İki vakıf, bir yurt

Elazığ, bir haftadan beri iki vakıf arasında yaşanan bir polemiğe şahitlik ediyor. Hatta olay o kadar büyütüldü ki tartışmaya yurt dışından da müdahil olundu.

İki vakıf, bir yurt
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Olayın tarihi epey eskilere dayanıyor. Elazığ merkezli İlim ve Hayra Hizmet Vakfı ile ülkemizin köklü kurumlarından İlim Yayma Cemiyeti arasında yıllar önce bir yurdun inşası, tefrişatı karşısında 25 yıllık bir işletme hakkını kapsayan bir süreç yaşanıyor.

Bu süre dolmadan söz konusu Rüstempaşa mahallesinde ilimizin hayırsever ailelerinden Çitçi ailesinin bağışladığı arsa üzerinde inşa edilen ve uzun süre yurt olarak hizmet gören yurt, 2020 depreminde hasar alıyor ve kentsel dönüşüm alanında kaldığı için TOKİ bu yurdun arsası karşılığında İlim ve Hayra Hizmet Vakfı’na Zafran mahallelisinde modern bir yurt yapıyor.

Yurt tamamlanıyor ve söz konusu muhatap olan İlim ve Hayra Hizmet vakfı bu binayı öğrenci yurdu olarak öğrencilere hizmet için dizayn ediyor, tefriş ediyor ve tüm eksikliklerini gidererek öğrencilere duyurmak için reklam veriyor, broşür basıyor, ilgilileri bu yurtta ağırlayarak binanın ne kadar güzel ve hizmete hazır olduğunu ilan ediyor.

Ancak aradan üç yıl geçmesine rağmen ve ilimizde zaten yeterli sayıda uygun fiyatlı KYK yurdu olduğu için yeterli kayıt bulunamıyor.

Bir ara bu binanın pansiyon olarak halka açık işletilmesi düşünülüyor ancak bunda da çok verim alınamıyor.

Çok modern inşa edilen ve içerisi özenli bir şekilde dizayn edilen bu binanın daha fazla atıl kalmasını istemeyen İlim ve Hayra Hizmet vakfı yetkilileri, binanın misafirhane, pansiyon ya da uzun vadede özel kolej olarak hizmet vermesi adına ilimizde bu alanda bir başarı hikayesi yakalamış milli ve manevi hassasiyeti olan kuruma, aylık kirası 300 bin TL olmak üzere kiralanıyor.

İşte asıl kıyamet de bundan sonra başlıyor. Binanın işletme ve irtifa hakkında söz sahibi olan İlim Yayma Cemiyeti yetkilileri yapılan bu işlemin yasal olmadığını, bu yurdun yapılmasına vesile olan eski yurdun inşa edildiği arsayı bağışlayan Çitçi ailesine saygısızlık ve vefasızlık yapıldığını ifade ediyorlar.

Ortada fiili bir durum var ve her iki taraf da kendilerinin haklı olduğunu ifade ediyorlar. Her iki vakfın kuruluş amaçları arasında tahsil çağındaki talebelere yardım, destek ve maddi katkı var. Her iki vakıf da bu binanın amacına uygun olarak işletilmesini ve gençlere fayda ve katkı sağlamak istiyorlar.

İlim ve Hayra Hizmet vakfı, “Biz öğrencilere katkı amacıyla bu binayı yurt olarak işletmek istedik ama talep olmayınca bunu gerçekleştiremedik. Öğrenciye hizmet sadece yurt hizmetiyle olmaz, onlara maddi destek ve burs olarak da katkıda bulunulabilir ve bizler bu binadan kaynaklı elde edilen aylık 300 bin TL’nin önemli bir bölümünü muhtaç öğrencilere burs vermek amacıyla kiraya verdik” gibi bir düşünce ortaya koyuyor.

İlim Yayma Cemiyeti de “Siz yapamadıysanız biz yapardık, neden yasal olarak irtifa ve kullanım hakkımız olan bu bina hakkında yangından mal kaçırırcasına ve bize herhangi bir bilgi verip istişare yapmadan kiraya verdiniz” gibi bir düşünceyi haklı olarak dile getiriyorlar.

Aslında ortada bir krizden ziyade daha fazla hizmet etmeyle ilgili bir tartışma var. Her iki vakıf da hizmet etmek istiyor. Ancak biri, yurdun kirasından öğrencilere burs vermek istiyor, diğeri de zaten uzun yıllardan beri yaptıkları ve bu alanda başarılı oldukları herkes tarafından da takdir edilen faaliyetleri bu binada yapmak istediklerini ifade ediyorlar.

Keşke bu bina kiraya verilmeden önce diğer vakıf yetkilileri ile de görüşülseydi. Keşke onların da onayı alındıktan sonra adım atılsaydı. Kim bilir belki aynı ücreti o vakıf da kendilerine teklif edecekti.

Ortada anlaşamayacak bir durum yok ancak ciddi bir ilişiksizlik ve tek taraflı iddia ve ithamlar var.

Ama merhum Namık Çitçi ailesinden hayatta olan tek kızı Seda hanımı Amerikalarda rahatsız eden konu bizleri de rahatsız etmeliydi. Kendi bağışladığı arsa üzerinde inşa edilen ve kendi adını taşıyan yurt, ticari bir faaliyetin konusu değil, aynı isimle eğitim ve hayırlı işlerin konusu olmalıydı.

Geleceğe ve gençliğe yapılan en büyük yatırım eğitim faaliyetleri ise burada maddi kazançtan ziyade farklı kazanımlar söz konusu olmalıydı. Bu konu, on yıllar öncesinden içinde olan, görüş ve önerilerine itibar edilen saygın insanların hakemliğinde görüşülüp tartışmaları sonlandıracak bir hale getirilebilir.

Sonuçta her iki vakfın da amacı öğrencilere hizmetse karşılıklı diyalogla bu sorun çözülebilir. Yeter ki birileri şahsi kin ve husumetlerini hizmetin önüne geçirmesinler. Ve Çitçi ailesinin ruhuna, hayırseverlik anlayışlarına saygı göstersinler.