İLK YAZ
Güneş doğdu rayiha verdi güllere, bülbül gül aşkına düştü dillere
Güneş doğdu rayiha verdi güllere, bülbül gül aşkına düştü dillere.
Bu meteforik formasyonu bazı siyasilere de aplike etmek sanatsal bir teşbih olur, nitekim onlar da, memleket aşkı için düşmüşler yollara.
Şahsi menfaatleri asla bahis konusu olamaz, ne gelir düşünürler, ne makam, ne mevki, ne adam kayırma, haşa ne yalan söyleme, siyaset aşkıyla yanmış tutuşmuşlar.
Neyse ki az çok bir maaşları var geçinip gidiyorlar, asla partizanlık yapmazlar, kendi partisine kayıtlıymış, değilmiş, şu partiden bu partiden asla ayrım gözetmezler, arada bir bazı yalakaları bazı yerlere müdür olarak tayin ettirirler tabi.
Bu bir aşk aşk.
Rabbim bu sevdalardan bizi muhafaza eylesin, hafızan Allah bu aşk gözümüzü kör eder, eşi dostu da tanıyamayız.
İşçisi, çiftçisi, memuru, emlakçısı, terzisi, toptancısı; okulda, evde, kahvede, cami avlusunda, dükkanda hep siyaset siyaset.
İşimiz var, gücümüz var. Gidip bahçemizin bir kenarına biraz nane, biraz maydanoz, biraz salatalık eksek bundan iyi hiç değilse günü gelir gider ekmeğimize katık ederiz.
Bu başkanlık sisteminin güzel olmayan tarafı yok değil, milletvekilleri gider yasa koyucu olarak işlerine koyulurlar.
Yürütmenin içinde yer almazlar, ihtiyaç duyulan yasalar üzerine yoğunlaşarak ülkemize daha yararlı olurlar.
Bir milletvekilinin adam işe almakla, seçmenleri için hastaneden randevu almakla, tayinle atamayla asla işi olmamalıdır.
Şu memlekette herkes işini yapmalı, Vali valiliğini, temizlik işçisi işçiliğini, milletvekili milletvekilliğini, liyakat sistemine göre insanların istikbali kurumsal bir güvence ile sağlanarak, bazı kişilerin insafına terkedilmemelidir.
Allah razı olsun Bülent Ecevit memur alımlarına bu sınavı getirmesiydi, ne olurdu halimiz. Biz siyasetçileri de severiz, siyasetsiz yönetim olmaz bunu da biliriz, ama dürüst siyasetçiyi severiz.
Bir milat başlatılmalı artık, bunu bu sayfalardan haykıracağız sesimizin, ünümüzün gittiği yere kadar, ne iş görürse görsün dürüst insanları el üstünde gezdirmeli, dürüst olmayanları da açığa çıkarıp; bu toplumu bu virüsten temizlemeliyiz.
Gerçekten bu necip milletin hakkıdır bu, hainlerin elindeki tankları yumruğuyla durduran bu insanlara eşit ve adaletli davranma zamanı gelmiştir.
Herkesin devlet olanaklarından istifade şansı eşit olmalıdır, adam kayıran bu ülkeye yararlı olamaz, bunun hesabını verme zamanı mutlaka gelir.
Sümmani diyor ya; siz mahşere gelmez misiniz?
Layıkıyla dürüst bir şekilde, İsa’nın hakkını Musa’ya, Ali’nin hakkını Veli’ye vermeden görev yapan her kademedeki görevlilere saygımız sonsuz, hatta şükran borçluyuz.
***
Neyse konu başlığından fazla mı ayrıldık ne; bari yeni kaleme aldığım bir şiir takdim edeyim siz güzel okuyucularıma, biz işi tatlıya bağlamaya meyyal; duygulu insanlarız malum.
İlk Yaz
kış ateşine yanmış nice yapraklar
şimdi yeşil ışıktır suyun aynasında
toprakla koklaşır paslı bulutlar
kımıldaşır çiçekler gönül yaylasında
boyun eğer suya salkım söğütler
ketum bir sevdadır suyun hizasında
bir yolunu bulur kadim sevdalar
ağlamak zor olmaz yağmur esnasında.
göğsüne takacağım ilk açan gülü
mecbur kaldığımız ayrılık sırasında
göğe püskürürken bakırın külü
bir acı duymayız o yara sıcağında