İÇİ BOŞ CEVİZ KABUĞU İÇİN KAVGA
Kalbimizden vurdular
Kalbimizden vurdular. Ciğerimizi acıttılar. Ankara’nın ortasını ülkemin ortasını kana buladılar.
Peki, neydi amaçları?
Birilerinin oyunu düşürmek ya da arttırmak mı?
Hayır…
Bizi birbirimize düşürmek, paylaştığımız değerleri yok etmekti. Halayları, horonları, türküleri yok etmekti. Kardeşliğimizi hedef aldı bu saldırı, demokrasimizi hedef aldı. Bizi bin yıldır ayakta tutan kardeşliğimizi. Biz tek yumrukken geçemediler Çanakkale’yi, inemediler sıcak denizlere. Haydigereri kursaklarında kaldı. Şimdi bizim haydigererimizi hedef alıyorlar. Tam bir şeyler yoluna girmeye başladı derken boşlukları fırsat bilip acımasızca hunharca saldırıyorlar. Kadın, yaşlı, çocuk demeden saldırıyorlar. Genç bunlar haydigereri vardır idedigereri vardır belki diye düşünmeden saldırıyorlar.
Çekemiyorlar.
Çekemiyorlar 3. Köprüyü, Havalimanı’nı, Marmara’yı, yerli otomobili, yerli savaş gemisini çekemiyorlar. Yurdumun dört binin yanının hızlı tren ağlarıyla örülmesini çekemiyorlar. Her fırsatta çıkıyorlar sahneye acıtıyorlar yüreğimizi. Peki, biz neden pirim veriyoruz bunlara? Neden inanıyoruz neden… Bizler bir parça ekmeği paylaşan, hüzünlerimizi de mutluluğumuza da bir yaşayan insanlar değil miydik? Biz birlikte yazmadık mı bu destanları? Birlikte def etmedik mi zalimce saldıran vahşet ittifakını ülkemizden? Milyonlarca soru var bu şekilde cevap bekleyen. Peki, kim cevap verecek bu sorulara kim ödeyecek bedelini. Tek bir cevabı var aslında; herkes dilinde barış diye dolanıyor. Dolanıyor da barışmak için uğraşıyor mu? Yoksa sırf laf olsun torba dolsun diye mi barış çığlıkları atıyorlar.
Kim bunlar?
Kim kana buluyor gökyüzünü?
Kim kardeşi kardeşe kırdırıyor?
Anlamak o kadar zor değil. Bütün dünyayla mücadele ediyoruz. Rusya, Amerika, İsrail, İran, İngiltere, Fransa, Almanya hep birlikte saldırıyor. Bu sınırların dışında bir dost daha bulamadık ve bulamayacağız da. Alçakça saldırıyorlar. Hepsine karşı direniyoruz. Düşman bir kişi değil. Kurtuluş harbinde yapamadıklarını yapıyorlar. Bu ülkenin sınırları içinde düşündükleri, acıdıkları tek bir kişi veya kesim yok olmadı olmayacak. Tek düşündükleri şey var bizi de istedikleri gibi yönetmek. Ama o kadar basit değil.
Nasıl geleceğiz bunun üstesinden?
Cevabı çok basit.
Ya dik duracağız tek bir yumruk olup enselerine ineceğiz ve bunu yapanlardan hep birlikte hesap soracağız ya da bu yara kanamaya devam edecek.
İçi boş ceviz kabuğu yüzünden yiyip bitiriyoruz kendimizi…
Geçmişten bir kıssa ne güzel özetliyor bugün ki halimizi. Hz. Ali (R.A) bir gün dolaşırken iki tane çocuk görür. Çocuklar kendi aralarında tartışıyorlar. Hz. Ali, yanlarına gider ve neden kavga ettiklerini sorar. Çocuklar da cevizi kim yiyecek diye tartıştıklarını söylerler. Zat-ı muhterem cevizi alıp çocuklara pay etmek için kırar. Ve sonra görür ki cevizin içi boştur.
Unutmamak Gerekir bir gün olur da bu ceviz kırılırsa o gün her şey için çok geç olacak. Bizler bin yıldır bu topraklarda kardeşçe yaşamayı başardık. Şimdi bize düşen en büyük görev bu kardeşliği yeniden canlandırmaktır. Hiçbir koşul gözetmenden ülkemize uzanan her eli kırmaktır. Bu ülke hepimize yeter. Yeter ki insan gibi yaşamayı bilelim!