MANTIK ÜZERİNE…
Adamın biri hesabı, sahte parayla ödemiş olmakla suçlanmış… Mahkemede paranın sahte olduğunu bilmediğini iddia etmiş
Adamın biri hesabı, sahte parayla ödemiş olmakla suçlanmış… Mahkemede paranın sahte olduğunu bilmediğini iddia etmiş. “Çünkü o parayı çalmıştım. Sahte olduğunu bildiğim parayı çalar mıyım hiç?” diyerek savunmuş kendini…
Hâkim, savunmanın mantıklı olduğuna karar verip, sahte para suçlamasını geri çekmiş. Ama yeni bir suçlama ortaya koymuş. Hırsızlık…
“Evet. Parayı çaldım.” demiş suçlu, rahat bir tavırla… “Ama sahte paranın kanuni hiçbir değeri yoktur. Ne zamandan beri hiçbir şeyi çalmak suç oldu ki?”
Kimse bu mantıkta bir kusur bulamadığından adam beraat etmiş…
*****
«Mantık», sadece bir bilim dalının adı olarak değil, günlük hayattaki akıl yürütmelerimizle ilgili olarak da kullanılabilen bir kelimedir. Tıpkı yukarıdaki anekdot da olduğu gibi…
Gerek klasik gerekse modern mantığın bir bilim olarak, günlük hayattaki akıl yürütmelerimizle doğrudan bir ilişkisi yoktur… Bu bakımdan, «mantıklı düşünüş», «mantıklı görüş» gibi deyimlerde geçen «mantık» kelimesini, bir bilimin adı olarak kullanılan «mantık» kelimesinden ayrı düşünmek gerekir.
Günlük hayatta pek çok insanın birbiriyle anlaşamayıp sonucunda birbirlerini mantıksızlıkla suçladığı uzlaşmasız tartışmaların temelinde öfke, menfaat çatışması, sinirlilik hali gibi gerekçeler bulunabilir. İşte böyle bir tartışma karşısında, bir görüşün veya düşüncenin neresinde yanlış bulunduğunu sezgisel bir yolla gözden geçirmek yerine meseleyi sistemli ve mantıklı bir şekilde ele alabilmek pek çok yarar sağlar.
Bilimsel anlamda mantık, “Bilginin yapısını inceleyen, doğru ile yanlış arasındaki akıl yürütmenin ayrımını yapan bir disiplin.” dir. Mantık, birtakım kurdigerar ve ilkeler bütünüdür. Mantık bilimine göre iddialar, önermeler çelişmez olmalıdır. Bir önerme ya doğrudur ya da yanlış… Bir önerme hem doğru hem yanlış olmaz…
Basit bir örnek vermek gerekirse;
Bütün canlılar ölümlüdür.
Sokrates bir canlıdır.
O zaman Sokrates ölümlüdür. gibi….
*****
“Bütün Giritliler yalancıdır” paradoksunu bili misin? dedi, Sakdigerı Mustafa…. Ve devam etti.
“Aristo’dan Farabi’ye kadar pek çok mantıkçı filozofu yıllarca meşgul etmiş bu iddiayı…? Çünkü bu iddiayı ortaya atan filozof bir Giritli… Bu filozofun, Girit’te yaşayan herkesin her durumda yalan söylediğini öne sürdüğü rivayet edilir.
Şayet iddiası doğruysa, o zaman kendi söylediği şeyin de yalan olması gerekir. Yok eğer yalansa da… Hadi gel de mantığın kullan, çık bu işin içinden…”
Sakalını sıvazladı… Bir müddet düşündükten sonra sözlerini noktaladı.
“Bırak! Aristo, Maristo mantığını… Buna günlük yaşamda düz mantık denir… Hayatı düz mantık üzerine kurmaya çabalarsan menfaatçi bir ruh yapısına bürünürsün. Aristo mantığı insanı ezmek üzerine kuruludur... Başka düşünceye hayat hakkı tanımaz. Mesela, nenem yoğurt getiremez, pisik burnunu batıramaz, minareden asılamaz… Atik Hanım baygın düşer ayılamaz… Yar oturup pencerede tef çalamaz…”
*****
Mantık, bilginin yapısını inceleyen, doğru ile yanlış arasındaki akıl yürütmenin ayrımını yapan bir disiplin midir? yoksa menfaatçi bir ruh yapısına bürünmenin kolaycılığı mı? Kim bilir belki de pisiğin yoğurda burnunu batırabilmesinin yoksunluğu…