Kılıçdaroğlu'na Yarıyor
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TÜİK'ten randevu istediğini ancak alamadığını belirtti. CHP lideri Kılıçdaroğlu, aldığı karar doğrultusunda saat 11.00'da Türkiye İstatistik Kurumu'nun Ankara binasına gideceğini söyledi.
Kılıçdaroğlu'nun konuyla ilgili sosyal medyadan yaptığı paylaşımda, "TÜİK'ten randevu istedim, vermediler. Saat 11.00'de geliyorum, haberiniz olsun TÜİK" ifadeleri yer aldı.
Belirttiği saatte TÜİK'te olan Kılıçdaroğlu, içeriye alınmadı. CHP lideri kapıda kendisini bekleyen basın mensuplarına bir açıklama yaptı. "Bu tabloyu cumhuriyet tarihinde hiç görmedik." diyen Kılıçdaroğlu, Dün TÜİK'ten randevu istedik. Gelen arkadaşlarımızın tamamı maliyede çalışan arkadaşlarımız. Buraya sağlıklı ve tutarlı bilgiler almaya geldik. Randevu vermeyeceklerini ifade ettiler. TÜİK'in internet sitesindeki metinde 'Bilgiye nasıl erişilir yazılır. Bilgi almak istiyorsanız, bölge müdürlüklerimize ya da Ankara'daki merkez teşkilatımıza gelebilir ve bilgi alabilirsiniz' diyor. Biz de kendi internet sitelerinde yazılı olan davete uyarak geldik ve bilgi almak istedik. Şimdi bu tablo aslında Türkiye'nin nereye geldiğini göstermek açısından önemli bir tablodur. Devletin bilgileri, devletin sahip olduğu bilgiler ve bu bilgilerin nasıl toplandığına ilişkin açıklamalar, ana muhalefet partisine yapılmak istenmiyor.” dedi.
Bir siyasi partinin Genel Başkanı tarafından TÜİK’ten randevu talebine olumsuz dönülmesi çok olağan bir durum değil. Belli ki TÜİK başkanına yukarılardan bir talimat geldi ve randevu verilmedi.
Bunu fırsata çeviren Kılıçdaroğlu da popülist bir yaklaşımla aldı basın ordusunu ve dayandı TÜİK’in kapsına. Sonrasında ise yukarıya aldığımız cümleleri peş peşe sıraladı.
Yapılanlar iki taraf için de yanlış. Öncelikle Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanına bir kurum tarafından randevu verilmemesi asla kabul edilemez. Talep edilen randevu verilir, genel başkan dinlenir, talep ettiği ve zaten sitede yayınlanan bilgiler verilir, kurumun çalışmalarına yönelik eleştiriler dinlenir ve bu hesaplamalarda uygulanan yöntem bilimsel olarak izah edilebilirdi.
Hatta TÜİK Başkanı, kurumlarının yaptığı çalışmaların günlük siyasi polemiklere alet edilmesi ve kurumun itibarsızlaştırılması yönündeki rahatsızlığı da bizzat Kılıçdaroğlu’nun yüzüne söylenebilirdi.
Bu görüşmeden sonra elbet Kılıçdaroğlu yine bildiğini söyleyecek ve kurum aleyhinde konuşmayı sürdürecektir. Ama geriye Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanına randevu vermeyen bir kurum yerine kendi doğrularını savunan ve kamu ciddiyetini öne çıkaran bir kurum kalacaktı.
Kılıçdaroğlu’nun yanlışına gelince. Sonuçta talep edilen ve onay verilmeyen bir randevu varsa, bu “İstedim vermediler, ben gidip kapılarına dayanacağım” türü maganda ve kız kaçırma vari bir yaklaşım Kılıçdaroğlu gibi bir siyasetçiye yakışmamıştır.
Kılıçdaroğlu, kameralar karşısına geçip, TÜİK’ten randevu talep ettim ancak hala dönüş alamadım. Anlaşılan o ki yüksek yerlerinden gelen talimatla bu randevuyu vermeyecekler. Eğer randevu alsaydım TÜİK başkanına şu soruları sorup cevap isteyecektim” deyip sorularını sıralasaydı daha bir devlet adamına yakışır tavır olurdu.
Son sözümüz o dur ki siyasi gerginliklerimize kurumlarımızı alet etmeyelim. Bu kurumlar sadece iktidarın değil Türkiye’nin kurumlarıdır. Ve yine bu kurumlarımızı siyasi şov ve sıçrama basamağı olarak da kullanmayalım. Siyaset, külhanbeyliği makamı değil, halkın gönlüne girme sanatıdır. Bunun için çalışalım.
Sonuçta TÜİK’in vermediği bu randevu siyasi olarak Kılıçdaroğlu’na yaramıştır vesselam..