Meczup Kim?
Her seçimin bir ana teması ve anlamı, bununla birlikte yöresel söylemler ve yöresel oylara hitap eden bir tarafı var.
İstanbul siyasetini nasıl Karadenizliler şekillendiriyorsa Elazığ seçimini de oy potansiyeli itibarıyla doğu ilçelerine mensup seçmenler belirliyor.
Tabi bu hiç bir zaman blok oylar şeklinde tecelli etmedi ve edecek bir karakter göstermese de yine de siyasetin kapısını bu alandan aralamak ve yol bulmak isteyenler olacaktır.
Konuyu biliyorsunuz. Elazığ Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları ile Ak Parti İl Başkanlığında bir milletvekilinin seçim yöntem ve taktikleri üzerine yaşadıkları görüş ayrılıkları, bazı mahfiller tarafından bölgesel bir karşıtlığa ve ötekileştirme söylemlerine dönüştürülmeye çalışılmıştı.
Bu konu şehirde çok dillendirildiği için olacak ki Başkan Şerifoğulları’na katıldığı ortak televizyon programında da bu konu kendisine soruldu.
Başkan Şerifoğulları çok doğal, çok spontane olarak hiç bir riya, hiç bir planlanmış ve çalışılmış cümleler kurmadan içinden geldiği gibi bu konuya şöyle açıklık getirdi.
“Bir tane meczup, namus sahibi olmayan adam, çıkacak “Şahin Başkan Palululara böyle söyledi” diyecek. Söylüyorsun biz bunu nerede söylemişiz, ispat edebilir misin? “Yok, sen söylemedin ağabeyin söyledi” diyor. Ağabeyimiz nerede söyledi bir söyle ben ağabeyimin yakasından tutayım, bu kez de “Ağabeyin söylemedi, acaba kardeşin mi söyledi” diyor. Böyle bir siyaset yapılır mı bu şehirde? Yazık günah yani. Bizlerin emeğine yazık. Bu şehre yazık. Toplumları birbirine kırdırmanın, mikro milliyetçilik yapmanın ne faydası var? Biz göreve geldiğimizden beri 43 mahalle diyoruz, 10 ilçe diyoruz, 9 mahalle diyoruz. Keban’da Fethiye Başkan benden iş istemiş oraya da yapmışım, Palu’ya da Karakoçan’a da Ağın’a da her tarafa da bir şey yapmaya çalışmışım. Bunun yanında şehir merkezinde de 43 mahalleye adil hizmet götürmeye çalışmışım. Belki doğudaki mahallelere batıdaki mahallelerden daha fazla iş yapmışım. Biz bunları yaparken 3 tane meczubun, 3 tane dini imanı olmayan insanın, iftira atanın dini imanı yoktur.Bunların söylemine vatandaşımız inanacak mı? İnanmayacak. İnanmadığı halde sen niye bu işlere tevessül ediyorsun? Faruk Septioğlu benim babamın dostudur, her gördüğümde eline eğilirim, yarın yine eğileceğim. Murat Hoca da yine öyledir. Abdullah Kardeşimiz, Çağlar Bey öyledir. Biz böyle hareket ederken ve geriye dönük hiç bakmadan, dedikodulara kulak asmadan sürekli önümüze bakarak ve iş yapmaya çalışarak 5 yıl görev ve siyaset yaptık.”
Bu cümleler aslında olmayan bir olayın savunması ve açıklanmasından öte, yapılan iftira, bunun üzerine kurulan mikro milliyetçiliğin ve ayrıştırmaya yönelik üzüntü ve bunun gönülden dile yansımasıydı.
Herkesin ve her yörenin oyuna sahip bir siyasetçinin söylendiği gibi ayrıştırıcı ve nefret tohumları ekme potansiyeli olan böylesi bir cümle kurabilir mi? Bunun siyasette yeri olmadığı gibi insani ve ahlaki yaklaşımda da yeri yok.
Başkan Şerifoğulları’nın bu sitemlerinde kastettiği meczup ve müfterilerin kim olduğu konusunda ise şehirde değişik yorumlar var.
Bu isim ve isimlerin siyasetçi olduğuna dair rivayetler olmakla birlikte, olmayan bir durumdan vazife çıkartıp siyasette mevki kapmak isteyen uyanık ve fırsatçı tiplerin olduğu da ifade ediliyor.
Başkan Şerifoğulları’nın bu açıklamalarına yanıt olabilecek herhangi bir açıklamanın hala gelmemiş olması bile yapılanların doğru olmadığının ve toplumda kabul görmediğinin bir kanıtı olsa gerek.