MESELLER
Kibirlenip, kendini üstün görmeyince tüm canlılardan, yaşama daha geniş bir çerçeveden bakabiliyor insan… Büyük düzeni idrak etme fırsatını y
Kibirlenip, kendini üstün görmeyince tüm canlılardan, yaşama daha geniş bir çerçeveden bakabiliyor insan… Büyük düzeni idrak etme fırsatını yakalıyor… Dar bir geçitte sıkışıp kalmaktan kurtarabiliyor kendini…
İslam düşünürü İbn Arabi, yaptığı bir öz eleştiride bu hususla ilgili şöyle diyor;“Bir zamanlar kendi dinimden olmayanları suçluyor, onları küçümsüyordum. “Şimdi kalbim bütün biçimlere açık: o artık ceylanlar için bir çayır, keşişler için bir manastır, putlar için bir mabet, hac için bir Kâbe, Tevrat levhaları ve Kur’an kitabıdır. Ben aşk dinini vazediyorum ve hangi yöne yönelirse yönelsin bu din benim dinim ve imanımdır.”
İlahiyat inceliğine duyarlı olmayanlar tarafından bu düşünceleri oldukça eleştirilen ve sapkın bulunan İbn Arabi, yine kendi üslubuyla cevap veriyor onlara…
“Eceli geldiğinde bir ermiş Musa’ya ya da İsa’ya öyle saygı belirtileri gösterebilir ki, sıradan insanlar ya da cahiller onun Yahudiliği ya da Hıristiyanlığı benimsediğini sanabilir.” diyor…
Bir gün kendisinin aleyhinde konuşan komşusunun hastalandığını duyunca kalkıp ziyaretine gidiyor… Hastaya, Arabi’nin ziyaret için geldiğini ilettiklerinde “Onun bu evde işi olamaz. Onun yeri kilisedir.” deyip, kabul etmiyor…
O da komşusunun kendisini kötü bir yere göndermeyeceğine emin olduğunu ve tavsiyesine uyacağını belirterek, hastanın sağlığı ve esenliği için dua etmek üzere kilisenin yolunu tutuyor…
*****
İbn Arabi ile aynı dönemin insanı olan Mevlâna Celaleddin-i Rumi’nin yaşamında da bu hususta oldukça çarpıcı örneklere rastlanıyor…
Vaizin biri “Allah’a hamd ve minnet olsun ki bizi hidayete eriştirdi de kâfirler zümresinden yaratmadı” deyince, yorumu şu oluyor...
“Anlaşılan bu biçare, kendisini Mecusilerin terazisine koyup tartmış.”
Sema töreni esnasında dergâha bir sarhoş giriyor ve kendinden geçmiş bir vaziyette sağa sola çarpmaya başlıyor… Bu durum üzerine meclisteki birkaç kişi ona müdahale etmeye kalkınca Mevlâna uyarıyor onları…
“Şarabı o içmiş ama sarhoşluğu siz ediyorsunuz”
*****
Harput’un kadim kültürüne de yansımış bu engin düşünceler… Çok sesli ve çok renkli toplumsal yapısının etkisi olmuş bu düşüncelerde… İnsanlar sevgi ve hoş görüyle yaşamışlar yıllarca…
Mesela Harput’un gönül ehli insanlarından biri, bir gün bahçesinde dostlarıyla sohbet halindeyken komşusu Agop Usta kapıda görünmüş…Yalpalayarak yanlarına yanaşıp bir bardak istemiş… Boş bir bardak uzatmışlar Agop Usta’ya… O da iç cebinden çıkardığı şarap şişesindeki şarabı bardağa doldurduğu gibi kafasına dikmiş ve geldiği gibi çıkıp gitmiş kapıdan…
Meclistekiler olayın şaşkınlığını yaşarken, o gönül insanı bardağı kırıp, çöpe atmış ve sohbetine şu sözlerle devam etmiş…
“Bir gönül kırmaktansa bir bardak kırmak, daha makbuldür.”
*****
Deli Hayro ’da Harput kültürün bir parçası olmuş… Kadim toplumun çok sesliliğine katkı sağlamış kendince… Bir cuma günü, İzzetpaşa Camii’nin karşısındaki hükümet konağının duvarına yumulmuş kumar oynarken arkadaşlarıyla… Cami cemaatinden biri namaz çıkışında buna şahit olmuş ve hiddetle azarlamış Deli Hayro’yu… Küçümsemiş.
Deli Hayro, umursamaz bir tavırla avuç içindeki zarları sdigerarken, arkasından bağırmış adamın…
“Ayeti kerime var... Dünya oyundan ve eğlenceden ibarettir”
*****
Babaanne sesleniyor, taa derinlerden…
“Sakın ha! Cüceydi, meczuptu, deliydi diye insanları kibirlenip küçümsemeyin… Şu sonsuz evrende biz neyiz? Bir nokta bile değiliz.”
(Dipnot: Mesel (TDK): Atasözü, ders alınacak söz, eğitici masal.)