LÜTFETMİŞ…
ABD'nin seçilmiş yeni Başkanı Joe Biden'ın diplomasi danışmanı Michael Carpenter, Türkiye'yle ilişkilere dair ipuçları vererek, "Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak ya da yaptırımlar yoluyla ekonomisini çökertmek arayışında olmadıklarını" söylemiş ve lütfetmiş beyefendi.
ABD’de Başkanlık seçimlerini Demokrat Parti’nin adayı Joe Biden kazanırken, Biden’ın Türkiye’yle ilgili ilişkilerinin nasıl olacağı merak konusu olmuştu.
Yeni başkanın danışmanı Carpenter, Türkiye’nin Rusya’dan S-400’leri satın alması, Doğu Akdeniz, Libya ve Dağlık Karabağ politikalarının “sorumsuzca” olduğunu ve bir müttefike yaraşır olmadığını ifade ettikten sonra “S-400 meselesinde olduğu gibi çıkış yolları bulunmalı. Türkiye eylemlerini değiştirirse masaya pozitif örnekler konulabilir ancak şu an izlediği politikaya devam ederse bunun Erdoğan hükümetine yönelik potansiyel negatif sonuçları olacaktır” tehdidini savurmaktan da geri durmamış.
Amerika’yı, seçilen başkanların yönetmediğini artık tüm dünya biliyor. Dirayetli ve vizyon sahibi liderler yerine ABD’ye geçmişte sinema oyuncusu, şovmen, sırf bir kesimin gazını almak için siyahi isimlerin başkan seçilmesi de gösteriyor ki bu ülkeyi derin ABD ve özellikle Pentagon yönetiyor.
ABD’nin ülkelere yönelik politikalarının seçilen başkanlara göre değişebileceği ve şekil alabileceği tezine inanmak aptallık derecesinde saflık olur. ABD, bir ülkeye ya da olaylara karşı politikası ve yol haritasını anlık gelişmelere göre değil yüzyıllık çıkarlarına göre belirler ve bundan asla sapmaz.
Bu gerçekler ışığında ABD’ye kim başkan seçilirse seçilsin Türkiye’ye bakışı değişmez. İstese de değiştirmez. Burada asıl yanlışlık, bizim zaman zaman uyumlu ve ılımlı cümlelere kanıp bu ülkeyi dost ve müttefik kabul etmemizdir.
Aslıda ABD’nin Türkiye’ye her zaman gerçek yüzünü göstermesi ve açıkça bunu ifade etmesi, bizim için daha faydalı. Tatlı sözler ve Türkiye’yi kadim dost gibi gösteren yaklaşımları ne yazık ki bizi asıl rotamızdan uzaklaştırıyor.
Biz, bize düşmanlığını ve gerçek yüzünü gösteren bir ABD’yi, münafıklık yapıp dost gözüken maskeli ABD’den daha çok değerli bulmalıyız.
Böylesi bir ABD; bizi gerçek ve samimi olan dostlarımıza ya da yoksa böyle bir oluşum, bunu vücuda getirip yeni bir güç odağı olmaya itecektir. Bu oluşumu kurmanın belki ilk dönem sancılarını yaşar bedelini öderiz ama sonuçta kazanan ülkemiz ve bizimle birlikte olan ülkeler olur.
Bu yüzden sözde Türk dostu başkan yerine, gerçek yüzünü gösteren hasım ve düşmanlığını gizlemeyen ABD başkanı bizim için daha evladır.