İlle de Üretim…
Pandemiyle başlayan ekonomik kriz, önceleri bizi teğet geçti gibi gösterse de birkaç yıl sonra en çok da ülkemizi vurdu.
Pandemi günlerinde dünya yoklukları yaşarken bizler çok kötü durumda değildik. Ancak sonraki yıllarda neler oldu neler yaşandı bilmiyoruz ama o günlerin perişan ülkeleri anında ayağa kalktı hatta koştu ancak biz resmen kötürüm olup yerlerde süründük ülke olarak.
Döviz, altın, petrol, gıda ürünlerinde yaşanan aşırı yükseliş bir türlü önlenemedi ve mazot 50 TL sınırına dayandı. Altın için rakam vermek çok zor zira yazının yazılması ve gazetenin basılması arasında geçen sürede bile fırlayıp gidiyor.
Merkez bankasının faizleri yükseltme politikaları da işe yaramadı ve Bakan Şimşek bile yaz aylarında fiyatların düşmesiyle enflasyonun da düşebileceğini açıkladı.
Neyse burada felaket tellallığı yapmak istemiyoruz. Bunları zaten hemen herkesten duyuyor ve dinliyoruz. Asıl mesele bu durumdan nasıl kurtulacağımız.
Görünen o ki bu durumdan kurtulmanın yolunun yine faizleri artırmaktan geçtiği tezini savunan hükümet yetkililerinin aklına yerli ve milli kaynakları işletip bunu ekonomiye kazandırmak gelmiyor.
Maden yataklarımız göz göre göre yabancı firmalara ihale ediliyor, onlar da işi Türk firmasına taşere ederek zahmeti yine millet olarak biz, nimeti yabancı firmalar alıyor.
Devletimiz tıpkı petrol ve doğalgaz çıkarma işlemini üstlendiği gibi maden kaynaklarının işletilmesini üstlense bu bile ekonomimizin belinin doğrulması için yeterli olabilir.
İliç maden faciasında ortaya çıkan gerçekler de gösterdi ki toprak altında kalan ve hala ulaşılamayan bir dramı yaşayan biz, altın madenini kamyonlarla ülkesine taşıyan Kanadalı firma.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuyla ilgili uzman danışmanlarını görevlendirmeli ve madenlerimizin, kurulacak kamu şirketleri eliyle yeniden devletin işletmesi konusunda çalışma yaptırmalı. Yoksa domates biber satarak ekonomi düzelmez, enflasyon da inmez. İlle de üretim ille de üretim.