boyuta götürmek ister. Ancak bu doğru değil. Herkes işini yapacak. 

“ADALET DEVLETİN TEMELİDİR”

Adaletin içerisindeki saygın yargıçlarımız, kendilerini “adalet devletin temelidir” ilkesiyle, devlet adamlığı kimliğiyle ve devletin teminatı olarak görecekler. Siyasal iktidara göre değil, yurttaşlık haklarının anayasal güvencesine göre karar verecekler. Bunlar doğru işler değil. Türkiye'de siyaseti geriyorlar, siyaseti itibarsızlaştırıyorlar. Tabii ki siyaset dilinde hakaret olmamalıdır. Suçlayıcı diller olmamalıdır. Ama bunlar dava konusu da olmamalıdır. Ben Sayın Ekrem İmamoğlu'na karşı açılan bu davayı haksızlık ve adaletsizlik olarak görüyorum. Ki Sayın Cumhurbaşkanımız yargı eliyle siyaset dışına itilen Türkiye'de örnek siyasetçilerden birisidir. Bir şiir okudu diye siyasi yasak geldi. Ama unutmasın ki Türkiye'de Sayın Recep Tayyip Erdoğan bugün Cumhurbaşkanı'ysa Cumhuriyet Halk Partisi'nin sayesinde. Çünkü siyasi yasağını Cumhuriyet Halk Partisi kaldırdı. Yani dedi ki “eğer bir insan bir partinin genel başkanı oluyorsa seçme ve seçilme hakkına da sahiptir” Bir insanın yargı yoluyla siyaset hakkını elinden almak doğru değildir. Ve Cumhuriyet Halk Partisi o zaman kanun değişikliğine “evet” oyu vererek Sayın Cumhurbaşkanı'nın Milletvekili adayı olmasının önünü açtı, doğrusu da odur ve doğru yaptı. Yani siyasetçilerin önü böyle kesilerek davalarla sorgulama süreciyle yürütülerek olmamalı. Bir siyasetçinin iyiliğini ve kötülüğünü, başarısını ve başarısızlığını değerlendirecek tek kurum vardır. Sokaktır, halktır. Onu halka bırakın. Onun yaptığı siyasetlerin karşılığı varsa zaten kimse önünde duramaz. Eğer onun yaptığının karşılığını sokakta karşılığı yoksa istediği kadar uğraşsın zaten bir şey olamaz. Onun için böyle bu tür konularla Türkiye'yi germek de doğru değil. Türkiye'de yeni her gün tartışma konusu yaratmak da doğru değil. Yani emekliler evine ekmek götüremezken, asgari ücret bu boyutlardayken, insanlar günlük geçim sıkıntısı yaşarken, öğrencilerimizin birçok sorunu varken, insanlarımızın İş kaygısı varken mülakatlardan, haksız yere elendikleri bir süreç varken, öğretmenlerimizin atanmadığı bir süreç varken, bizi bu günübirlik siyasetle Türkiye'nin gündemini meşgul edip yurttaşlarımızın haklarının aranmasıyla ilgili bir süreci olumsuz yönlendirmeye hiçbirimizin hakkı yok” şeklinde konuştu.

Milletvekili Erol: Adalet siyasallaşırsa, siyaset kurumları itibarsızlaşır