LİDER ÜLKE Mİ?

Mahfi Eğilmez, İstanbul Bilgi Üniversitesi'nden hocam

LİDER ÜLKE Mİ?
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Mahfi Eğilmez, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden hocam... Finansal Yönetim gibi anlamakta oldukça zorlandığım bir dersi, onun basit ve yalın anlatımı ve konulara felsefi yaklaşımıyla kavramıştım. Kıymetli bir akademisyen olmasıyla beraber aynı zamanda çok değerli bir insan…

Kendisi gibi akademisyen olan yeğenim, gecenin oldukça geç bir saatinde hocanın yeni makalesini göndermiş. Üşenmeden kalktım. Keyifle okudum.  

Hoca makalesinde, üçer yıllık dönemler halinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren ve açılımı “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” olan PISA araştırmasını analiz etmiş… Kendi ifadesiyle çocuklarımızın dünyadaki yerine ayna tutmuş… İyi de etmiş.

2015 yılına ait bu araştırma, 72 ülkede yapılmış ve 3 ana başlık altında toplanmış…

Fen bilimleri, Matematik ve Okuduğunu anlama.

3 alandaki test sonuçları oldukça birbirine yakın çıkmış. Uzak doğu ülkeleri (Singapur, Japonya, Çin) her üç testte en başarılı ülkeler konumundayken, ülkemiz ortalamanın altında kalmış. Sıralamanın altlarında… Yani bizim çocuklar işin temeli sayılan; kendi dilinde okuduğunu anlamak konusunda ortalama düzeyi yakalayamamış.

Eğilmez Hoca bu durumu şöyle değerlendirmiş…

“Uzakdoğu ülkelerinin ilk sıralarda yer alması şaşırtıcı değil. Son yıllarda neredeyse bütün önemli buluşların Uzakdoğu ülkelerinden çıkmasının nedeni eğitimdeki bu başarıyla yakından ilgili olsa gerek. Demek ki bu ülkelerin eğitimde neler yapıp da bu düzeye geldiğini incelemekte yarar var.”

Dünya genelinde hal böyle iken; ülke genelindeki başarı durumu ise bölgelere ve okul tiplerine göre şöyle oluşmuş; Batı Marmara, Ege ve Doğu Marmara bölgeleri en başarılı bölgeler olurken Doğu Karadeniz, Güneydoğu Anadolu ve Ortadoğu Anadolu en başarısız bölgeler olarak sıralanmış.

Hoca, batı bölgelerinden doğuya doğru gittikçe düşen başarı düzeyini yalnızca eğitim kalitesinin değil güvenlik sorunun da önemli etkisinin olduğunu ifade etmiş makalesinde…

Okul türüne göre başarı sıralamasında; Fen Liseleri ve Sosyal bilimler Liseleri OECD ortalamasının üzerinde bir puan alıp en başarılı okullar olurken, diğer okullar ortalamanın çok altında kalmışlar.

İki önemli tespit daha var hocanın makalesinde…

Birincisi Çocukların haftalık ders çalışma saatleri.

Örneğin Türkiye ve Tunus’taki öğrencilerin ders çalışma saatleri, Finlandiya ve Almanya’daki öğrencilerin iki katı olduğu halde testlerden çok daha düşük puan almışlar… Hoca, bu olumsuz durumdan kabaca iki sonuç çıkarmış... (1) Bizim çocuklar verimli çalışmayı bilmiyor. (2) Çalıştıkları şeyler doğru şeyler değil.

İkinci husus, öğretmenlerin durumu.

Acaba öğretmenlerimiz yeterli mi? Çünkü eğer öğretmenler yetersizse ve gerekli eğitimi veremiyorlarsa o zaman bütün yük öğrencilerin kendi kendilerine öğrenmelerine kalıyor…

Araştırmada öğretmenlere şu soru sorulmuş. “Son 3 ay içinde mesleki gelişim programına katıldınız mı?”

Verilen cevaplara göre; OECD üyesi ülkelerin öğretmenlerinin yarısından fazlası kendilerini geliştirmek için bir programa katılırken, bizim öğretmenlerimizin ancak beşte biri böyle bir programa katılmış.

Eğilmez Hoca, makalesinin sonunda şu değerlendirmelerde ve önerilerde bulunmuş.

“Bizim çocuklarımız öğrenmek, analizde kullanmak amaçlı çalışmak yerine sadece ezberliyorlar. Öyle olunca akıl yürütmeye dayalı soruları çözemiyorlar.

 

En başarılı çocuklar hoşgörü ve özgürlüğün en yaygın olduğu Ege ve Marmara’dan ve Fen Liseleri, Sosyal Bilimler Liseleri ve Anadolu Fen Liselerinden çıkıyor. Demek ki model olarak bu bölgeleri ve bu okulları esas alıp sistemi ona göre biçimlendirmemiz gerekiyor.

 

Eğitim sistemimizde öğrenme eksikliği kadar öğretememe sorunu olduğu anlaşılıyor. Öğretmenlerimizi yetiştirmek için gereken çabayı göstermediğimiz çok basit bir karşılaştırmayla ortaya çıkıyor.

 

Bu gerçekler karşısında biz ne yapıyoruz? Fen liselerini arttıracak yerde imam hatip liselerini arttırıyoruz, okullara analitik gözlemleme yeteneğini geliştirecek laboratuvarlar kuracak yerde mescit açıyoruz, öğretmenlerimizi gelişim programlarına gönderecek yerde siyasal toplantılara yolluyoruz.”

Demiş ve sözlerini çarpıcı bir cümleyle noktalamış…

“Böyle devam edersek buluş yapan kuşaklar yetiştiremeyiz. Buluş yapan kuşaklar yetiştiremezsek buluş yapanların taşeronu olmaya devam ederiz.”