KONAK SORUNU
Millet olarak bir işe Türk gibi başlıyor ama tüm detaylarını ve sonucunu düşünen Alman gibi bitiremiyoruz.
Bir fikir gelişiyor hemen çalışmaya başlıyor ve o projeyi bitiriyor ama sonrasında “ne yapacağız biz bu binayı?” diye dövünüyoruz.
Benzer örneklerinin çok olduğu bir şehirde yaşıyoruz.
Harput’ta inşa edilen Harput Konağının akıbeti, her karesi tarih ve medeniyet fışkıran Palu Konağı için de tekerrür ettiğini ilimizin saygın haber sitelerinden olan Elazığ Yeni Haber’den ve yetenekli gazeteci Erhan Bahçeci’nin kaleminden öğrendik.
Palu kaymakamlığı tarafından geçmişte, sivil mimarinin örnekleri gözetilerek ve dönemin yapı malzemesi ve teknikleri ile inşa edilen Palu Konağı, bir süre bir işletmeciye kiraya verilmişti.
Ticari olarak kendi kendini döndüremeyince kiracı müessesiyi bırakmak zorunda kaldı. Sonrasında da insan nefesi girmediği ve hayat olmadığı için her yapının başına gelen Palu Konağının da başına geldi ve harabeye dönme yolculuğu da başlamış oldu.
Allahtan Elazığ Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları, bu meseleye el attı da tadilat ve restorasyon konusunda destek olacağını ifade eti.
Bu işin belki kolay tarafı. Asıl önemli ve zor gibi görülen tarafı ise bu tarihi konağı hayatın içine çekmek ve insanlarla buluşturmak.
Palu Kaymakamlığı bu işe el atar ve ticari kaygı yerine hizmeti öncelerse sorun kendiliğinden çözülecektir.
Palu Konağı’na kaymakamlık bünyesinden ya da İŞKUR bünyesinden tahsis edilecek birkaç elemanla tıpkı Harput’taki Şefik Gül Kültür evi misyonu yüklenebilir. Mesai saatleri ve hafta sonu açık olacak konak bir müze mantığı ile döşenir ve gelenlere bir çay ikram edilirse hem bina hem de kültür yaşatılmış olur.
Konak bünyesinde bir sanat tarihi uzmanı ya da bu konuda kendini yetiştirmiş bir rehber de istihdam edilirse tarihin nasıl ayağa kalktığına Cimşit Beyin ruhu bile şahitlik eder ve bahtiyar olur.
Dedik ya her olaya para ve kazanç gözüyle bakmamak lazım. Türk gibi başladığımız işi Alman gibi bitirip, hem amacımıza hizmet etmiş hem de bu gibi değerleri korumuş oluruz.