KINALI KUZULARIN KINALI MEKTUPLARI
Tam sekiz gündür hiç ara vermeden Çanakkale'yi yazıyorum
Tam sekiz gündür hiç ara vermeden Çanakkale’yi yazıyorum.
Bitti mi yazdıklarım?
Hayır!..
Çanakkale ne yazmakla, ne okumakla bitmez. Çanakkale’yi öğrenmek için Çanakkale’ye gitmek o mukaddes beldeyi gezmek, şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd etmek gerekir.
O tabyaların içerisine girip o günleri yeniden yaşamak, Çanakkale ruhunu ruhumuza şırınga etmemiz gerekir.
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Cennetmekân Mehmet Akif Ersoy böyle tarif ediyor Çanakkale mahşerini. Bu öyle bir mahşer ki Türk’ün yeniden var olma mücadelesidir. Ya Çanakkale geçilmeyecek yâda geçilmeyecektir. Bunun çaresi, bunun başka bir yolu yoktur.
Çanakkale’nin geçilmesi düşmanın İstanbul’u akabinde Anadolu’yu istila etmesi Türk kimliğini, Türk birliğini yok etmesidir.
Çanakkale geçilirse minarelerimizde çanlar çalacak, geçilmezse beş vakit Ezan’ı Muhammed-iye okunacak…
Akif’in deyimi ile en kesif orduların yüklenmiş dördü beşi… Bir dünya imparatorluğunun son mirasçılarını da tarihten silmek, vatanlarını ellerinden almak, onları yok etmek emelini taşıyan İngiliz’inden, Fransız’ından, İtalyalısından, Yunanından bir araya gelmiş, en son model silahlarla donatılmış bir deniz filosu…
O günün şartlarında yenilmez denilen bir haçlı ordusu…
Çanakkale geçilirse bu milletin adı Suzi veya Suzan, geçilmezse Ayşe veya Fatma olacak. İşte bu yüzden adı Ayşe, Fatma olan, Ahmet, Mehmet olan, eli kazma kürek tutan, küçük büyük, kadın erkek, genç yaşlı arını, namusunu, istiklal ve hürriyetini korumak adına kimisi beşikte yavrusunu, kimisi yavuklusunu bırakarak cepheye koştular.
Karşıda ise lise öğrenimini yarıda bırakıp cepheye koşan o güne kadar eli kalemden başka bir şey tutmamış olan kınalı kuzular. Bunlardan biriside Yozgat Sorgun kazasının Karayakup Köyünden cepheye gelen Murat adındaki genç nefer. Murat bölükteki tıbbiye öğrencisi Şükrü Beye anasına hitaben bir mektup yazdırıyor. "Anacığım kardeşlerimi askere gönderirken başına kına yakma. Zabit Efendi bana sordu, cevap veremedim. Kardeşlerim de cevap veremeyip mahcup olmasınlar." Der ve bir de şiir ekler mektubuna…
A N A
Çanakkale geçilir mi sandı küffar,
Bölük bölük buraya geldiler ana.
Son nefer de vurulup düşse toprağa,
Yine de geçilmez ki, bu belde ana.
Yalnız kınanın manasını bilemem,
Senden armağan, istesem de silemem.
İnandım ki ben, sağ olarak dönemem,
Şehitlik rütbesine hazırım ana.
Yaktığınız bu kına durdukça başta,
Mustafa Kemal'ler de oldukça başta.
Düşman bin bölük olsa karşıki safta,
Sen üzülme geçilmez bu belde ana.
Kardeşimin başına yakma kınayı,
Belki bilemezler kınadaki manayı.
Karşımda küffar düşünemem sılayı,
Hakkın helal edesin, hakkını ana.
Bu mektup Murat'ın anasına gider. Ana bir okuryazar bulup oğluna şu cevabı yazar."Ey oğul, gözüm nuru Murat'ım! Zabit Efendiye selam söyle. Biz kurbanlık koçları kınalar öyle kurban ederiz. Sen dört kardeşin arasında kurbansın. Sen İsmail'sin (A.S.), sen orada şehit olacaksın inşdigerah. Kurbanlık koçlar nasıl kınalanırsa ben de onun için senin saçlarını kınalayıp gönderdim." Der (*) ve o da mektubuna bir şiir ekler.
KINALI KUZUM
Ey oğul, ey Murat'ım, kınalı kuzum,
Şehit olmandır gönlümdeki son arzum.
Çanakkale "son kale" siper et seni,
İffetime yâd eli değemesin kuzum.
Varsın beklesin yavuklun da yolunu,
Bu yollarda şan, şeref beklenir kuzum.
Her cefaya her zaman hazır, nazırım,
İffetime yâd eli değmesin kuzum.
Kardeşinin başına yaktım kınayı,
İsmail gibi Hakk'ın emrinde kuzum,
Bu emirde Felah var, şan var, şeref var,
Onlar da şehitliğe, hazırdır kuzum.
Biz kurbanlık koçlara, kına yakardık,
İsmail'in aşkına, Hakk'a adardık.
Bu yüzdendir başına kınayı yaktık,
Bu vatana, bu yurda, kurban ol kuzum.
Bu mektup Murat'a gittiğinde, Murat'ın kınalı başı çoktan Allah'ına kurban gitmişti. O mübarek ananın duası kabul olunmuş, kınalı kuzusu Murat şehit olmuştu. (*)
Bu mektupta dikkat çeken nedir gördünüz mü? Bir ananın oğlunu şehit olmak amacıyla askere göndermesi, onun şehitlik mertebesine erişmesini temenni etmesi ne mübarek bir temenni yarabbi, ne mübarek bir istek. Böyle anaların elleri öpülmez mi?
Çanakkale'yi geçilmez kılan bu mübarek ruha sahip analara ve bu mübarek şehitlerin cümlesine Allah'tan sonsuz rahmetler diliyorum.
Bu yazı ve şiirimi bu vatanın nasıl ve ne şartlarla kurtarıldığının hala bilincine varamayan Ulu Önden Mustafa Kemal Atatürk’ün deyimi ile gaflet, dalalet ve hatta ihanet içinde olan bedbahtlara ithaf ediyorum.
*
(*) Ana ile oğlun konuşmalarını içeren şiir bendenize ait olup yazının bazı bölümleri alıntıdır.