KLASİK MİLLETVEKİLLİĞİ ANLAYIŞI
Aslında yazının başlığı olarak 'Klasik Milletvekilliği Anlayışına Devam mı?' başlığını düşünmüştük
Aslında yazının başlığı olarak “Klasik Milletvekilliği Anlayışına Devam mı?” başlığını düşünmüştük. Ancak başlık uzun olunca sayfaya sığmaz diye yukarıdaki başlığı kullandık. Bilindiği gibi ülkemizde 1 Kasım milletvekilliği genel seçimleri yapıldı ve dört milletvekili ilimizi temsil etmek üzere parlamentoya gönderildi.
Milletvekilliği sürecinin nasıl olduğunu hemen herkes bilir. Önce partilere aday adaylığı müracaatı, ardından delege oylarıyla ön seçim veya temayül yoklaması yapılır. Daha sonra da çoğunlukla merkez yoklamasıyla adaylar belirlenir ve ilin milletvekili adayları olarak seçime girerler. Bu durum rutin milletvekili belirleme sürecidir. Biz bir çırpıda bunu aktardık ama adaylar açısından süreç bir çırpıda olmuyor tabi. Önce aday adayı olacak kişiler ya tanıdıkları eski milletvekilleriyle, ya sözü geçen bazı iş adamlarıyla, ya da partilerin merkezdeki yöneticileriyle irtibata geçer ve onlardan söz alarak aday adaylıklarını ilan ederler. Sonra bulundukları illerde parti binalarına büyük kalabalıklarla gelerek müracaatlarını yapar ve adaylık sürecinin tamamlanmasını beklerler. Bu süreçte parti temayül yoklaması yapacaksa temayülde oy kullanacak parti delegelerini dolaşmaya ve onları etkilemeye çalışırlar. Fakat genellikle temayüller pek dikkate alınmaz ve adaylar birilerinin tavassutuyla merkez yoklamasıyla belirlenir.
Adaylar belirlendikten sonra sıra sokakta gülücükler dağıtmaya, önüne gelenle tokalaşmaya hatta sarılmaya gelir. Adaylar milletvekili olmak için ev ev, esnaf esnaf dolaşmaya başlar, etkin olan sivil toplum kuruluşlarının kapısını çalarlar. Bu süreçte adaylar tabir yerindeyse herkesle yağlı bdigerıdırlar. Onlara birçok vaatler verirler. İşte “Ankara’da bir kardeşiniz olacak, kapım partili partisiz herkese açık olacak”. “Bakın ben milletvekili olduğumda Elazığ her alanda uçacak”. “Telefonum yirmi dört saat açık kalacak beni istediğiniz zaman arayabileceksiniz” her hafta bir arkadaşımız Elazığ’da nöbetçi milletvekili olarak kalacak” “şehrin tıkanan bürokrasisi en kısa zamanda her kesimin itibar ettiği liyakat ve ehliyet sahibi bürokratlarla değiştirilecek, şehrimiz; eğitim, sağlık, sanayi, turizm sağlıklı kentleşme hususlarında ciddi atılımlar yapacak” vs.vs. uzayıp giden vaatler.
Milletvekili seçildikten sonra ne mi oluyor? O seçimden önceki gülücükler dağıtan herkesle tokalaşan hatta kucaklaşan milletvekili adayı gitmiş, yerine sizi tanımazlıktan gelen, bırakın sizinle tokalaşmayı kucaklaşmayı, selam bile vermeyen, bırakın telefona cevap vermeyi, hayırlı olsun mesajı çeken insanlara nezaketen bir sağ ol cevabını bile çok gören yukarıdan bakan, siz de kimsiniz edalarında bir gelmiş.
Bu klasik milletvekilliği profili ne yazık ki yine değişmedi. Son seçimlerden sonra seçilen sayın milletvekillerimiz de klasik milletvekilliğini tercih ettiler. Bir TV kanalında konuşacağı zaman binlerce mesaj çeken vekilimiz lütfedip kendisine çekilen mesaja cevap vermiyor. Ha bunu danışmanı yapıyorsa o daha büyük bir felaket. Demek ki danışmanı üzerinde milletin üzerinde olduğu kadar bir etkiye sahip değil. Kıymetli okurlarımız diyecek ki biraz sabırlı olalım belki farklı olurlar. Okurlarımızın hatırına elbette bira daha bekleriz. Bakalım bekleyip göreceğiz.