KLİK YAŞIYORUZ
Kalabalıklar içindeyiz ama dar bir çerçevede yaşıyoruz
Kalabalıklar içindeyiz ama dar bir çerçevede yaşıyoruz. Bundan mı Kimsenin konumunu değiştirmek ve yeni insanlarla tanışma ve kaynaşma gibi bir derdi yok. Şehir hayatındayız ama insan görmek istemiyoruz. Etrafımız cıvıl cıvıl olsun ama bize değmesin istiyoruz.
Kalabalıklardan ve insanlardan kaçışımız hızlı akan kent yaşamının bizleri bitap düşürmesinden falan da değil. Bizim kaçışımız aslında biraz da tanışıklıktan ve dostluklardan. Neler oldu da hayatımızda bizler insanların dostluğundan bile kaçar hale geldik onu bir nebze sorgulamak gerek.
İnsanlık önce güven ve birbirine itimadı kaybetti. Dost gibi görünen, kardeş gibi bilinen insanların gerçek yüzüyle karşılaştı. Kendisini öyle yapayalnızlıklara itmesinin ardında da bu gerçek yatıyor.
Peki, ne oldu da dostluklar ve arkadaşlıklar zedelendi, yara aldı ve çoğu kez de kötülüklerle sonlandı? Bu konuda yapılan bir bilimsel araştırma var mı bilmiyorum ama sebeplerini az çok tahmin ediyorum. İnsanlarımızı birbirlerine yakınken uzaklaştıran en önemli etken saygı ve sevginin azalması değil. Hele hele mesafelerin uzaklığı hiç değil. Onları dostken düşman kılan tek sebep var o da maddiyat ve çıkar...
İnsanoğlu ne zaman karşıdakini; dostluğu, samimiyeti ve fedakârlığıyla değil parası, itibarı ve makamı ile ölçüp tartmaya başlamışsa film kopmuş ve her şey darmaduman olmuştur. Bu sebeple aslında yok olan dostluk değil, çıkarların yokluğunun dışavurumu olan düşmanlıktır.
İşte bu tür olayların cenderesine düşmüş birçok insan artık yeni bir dost edinmek istemiyor, yeni simalar görmek istemiyor. Geçmişte kefil olduğu bir dostunun yüklü miktardaki borcunu ödemekten, zor durumunda dostuna yaptığı yardımın karşılığını kötülük ve çoğu kez de ihanet olarak geri döndüğünü gören insanların yeni bir dosta ve arkadaşa neden ihtiyacı olsun ki.
Komşuların bile birbirlerini tanımadıkları ve selam vermedikleri gibi bir serzenişi duymayanımız yoktur. Belki bu genellemenin içinde bizim de payımız ve görüntümüz var. Tanış olduğu komşusunun kendisine ne gibi külfetler getirebileceğini az-çok kestirenler özenle ve itinayla komşularla selamlaşmaktan kaçıyor. Olur da bir gece vakti kapımıza dayanır da hastamız var hastaneye götürebilir misiniz endişesi ve kaygısıyla alabildiğince uzak durmayı tercih ediyor insanımız.
Bütün bu yaşadıklarımız aslında sevgiyi kaybettiğimizi gösteriyor. Sevmek ve sevdiği için fedakârlık yapmak. Budur aslında insanı mutlu eden ve huzurlu kılan. Yardıma muhtaç insana ve dostunun yanında olmak ve bu konuda adım atmanın manevi hazzını yaşamak varken toplumdan kaçıp klik yaşamak insani ve İslami bir tavır olamaz.
Dostlar içinde az sayıdaki insanların yanlışlarını bahane edip toplumdan soyutlanmak, insanlara yakın olmaktan kaçınmak ve kendi dünyasında mutluymuşcasına yaşamak çok da yaşamak değil. Bence eksik yaşamaktır hayatı…