HİKÂYE'İ ŞORŞOR DERESİ

Biz anlatalım, sizler de şu gerçeği iyice öğrenin sayın okurlarım

HİKÂYE'İ ŞORŞOR DERESİ
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Biz anlatalım, sizler de şu gerçeği iyice öğrenin sayın okurlarım.

Ve de sevgili Elazığ’lılar…

Yıl 1968. Elazığ Halk Eğitimi Başkanı iken, sorgusuz sualsiz, bir çırpıda görevden alınıyor ve Niğde-Ulukışla Ortaokulu Türkçe Öğretmenliğine tayin ediliyorum.

Büyük çocuğum lisede okuyor. Ulukışla’da lise yok. Dilekçeler veriliyor. Başta Malatya olmak üzere on ilden birine tayin edilmemi istiyorum. Ama yukardakiler bir türlü bunu duymuyor. İlle de beni ezmek istiyorlar. Evde denkler yanıldığı yerinde duruyor. Eşimi ve çocuklarımı Elazığ’da bırakıp Ulukışla’ya gidiyorum. Oldu olası siyasetle bir ilgim de yok. Elazığ’da CHP binasından bir gün olsun içeri girmiş de değilim. Ama beni CHP’dir diye gammazlamış ve de bu tayinimi çıkarmışlar.

Ulukışla-Ankara-Adana yolu üzerinde küçük ve de gelişmemiş bir kasaba. Han duvarları şiiri de buradan esinlenerek yazılmış.

                Eski kışla olduğu gibi yerinde duruyor. Artık kimseler:

“Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı.

                Arabamız bir dakika yerinde durakladı…” da demiyor.

Çaresiz göreve devam ediyoruz. Ulukışla, elması bol olan bir kasaba. Trenle çocuklara bazen sandık dolusu elma da gönderiyorum. Kısa dönemde birçok kimselerle dost da oluyoruz. Güzel saz çalan Hasan Bey isminde bir de savcımız var. Kaymakamımız Yüksel Özden bir o kadar güzel ve çalışkan bir insan. Haftanın nerede ise her gününde bir kez okula uğruyor, Alacakaya eski ortaokulu müdürü Bor’lu Nazmi Çay da okul müdürü burada. Öğretmen arkadaşlar da oldukça iyi ve bana karşı saygılılar. Ne var ki, çocuklar uzakta, çocuklar hiç gözümün önünden gitmiyorlar. Bir gün “Hanım hastalandı” diye bir haber geliyor. Üç gün izin alarak trenle Elazığ’a geliyorum.

“Bir de öğretmenler Lokaline uğrayıp arkadaşları göreyim” diyorum. Lokalde karşılaştığım arkadaşlar “Hoş geldin, hayırlı olsun”  demeye başlıyorlar. Şaşırıp kalıyorum. “Ne hayırlı olsun” diye sorunca da “Senatör Salim Hazardağlı, seni aradı, bir de şu telefon numarasıyla kendisini aramanı istediler.”

Ben, Hazardağlı’nı tanıyordum. Ama bu tarihe kadar ne bir gün konuşmuş, ne de bir merhabamız olmuştu. Gene de arıyayım dedim ve aradım. “Şükrü Bey, ben Elazığ’da Rasim Küçükel’in karşısında hiç yoktan bir seçim kaybettim. Bir gecede “Hazardağlı dedi ki, iki alevinin. Üç zazanın oyu ile seçileceksem, hiç de seçilmeyeyim, demişim. Bunu bir gecede yaymışlar, arkasından da ben boşu boşuna seçimi kaybetmiştim. İçimde öylesine bir ukde olarak kaldı bu. Yakında yerel seçimler var. İstiyorum partimizden biri Elazığ’da Belediye Başkanı olsun. Düşündüm, aklıma siz geldiniz. Sizi hem öğretmenler destekler, hem de ağırlığı olan Palu’lular. Gerekirse sizi, Genel Başkan İsmet Paşa, Genel Sekreter Ecevit’e, kadar da götürürüm. Hem siz hemen dönmeyin, üç gün sonra 1 Martta yapılacak il kongresine Ecevit’le birlikte geleceğim. Saray sinemasında yapılacak kongrede sizi Ecevit’le de tanıştırmaya çalışırım, dedi. Şaşırdım kaldım yerimde, içimden seçilmek, politikaya atılmak gibi bir şey bugüne kadar geçmemişti. Ama şimdi bu kapıya kadar gelmiş bulunuyordum. Ecevit geldi, sinemanın dış kapısında tanıştırıldık. Öğretmenler Federasyonu Genel Başkanı ve CHP Sakarya Milletvekili Hayrettin Uysal’ın da beni kendilerine tavsiyede bulunduğunu ifade ettiler. Hiç beklemediğimiz bir politikadır karşımıza çıkmış bulunuyordu. Ancak Elazığ’da CHP’nin sözde ileri gelenleriyle bir türlü anlaşamadık.

                Ben ön seçimsiz aday olmamı istiyorum, onlar ise yasa gereği ön seçime girmemi öyle aday olmamı istiyorlar. Bazıları da “Delegeleri tanıyor musunuz, paranız var mı?” diye de soruyorlar. Arka niyetlerini o andan itibaren anlıyor bir ay sonra da bağımsız aday olarak il seçim kuruluna gidip dilekçemi veriyorum.

Daha seçimin ilk günlerinde bu Şorşor Deresi sorunu gündeme geliyor. Öteden beri Elazığ içinde Şorşor Deresi, Komderesi, Yeşildere, üç derenin bulunduğunu, şiddetli yağışlarda bu derelerin Elazığ’da büyük sorun yarattığını biliyordum. 1940’lı yıllarda şehrin Kuzey ve Doğu kesiminden geçen bir büyücek kanal DSİ tarafından büyük bir özenle yapılmış bulunuyordu.   Bu kanal yukarıdan eteklerden gelen su baskınlarını bir noktada durdurmuş, şehri de büyük tehlikelerden korumaya başlamıştı. Yeşildere’den gelen seller ise Milli Eğitim Müdürlüğü’nün bulunduğu Çocuk Esirgeme Kurumuna ait binanın yanından geçiyordu.  Bulanık ve Selli havalarda bu dereden çoğunlukla Faytonla geçmeye çalışırdık. Yeşildere’nin Gazi Caddesine yakın 40 metre kadar yeri Belediye tarafından yapılmış, fotografçı Paki Şedele’nin iş yeri dolayısıyla yukarılara doğru uzanan büyük kesimi yapılmamıştı. Rahmetli Şedele “CHP’li olmamız nedeniyle Belediye Başkanımız buradan sonrasını yaptırmamıştı. Diye sonradan böyle bir söylemde bulunmuştu. Biz, bu kısımdan alarak kalan yerini Fevzi Çakmak Mahdigeresinin üzerindeki büyük kanala kadar götürmüş, böylece Yeşildere sorununu çözmeye çalışmıştık. Mezra Ortaokulu yakınından geçen Komdere sorununu da o günün koşulları altında çözerek Ticaret Lisesi bahçesinden demiryolunun altına kadar götürerek çözüme ulaştırmıştık. Şorşor Deresi ise yukarılarda Fırat Üniversitesi Kampusu içerisindeki hayvan Hastanesine kadar uzanıyordu. Daha da büyük ve sorun yaratan bir dereydi Şorşor Deresi. Ayrıca Gazi Caddesinin Malatya Caddesine uzanan kısmını büyük ölçüde etkiler durumdaydı. İlk fırsatta bu dereyi de ıslah ederek üzerini kapatmış ve de asfaltlamıştık. Bugün üniversiteye açılan en büyük cadde olmuştu burası. Bu dere, yeni hizmete giren Kültür Parkı’nın içinden geçerek, Sürsürü Caddesinden ve Selçuklular İlkokulu yanından demiryolunun altında eski mezbahanın üst tarafında birleşen Yeşildere, Komderelerle, birleştirilmişti.

Gerçek olan her üç derenin geçtiği Aksaray ve Kızılay Mahdigereleri, buradan akan lağım sularıyla fazla etkileniyor, hatta bahçeler ve sebzeler bu su ile sulanıyordu. Aksaray ve Kızılaylıların sürekli yakınmaları oluyor, sık sık da bize başvuruyorlardı. Şorşor Deresi daha fazla gündeme geliyor ve bizi uğraştırıyordu. O sıralarda Elazığ Lisesinde okuyan birkaç gencimizde durmadan Ulu Ova Gazetesinde hakkımızda yazılar yazıyor, bize de Şorşor Muhtarı adını takıyorlardı. Bunların başında da soyadımızı taşıyan önce Belediye Zabıta Amiri, sonra da görülen lüzum üzerine mezbaha müdürlüğüne gönderilen Abdulkadir Kacar’ın oğlu Arslan Kacar bulunuyordu. Demek ki Şorşor Deresi hikâyesi, sadece bugün Elazığ kamuoyunu etkilemiyor o günlerde de çözüm bekleyen sorunların başında geliyordu.

Sorun, sadece üç derenin birleştirilmesiyle bitmiyordu. Asıl sorun bundan sonra başlıyor ve Karınget Çay’ına kadar uzanan derenin arıtımı gerekiyordu. Bunun içinde kısa zamanda arıtım projesi hazırlanmış ve İller Bankasınca uygun göründükten sonra ikibuçuk milyonluk bir proje olarak DSİ Genel Müdürlüğüne gönderilmişti. Ancak DSİ Genel Müdürlüğü, ileride oluşacak Baraj Gölünü kirletir düşüncesiyle bu istemimizi bir süre askıya almıştı. “İstanbul, İzmir, Mersin, Samsun, Trabzon limanları başta olmak üzere kıyı kentlerimizin hiç birinde böylesine oluşturulmuş bir arıtım projesi bulunmuyordu. Biz de bunu iddia ederek sürekli işin üzerine gidiyor, daha teşekkül etmemiş baraj gölü için mi bizi güç durumda bırakıyorsunuz” diyorduk. Bu uğraşlardan sonra nihayet projemiz onaylanmış ve Yünlüce köyü ile Çağlar köyünün bulunduğu alanda arıtım tesislerinin temeli atılmıştı. Görevden ayrıldığımız 9 Aralık 1973 tarihine kadar da kanalizasyon tesisi Keklik Tepe mevkiine kadar yapılmış bulunuyordu. Bu kanal mezbahaya kadar getirilip mevcut üç derenin yerine bağlanacaktı.  Sonunda arıtım işlemi bitmiş ve Aksaray ile Kızılay Mahdigereleri şehir içinden gelen lağım pisliklerinden kurtarılmıştı. Şimdilerde her halde şehir kanalizasyonun dışında kalan ve Aksaray’la Kızılay Mahdigerelerinin artık pisliklerinin kapatılması için Şorşor Deresinin Karınget’e kadar uzanan kısmının yapılması düşünülmektedir. Yıllar yılı yapılmasında gecikilen bu kısmın yapılması için girişilen teşebbüsleri, Elazığ Belediyesi ile İlbank Bölge Müdürlüğü arasında yapılan anlaşmayı bir gönülle ben de istiyor, yakın yıllarda ve hemen her seçimde başköşeyi tutan Şorşor Deresinin gündemden düşürülmesini bekliyorum.

Elazığ artık bu Şorşor Deresi probleminden kurtulsun diyorum. Saygılarımla