İYİLİK ve KÖTÜLÜĞE DAİR

Bir anlığına galaksinin uzak bir köşesinde, evrende yaşayan pek çok zeki türün üyelerinin de bulunduğu bir toplantıya katıldığımızı düşünelim

İYİLİK ve KÖTÜLÜĞE DAİR
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Bir anlığına galaksinin uzak bir köşesinde, evrende yaşayan pek çok zeki türün üyelerinin de bulunduğu bir toplantıya katıldığımızı düşünelim. Muhtemel başlangıç şöyle olabilir. “Merhaba! Ben bir insanım. İsmim …..”

Bu basit iki cümle, bizim mensup olduğumuz türün özelliklerini taşıdığımızı, aynı zamanda ….. adını taşıyan bağımsız bir varlık olduğumuzu, bazı bakımlardan diğer insanlardan farklı ve özgün bir bileşim olduğumuzu ifade eder…

İnsana dair bu iki olgu, psikolojinin temel varsayımlarıdır. Psikoloji bilimi, “her insan benzersizdir.” ama aynı zamanda “insanlar birbirlerine pek çok açıdan benzerler” der. Dolayısıyla psikologlar, bir insanın diğer insanlarla nasıl benzer olduğunu, neden farklı davranışlar sergilediğini açıklamaya çalışırlar…

                                                                      *****

“İzafiyet Teorisi” ile kendisine kadar süregelen bir yargıyı yıkarak bilim dünyasında yeni bir çığır açan Albert Einstein, çocukluk evresinde uzun bir süre konuşma güçlüğü çekse de nihayetinde konuşmayı çözüyor. Yaşıtları gibi okula başlıyor, her çocuk gibi yaramazlık yapıyor, öğretmenlerinden azar işitiyor, disipline edilmesi için dini eğitimler alıyor, gençliğinde âşık oluyor vbg.

Olgunluk çağında ise, formülü basit (E=mc²) ancak içeriği oldukça karmaşık teoremi buluyor…  İnsanlık tarihine ismini kazıyan bu insan, 76 yaşında geçirdiği bir iç kanama sonucu, her fani gibi ölümü tadıyor.

Einstein’ın ölüm nedenin belirlenmesi için yapılan otopsi sırasında, ünlü bilim adamının beynini kafatasından çıkaran patolojist kendi kendine şöyle mırıldanıyor… "Bu dünyamız hakkında her şeyi değiştiren beyindir"

Einstein, teorik fizikçi olmasına karşın, psikologlar kadar derinlemesine olmasa da insan denen varlığı merak ediyor, araştırıyor ve şu kanıya varıyor…  “İnsanlar, ırk, cinsiyet, milliyet, din, dil, statü, renk ve benzeri pek çok kategoriye ayrılsa da insan bu kadar karmaşık değil... İnsanlar sadece ikiye ayrılırlar. İyi insanlar ve kötü insanlar.”

                                                                      *****

800’lü yıllarda yaşayan ırkı, milliyeti çok da önemli olmayan Me’mun isimli bir insan, 830 yılında Bağdat’ta “Beytülhikme” yi (Hikmet evi) inşa ettiriyor. Seferlerden dönerken topladığı kitapları beraberinde Bağdat’a getiriyor. Bununla da yetinmiyor. Dönemin alimlerinden oluşturduğu bir ekibi Bizans’a göndererek kitaplar satın aldırtıyor ve Beytülhikme’yi Orta Çağ’ın en zengin kütüphanesi yapıyor.

Zamanla Beytülhikme’nin hizmet alanı genişliyor, ilmi araştırmaların yapıldığı bir merkez haline geliyor. Grekçeden, Süryaniceden, Farsçadan ve pek çok dilden Arapçaya tercüme yapan mütercimler bulunuyor. Mem’un’un ilim alanında yapmış olduğu bu yatırımlar sonucunda insanlığa katkı sağlayan yüzlerce bilgin, filozof ve mucit yetişiyor Beytülhikme’de…

500 yıldan fazla ilim dünyasına kaynak teşkil eden bu merkez, 1258 yılında -ırkı ve milliyeti pek de önemli olmayan- Hülagü Han isimli biri tarafından yakılıp yıkılıyor… Bir gece içerisinde yerle yeksan ediliyor…

                                                                          *****

Psikoloji bilimi, “her insan benzersizdir ama aynı zamanda insanlar birbirlerine pek çok açıdan benzerler” der.

Özellikle de iyilik ve kötülüğe dair…