MEDENİYET DEDİĞİN TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVAR

   Garb'ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar

   Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var

MEDENİYET DEDİĞİN TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVAR
TAKİP ET Google News ile Takip Et

   Garb'ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar;

   Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

   Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,

   ''Medeniyet!'' dediğin tek dişi kalmış canavar?

 

   Milli şairimiz yüz yıl önce ne güzel yazmış. Bugün yaşananları açıklayan müthiş bir dörtlük. Gerçi istiklal marşımızın her satırı derin anlamlar içeriyor ama bu dörtlük günümüze ışık tutması açısından çok önemli.

   Son günlerde özellikle Almanya ve Hollanda’nın ülkemiz bakanlarına karşın sergiledikleri antidemokratik tutumlar ve uygulamalar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Fatma Betül Sayan Kaya’nın Hollanda‘da Büyük Elçilik binasına alınmaması ve ardından sınır dışı edilmesi ile zirve noktasına ulaştı. Diplomatik açıdan hiçbir teamüle uymayan bu uygulama iki ülke arasındaki ilişkileri kopma noktasına getirdi. Kendi köpekleri ve atlı polisleri ile bizim iman dolu göğsü olan vatandaşlarımızı yıldıracaklarını zannediyorlar. Uluyarak, havlayarak, saldırarak imanımızı boğacaklarını zannediyorlar. Bizi korkutacaklarını zannediyorlar. 15 Temmuz’da tankların önüne yatan, F16’lardan yağan bombalardan korkmayan, silahların önünde göğsünü siper eden bu halk it’ten at’tan mı korkacaktı? Şair bu yüzden diyor ‘ulusun, korkma’ Yani bırak onlar havlayıp dursunlar, bize tesir etmez onların havlamaları, ısırmaları. Bizim imanımıza halel getirmez aksine imanımızı güçlendirir. Bunların medeniyet dediği şey kendi kendine yetemeyen, kendi kendini kemiren, yok olmaya yüz tutmuş, çöküş sürecini yaşayan, son demlerini yaşayan bir canavar. Tek dişi kalmış o da düşmek üzere. O diş de düştü mü toprağın dibini boylayacak bir canavar. Bunların medeniyet dedikleri şey çoktan miadını doldurdu. Batı medeniyeti ‘batılı’ temsil ediyor. Batıl yok olmaya mahkûmdur. Hakkın olduğu yerde batıl elbet yok olmaya mahkûmdur.

   Özellikle Almanya ve Hollanda’da yaşanan bu olaylar Nazi artığı bir ideolojinin dışa vurumudur. Bunu faşizmden ayırmak gerekir. Çünkü faşizmin içerisinde ırkçılık olmayabilir. Faşizm baskıcı zorba rejimleri ifade ederken, Nazizm hem baskıcı ve zorba rejimi hem de aşırı ırkçı bir ideolojiyi temsil eder. Aslında bu sadece Türklere karşı takınılan bir tutum değildir. İslamofobia giderek yaygınlaşmaktadır. Batı’da yabancı düşmanlığı kendinden olmayan herkese karşı uygulanmaktadır. Almanya ve Hollanda’da merkezlenen bu Neonazi yapılar kendilerinden olmayan herkesi dışlıyor. Beyaz ten, sarı saç, mavi göz bunların temel kriterleri. İtalyanları sevmezler esmer oldukları için. Portekiz ve İspanyolları da sevmezler. Melez diye Çingene diye dalga geçerler. Asıl üstün olan ırk kendi ırklarıdır. Kendi ırklarını egemen kılmak için her yol mubahtır. Nazizm’in Yahudilere uyguladığı soykırımlar bu ideolojinin dışa vurumuydu. Almanya ve Hollanda genelinde egemen olan bu Neonazi gruplar hatırı sayılır bir oranda destek buluyorlar. Bu nedenle siyasiler açısından çekim noktası oluşturuyorlar. Kendi iç politikalarında oy kazanmak için bu Neonazi grupların istediği yönde politika üreten hükümetler bu son yaşadığımız krizlerin de müsebbibidirler.

   Batının kabullenemediği şey Türkiye’nin uluslar arası arenada söz sahibi olması ve nüfuz alanını genişletmesidir. Bu nedenle Hayır kampanyalarına canı gönülden destek olurlarken Evet kampanyalarını yasaklıyorlar. Referandumdan Evet çıktığı takdirde Türkiye’nin önünü daha da kesemeyeceğiz düşüncesi ile son kozlarını da oynuyorlar. Fakat görüyoruz ki bu da kâr etmiyor. Korkunun ecele faydası yok.

 

‘Hak gelecek batıl zail olacak’ Allah’a emanet olun.