İŞTE MİLLETİN DEVLETİ…
24 Ocak depremi de gösterdi ki bu millet, bu vatan için ve bu memlekette yaşayan her bir fert için tüm fedakârlığını ortaya koymakta ve her türlü zorluğun altından kalma iradesini gösterdi.
24 Ocak, devletin milletine karşı nasıl bir refleksle harelere geçip şefkat yüzünü ortaya koyduğunu gösterdi.
Ve 24 Ocak, devletle milletin nasıl iç içe geçmiş kavramlar olduğunu, hiçbir gücün bu yapıyı bozamayacağını ortaya koydu.
24 Ocakta ne devletimiz acziyet içine düştü ne de milletimiz karamsarlığa…
24 Ocakta hem devlet hem millet; depremi olduğu andan itibaren hiçbir görev beklemeden ve sağına ve soluna bakmadan anında harekete geçmiş ve bir anda kendisini arama kurtarma çalışmalarının içinde bulmuş ve büyük başarılara imza atmıştır.
24 Ocak’ta depremin olduğu saatlerde vaktin vacibi olarak önce can kurtarma derdinde olan ve bu çalışmaları tamamlayan devlet, bu faaliyetlerle eşzamanlı depremzedelerin, çadır başta olmak üzere barınma ve gıda ihtiyaçlarını giderdi.
Aynı anda evleri hasar gören vatandaşlarımızın acil ihtiyaçları için de milletimiz seferber oldu. Depremzedelerle birlikte o gün tüm şehir dışarda kaldı ama öylesine bir yardımlaşma ve dayanışma vardı ki hiç kimse sahipsiz kalmadı.
Birkaç maksatlı paylaşım ve beyanların dışında depremin ilk saatlerinden itibaren devletle milletin nasıl da et kemik gibi birbirinden ayrılmaz bir parça olduğunu gösterdi.
Hiç kimse bu konuda devletimize en küçük bir söz dahi söyleyemez, söyleme hakkını bulamaz.
Ortaya konan eleştirileri de, yapanların halet-i ruhiyelerinin yansıması olarak gördüğümüzü ve bu konunun patolojik bir vaka olarak psikolojinin alanına girdiğini ifade etmiştik.
Kendini idare edemeyecek kadar aciz ve müptezel tiplerin, devletimizin anında tüm kurumlarıyla halkın yanında olup her türlü ihtiyacını karşıladığı gerçeğini anlayamamalarını biz çok iyi anlıyoruz aslında.
Onların kulakları vardır işitmezler, gözleri vardır görmezler, kalpleri vardır hissetmezler… Ne güzel tasvir etmiş kutlu sada değil mi?