Mesleklerin Efendisi: Öğretmenlik
Her meslek kutsaldır
Her meslek kutsaldır. Verilen bir emek vardır sonuçta... Olmasaydı hekimler en basit hastalıklar ölümle sonuçlanmaz mıydı? Ya da ekmeksiz kalırdık fırıncılar olmasaydı. Düşünüyorum da eğer olmasaydı mühendisler kimler yapardı makineleri, inşaatları, yolları... İnşaat isçileri olmasa okullar inşa edilemez, çiftçiler olmasa belki de ekmek olmazdı. Peki, öğretmenler olmasa ne olurdu hiç düşündünüz mü? Bütün mesleklerin öğreticisi öğretmenler olmasa doktor olmaz mühendis olmaz. Şoför olmaz. Çiftçi olmaz. Dolayısıyla mesleklerin efendisi öğretmenliktir. Bütün meslekler geçer öğretmenin elinden... Bir zamanlar imamlık mesleğine gıptayla bakardım. Ne güzel hem ibadetlerini yapıyorlar hem dünyalık geçimlerini sağlıyorlar, diye düşünüyordum. Meğer yanılmışım öğretmenlik daha da gıbtayla bakılacak meslekmiş. Nice peygamberler var ki hayati boyunca çabalamış etrafında bir tane bile ümmeti nasip olmadan görevini tamamlayarak göçmüş bu dünyadan. Ama öğretmenin 20-30 öğrencisi ağzından çıkacak sözleri beklemektedirler. Günde altı saat pür dikkat onu dinlemektedirler. Peygamber mesleğidir öğretmenlik. Eğer hakkıyla yetiştirebilirse öğretmen öğrencilerini İbadetin en büyüğü bu değil mi sizce?
Öğretmenlik dünyanın en eski mesleğidir. Hatta dünyadan da eskidir. Daha cenneteyken tüm ilimleri öğretmedi mi Rabbim Hz. Âdem’e? Sonra da Âdem öğretmedi mi Havva’sına tüm bildiklerini ve sonra da birlikte öğretmenlik yaptılar çocuklarına. Âdem ve oğullarıyla yani âdemoğluyla birlikte yayıldı cennetten gelen bu meslek tüm dünyaya.
Dünyayı değiştirmek, öğretmenleri değiştirmekle başlar. Bir öğretmen henüz yaş dal gibi şekilenmeye hazır çocukları nasıl isterse öyle yetiştirir. Öğrenci, öğretmenin elindeki hamur gibidir. İstenilen şekil kolaylıkla verilir. Öğretmen ne renk isterse dünya o renge bürünür. Fırça da onun elinde boya da onun elinde…
Alparslan’ı, Fatih’i, Kanuni’yi yetiştiren bir öğretmen değil miydi? Dünyanın en verimli toprakları olan Anadolu da yaşıyoruz. O kadar verimli ki topraklarımız bu topraklarda yağız delikanlılar, meleklerin imrenerek baktığı hatun anneler çoktur. Yeter ki bir öğretmen çıksın fırçasıyla dokunsun sadece. Her daim çıkacaktır Mevlana’lar, Nene Hatun’lar, Sultan Selim’ler...
Ben bir öğretmenim. 28 Ağustos 2008 sabah namazı çıktım bu aziz şehirden Muş un yokuş yollarına doğru. Öğretmenlik yapmaya... İyiliği yayıp kötülükten men etmeye... Cahillik denen karanlığı boğmaya... Bazen ağladım bazen güldüm. Ve karar verdim yasadıklarımı paylaşma vaktinin geldiğine. Hazır olun bu köşede ağlamaya, gülmeye, hüzünlenmeye, mutlu olmaya... Her hafta bir resim bir hikâye götürecek sizi baksa dünyalara. Giriş niteliğindeki ilkyazımla sizleri selamlar gelecek hafta görüşmek temennisiyle iyi haftalar dilerim...