Konuşan Ak Partili de Var…
Geçtiğimiz günlerde 'Hakimiyet Kadar Olamadınız' başlığı ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Çamlıca Cami mihrabı önünden Sezen Aksu'ya yönelik, dilini koparmak, haddini bildirmek mealindeki sözlerinin abartılı bulduğumuzu dile getirmiş, yine Ak Parti MKYK Üyesi Yasin Aktay'ın Yeni Şafak Gazetesindeki köşesinde de bizlerin görüşlerini destekler ifadelerden bulunduğundan hareketle, bu düşüncelerin Erdoğan'a iletilmesi gerektiğini dile getirmiştik.
Bizlerin bu çağrısı karşılık bulmuş olacak ki bu konu AK Parti MYK’sında da gündeme gelmiş ve bazı üyeler, Erdoğan’dan gelebilecek tüm sert tepkileri göze alarak Sezen Aksu'ya gösterilen tepkiyi fazla bulduklarını dile getirmişler.
Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında önceki gün yapılan Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısında, gazeteci Sedef Kabaş ve sanatçı Sezen Aksu ile ilgili yapılan açıklamalar gündem başlığı oldu.
Toplantıda bazı kurmaylar, Kabaş ile Aksu olayının aynı zamana denk geldiğini söyleyip Kabaş’a gereken tepkinin verildiğini ancak Aksu’ya gösterilen tepkinin fazla olduğunu dile getirdiler. “Sedef Kabaş ile ilgili gereken tepki her mecrada verilmeli. Ama Sezen Aksu farklı bir konu. Çözüm sürecinde destek vermiş, toplumda sevilen bir sanatçı” yorumu yapıldı.
Bazı kurmaylar, Aksu konusunda muhakkak bir açıklama yapılması gerekiyorsa bunu ağırlıklı olarak ilgili makamların ve kurmayların yapması gerektiğini savundular. Bir kurmayın da Sezen Aksu’nun tepki gösterilen şarkı sözlerinin 5 yıl önce yazıldığını hatırlatarak, şarkının sözlerinin anlamını anlattığı öğrenildi. Eleştiri ve yorumları dinleyen Erdoğan’ın da bunun üzerine “Konuşun tabii, bana kalmasın bu konular” dediği öğrenildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bilinenin aksine söylediğini savunmak yerine; “Konuşun tabii, bana kalmasın bu konular” demesi de gösteriyor ki kendisi de bu konuşmayı kendisinin yapmasından çok memnun değil. “Bu konularda siz konuşun” dediğine göre demek ki bu konuda parti sözcülerinin susmasına bir tepki olarak konuşmuş olduğu gerçeği ortaya çıkıyor.
Cumhurbaşkanı, sadece Ak Partililerin değil tüm ülke insanının cumhurbaşkanı olduğu için her konuda sert çıkışlar yapması doğru değil, ancak Ak Parti adına konuşma yetkisi ve görevi olanlar bu gibi konularda söz söylemiş olsalardı belki Erdoğan’a gerek bile kalmayacaktı.
Bu olaydan çıkartılması gereken sonuç şu olmalı. Erdoğan, birilerinin dediği gibi ‘dediğim dedik’ biri değil. Bir konu makul ve doğru bir şekilde anlatılırsa ve hatta kendi yaptığının hatalı olduğu bile dile getirilirse bundan çok da kızacak ve sinirlenecek bir yönetici değil. Bunun için kimse Erdoğan’ın sert kimliğinin arkasına sığınıp “bunu söylememeniz ve teklif etmemiz mümkün değil” deme kolaycılığına sığınmasın.
Keşke deprem sürecinde de siyasilerimiz ve il yöneticilerimiz TOKİ’nin bazı iş bilmez mühendislerinin ufuk, vizyon ve ilgisizliklerine terk etmeyip aksiyoner bir tavır alıp, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a şehrin genel taleplerini ve beklentilerini iletebilselerdi.
Bu yapılsaydı; ne Mustafapaşa ne Rüstempaşa ne Abdullahpaşa ne köy evleri nede 2+1 tartışmaları ve memnuniyetsizlikleri yaşanırdı.
Demek ki siyaset biraz da kendine güven ve cesaret işiymiş. Ve ancak bunu yapabilenler halkın gönlünde ebedi kalabilirmiş.