Her Sorunun Çözümü Var

Psikiyatri Uzmanı Dr. Ömer Deniz deprem, pandemi ve ekonomik sorunlar gibi insan psikolojisinde önemli etkiler oluşturabilen güncel gelişmeleri Hakimiyet Gazetesi'ne değerlendirdi.

Her Sorunun Çözümü Var
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Kağan İnal – Seren Taş/Deprem, pandemi ve son günlerde yaşanan ekonomik gelişmeler ile birlikte Elazığ’da şiddet olaylarının arttığı görülüyor. Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Psikiyatri Uzmanı Dr. Ömer Deniz, Hakimiyet Gazetesi’ne özel açıklamalarda bulundu. 

Dr. Deniz, psikolojik destek alan bireylerin sayısının oldukça az olduğuna dikkat çekerek Elazığ’ın bu konuda en şanslı illerden biri olduğunu söyledi. 

ELAZIĞ ŞANSLI
Türkiye’de psikiyatri yatak ve uzman sayısı ile Elazığ’ın ilk üç sırada olduğunu belirten Psikiyatri Uzmanı Dr. Ömer Deniz, bunu büyük bir şans olarak nitelerken Elazığlı vatandaşların buna rağmen uzmanlar dışındaki kişilere başvurduğunu vurgulayarak şunları kaydetti: “Türkiye’de psikiyatri yatak ve uzman sayısı olarak istatistik yaparsak Elazığ’ın ilk üç arasında yer aldığını rahatlıkla görebiliriz. İlimizde yaklaşık yüz yıllık geçmişi olan bir ruh sağlığı hastanesi bulunmaktadır. Fırat Üniversitesi, Şehir Hastanesi, Özel Hastane ve özel kliniklerimiz var. Buralarda hizmet veren çok iyi uzmanlarımız var. Elazığ’ın bu konuda çok şanslı olduğunu düşünüyorum. Şansızlığımız ise şu ne yazık ki insanlar  uzmanların dışındaki kişilere baş vurarak destek alamaya çalışıyor.”

ZOR SÜREÇLERDEN GEÇTİK
Son yıllarda yaşanan olayların insanları karamsarlığa ve mutsuzluğa ittiğini söyleyen Psikiyatri Uzmanı Dr. Ömer Deniz, Elazığ’da çok sayıda uzman olmasına rağmen insanların bunun farkında olmayıp destek almadıklarını belirterek şunları söyledi: “15 Temmuz süreci, ardından 24 Ocak depremi, ardından pandemi ve ekonomik dalgalanmalar bütün insanları karamsarlığa iten ve mutsuzlaştıran durumlardır. Zor süreçlerden geçtik. Bu durumların şöyle bir özelliği var, deprem ve pandeminin üzerinden neredeyse iki yıl geçti. Bazı olaylar o anda bir kısım insanı etkiler ama asıl etkileri aylar sonra ve yıllar sonra ortaya çıkar. Mesela ‘Hocam ben Korona'dan korkmuyorum ama hala depremden korkuyorum’ diye gelen hastalar var. Buna posttravmatik stres bozukluğu diyoruz. Dolayısıyla sosyal yaşamı, iş yaşamı bozulan kişilerin psikiyatri uzmanına başvurması gerek. İlimiz bu konuda çok şanslı. Türkiye'nin en şanslı illeri arasında yer alıyoruz. Yaklaşık 100 yıllık bir geçmişi olan Ruh Sağlığı Hastanesi var. Çok sayıda uzmanımız var. Ne yazık ki insanlar bunu farkında olmadıkları için sağlıklı bir ruhsal destek alamıyorlar.”

ELAZIĞ NEDEN MUTSUZ ŞEHİRLER SIRALAMASINDA YER ALIYOR?
Mutsuz şehirler sıralamasında üst sıralarda yer alan Elazığ’da mutsuzluğun nedenlerine de değinen Psikiyatri Uzmanı Dr. Deniz, şu bilgileri verdi: “Elazığ’da mutsuzluğun birçok sebebi var. Bir kere mutlu olmak için bir işiniz olacak, bir aileniz olacak, bir eşiniz olacak, yaşamınızı sürdürebilecek derecede bir geliriniz olacak. Bunlar ruh sağlığı için çok önemli şeyler. Tabi bu konularla ilgili sorunlar insanların mutsuz olmasına yol açıyor. Mutsuzluk bütün dünyada bir sorun aslında, hepimizin yaşamının   bir döneminde mutsuz günlerimiz olabilir. Ama bir kişi eğer günlerdir, haftalardır mutsuzsa o zaman burada bir sorun var. Burada kişinin ruhsal açıdan bir muayene olması, bir destek alması gerekiyor. Yani mutsuzluk çözümsüz bir durum değildir. Bir kişi eğer haftalardır kendini mutsuz hissediyorsa ya da beraber çalıştığımız insanlar, birlikte yaşadığımız insanlar, sosyal çevremizdeki yakınlarımızın böyle çok mutsuz olduğunu görüyorsak bunun altında ciddi bir anlamda ruhsal bir sorun çıkabilir. O yüzden bu kişileri mutlaka psikiyatrik açıdan değerlendirmek, bir muayene veya görüşme yaptırmak çok çok önemli. Yani Elazığ tabi çok güzel bir şehir. Coğrafyasıyla, kültürüyle çok güzel bir şehir. Ama ilimiz bu deprem olayından sonra ciddi anlamda sarsıldı, insanlar sevdiklerini kaybettiler, evlerini kaybettiler, evleri yeniden yapıldı ama komşularını kaybettiler, babalarından, dedelerinden kalan eşyalarını, hatıralarını kaybettiler bunlar insanları mutsuzlaştıran şeyler. Mutsuzluk içinde zaman zaman bulunabilecek bir durumdur ama çözümsüz bir durum değildir, intihar nasıl önlenebilir bir davranışsa, mutsuzluk da tedavi edilebilir, düzeltilebilir bir durumdur. Yeter ki bununla ilgili destek alma yollarının farkında olalım.”

ELAZIĞ’DA ŞİDDET OLAYLARI NEDEN ARTIYOR?
Son günlerde Elazığ’da artan şiddet olayları ile ilgili de açıklamalarda bulunan Psikiyatri Uzmanı Dr. Ömer Deniz, bu durumun nedenleri şu şekilde sıraladı: “Sabah haberlere baktığımızda, haberlerin yüzde 50'si şiddet içerikli. Şiddet davranışı çok geniş bir kavram. Şiddet kavramının temelinde davranış bozukluğu, alkol,  madde kullanımı ve ciddi anlamda ruhsal bozuklukların olduğunu görüyorum. Kadına yönelik şiddetteki en temel kavram kıskançlık. Tabi bunun yanında ayrılığı kabullenememe, terk edilmeyi kabullenememe ya da aşırı kıskançlık duygusuyla ona karşı öfke duyma da var. Yine anti sosyal kişilik özellikleri taşıyan kişiler şiddete çok daha eğilimliler. “Yan baktın, omuz attın” diye şiddete eğilimli olabiliyorlar ve bunu haklı gerekçelere dayandırabiliyorlar.”

PANDEMİ RUHSAL SAĞLIĞIMIZI ETKİLEDİ
Pandemi nedeniyle uygulanan sokağa çıkma yasaklarının panik atak ve kaygı bozukluklarını ciddi bir şekilde artırdığını belirten Psikiyatri Uzmanı Dr. Deniz, şu bilgileri verdi: “Pandemi süresinde kısıtlamalar, insanların birbirlerini ziyaret edememeleri, sosyal etkileşimlerin sınırlandırılması çok ciddi ruhsal sorunlara yol açtı. Evet, bir yandan virüsün bulaşıcılığını önledi ama panik atakların, kaygı bozukluklarının ciddi oranda hatta en az iki kat artışına sebep oldu. Bana gelen vakalarda dedikleri şeylerden biri de; “ikimizde yaşlıyız pandemiden etkilenmedik ama dışarıya çıkamadığımız için bunalıma girdik.” O yüzden ben insanlara şunu diyorum;  “pandemiden dolayı dışarı çıkmamak gibi bir durum yok. Maskenizi takıp önleminizi alıp ruh sağlığınız için dışarıda biraz gezin çünkü bizim yürümeye, dostlarımızı görmeye de sohbet etmeye de ihtiyacımız var. Kendinizi eve kapatmayın. Her gün ruhsal sağlığınız için en az 30-40 dakika yürüyün. Özellikle güneşin olduğu, bol ışıklı günlerde mutlaka yürüyüş yapın. Bu tedavi edilmiş gibi bir etki yaratıyor.”

“TEDAVİ OLMAYAN BİREY İÇİN ‘BİZE NE’ DİYEMEYİZ”
Psikolojik bir hastalığı olduğu halde tedavi edilmeyen bireylerin tüm toplumu etkileyebileceğini belirten Psikiyatri Uzmanı Dr. Ömer Deniz, açıklamasını şu sözlerle sürdürdü: “Birey, hasta olduğu halde destek almayı kabul etmiyorsa bu çok ciddi bir durumdur. Öncelikle aile bu durumu çözmek için bizim gibi psikologlara başvurarak destek alabilirler. Bu durum ruhsal bir sorun ise biz de o zaman devletin sağlık kuruluşlarına ve ilgili hastanelere başvurarak destek talep ediyoruz. Hiçbir şey yapmamak çözüm değil çünkü o zaman kişi kendine hatta bazen yakın çevresine zarar veriyor. O zaman da hiç günahı olmayan masum insanlar zarar görüyor. Dolayısıyla toplumdaki birey tedavi olmuyorsa ‘bize ne’ dememeliyiz çünkü sonunda ucu bize değiyor. Ailelerin bu durumlarda çaresiz olmadıklarını bilmeleri lazım. Bu hayatta her şeyin bir çaresi vardır. Ben bu hayatta ölüm dışında her şeyin bir çaresi olduğunu düşünüyorum.” 

“SORUN VARSA ÇÖZÜM DE VARDIR”
İnsanlığın var olduğu süre zarfında sağlık sorunları gibi psikolojik rahatsızlıkların da var olacağını ancak tüm bu sorunların çözülebileceğini belirten Psikiyatri Uzmanı Dr. Ömer Deniz, şunları kaydetti: “İntiharlar, kaygı bozuklukları, depresyon, mutsuzluk… Bunlar toplumun bir gerçeğidir.  Bunlar toplumda her zaman olacak olan durumlardır. Önemli olan bu durumun farkında olmak ve bir sorun varsa onun çözümünün de muhakkak bulunacağını bilmektir. Hiçbir şey çözümsüz değildir. Şiddet davranışı da intihar davranışı da önlenebilir bir durumdur. Yeter ki bizler bu durumda bilinçli olalım, hep beraber işbirliği içerisinde çalışalım. Herkes görevini elinden geldiğince güçlü ve düzenli yaparsa biz bu sorunları daha da aza indirebiliriz.”

Geçenlerde bir araştırma yaptım internette devletin bir okulunda rehberlik öğretmeni olan memur internete “pisikolojik terapist” diye  site açmış ben bu yüzden valiliğe dilekçe de yazdım ama sonuç alamadım. Bana  gelen vakalarda böyle merdiven altı psikologlar insanları yanlış yönlendiriyor. İnsanlar hangi alanda eğitim almışlarsa o alanda ilerlesinler.

“İNTİHAR ÖNLENEBİLİR BİR DAVRANIŞTIR”
Son günlerde yaşanan olaylar neticesinde intiharın önlenebilir bir durum olduğunu vurgulayan Psikiyatri Uzmanı Dr. Ömer Deniz, şu bilgileri verdi: “İntihar aslında önlenebilen bir davranıştır. Bazı şeylerin farkına varabilirsek bu durumu önleyebiliriz. İntihar çoğunlukla tedavi edilmemiş veya eksik tedavi edilmiş ruhsal hastalıkların sonunda oluşan bir durumdur. Özellikle şehrimizde genç bireylerin intihar sonucu hayatlarını kaybettiklerini görüyoruz.”

TOPLUM BİLİNÇLİ OLMALI
Toplumun intihar davranışları konusunda bilinci olması gerektiğini belirten Psikiyatri Uzmanı Dr. Ömer Deniz, şunları söyledi: “İntihar nedenleri olarak bazen ekonomik bazen de ailesel sıkıntılar olabiliyor ama temelinde çözülmemiş ve tedavi edilmemiş, tedavisi ihmal edilmiş ya da eksik tedavi edilmiş ruhsal durumların sonucu olarak ortaya çıkıyor. Toplumun bu konuda bilinçli olması lazım. Bunlar tabi ki üzücü durumlar. En önemli kısım ise intiharın önlenebilir bir durum olduğunun farkına varmak. Aileler bunu bilirse önüne geçilebilir. Biz intihar sonucu hayatını kaybeden kişilerin aileleri ile görüştüğümüzde aslında intihar öncesinde bununla ilgili mesajlar verildiğini görüyoruz. Aileler bilinçli olmadığı için bu mesajları doğru okuyamıyorlar ve sonradan da pişmanlık duyuyorlar. Keşke tedavi için başvursaydık, keşke önceden fark etseydik diyorlar.” 

 “ŞİDDET DAVRANIŞI ÇOCUKLUKTAN BAŞLIYOR”
Şiddet davranışının çocukluk yıllarında yaşanan olaylardan da kaynaklanabildiğini ifade eden Psikiyatri Uzmanı Dr. Ömer Deniz: “Şiddet davranışı aslında çocukluktan başlayan bir davranış. Bugünlerde ulusal kanallarda popüler olan diziler var. Kırmızı Oda ve Masumlar Apartmanı gibi dizilerde şiddetin temelinin nereden geldiği güzel bir şekilde anlatılıyor. Doğduğunuz ev, doğduğunuz ortam, çocuklukta anne ve babanın size yaptıkları ve çocukluk döneminde çevrenizdekilerin sizlere yaptıkları, yıllar sonra başkalarına şiddet olarak geri dönüyor. Bu bir kerede olan bir şey değil, geçmişe dayalı olan bir şey. Geçmişte şiddete maruz kalan bireyler şiddeti bir yöntem olarak seçiyorlar. Bu insanlar yaşamlarını sürdürebilmek için şiddeti kendilerine yöntem olarak seçiyorlar” şeklinde konuştu. 

“ŞİDDET İÇERİKLİ DİZİLER GENÇLERİ OLUMSUZ ETKİLİYOR”
Şiddet içerikli dizi ve filmlerin genç bireylerde olumsuz davranışlar geliştirebileceğine dikkat çeken Psikiyatri Uzmanı Dr. Ömer Deniz, bireylerin psikolojik destek alma oranlarının düşük olduğunu belirterek şunları söyledi: “Genç bireyler, özellikle şiddeti işleyen dizileri ve şiddetten çıkar sağlayan düşüncelerin işlendiği dizileri yaşam tarzı olarak seçebiliyorlar. Lise dönemindeki gençler gruplaşmalar, çete kurmalar gibi şeyler yapabiliyorlar. Bir araya gelerek başkaları üzerinde hakimiyet kurmayı davranış biçimi gibi seçiyorlar ve oradan şiddete eğilim başlıyor.” 

“MADDE BAĞIMLILIĞI ORANI ARTIYOR”
Son günlerde madde bağımlılığı oranının arttığını ve bu durumun da özellikle kadına yönelik şiddet olaylarının artmasına neden olduğunu belirten Psikiyatri Uzmanı Dr. Ömer Deniz, şunları söyledi:. “Madde bağımlılığının çok ciddi oranda arttığını görüyoruz. Madde bağımlılığı şiddetin en önemli nedenlerinden biridir. Sokakta gördüğümüz, trafikte gördüğümüz, kavga eden, saldırgan olan, başkalarına sebepsiz zarar veren kişilerin, en az yüzde 20-30 kadarının bir maddeyle ilişkili kişiler olduğunu düşünüyorum. Klinik tecrübelerimizde bize bunu gösteriyor. Tabi onu o an muayenesini, kanında bir tahlilini yapamıyoruz ama madde bağımlılığının, alkol bağımlılığının da şiddetin en temel sebeplerinden biri olduğunu vurgulamak istiyorum. Özellikle aile içi şiddetin, kadına yönelik şiddette de bu çok önemli bir neden olarak karşımıza çıkıyor.”

“İNSANLAR TEDAVİ ARAYIŞINA GİRMİYOR”
Türkiye’de psikolojik destek alma oranının oldukça düşük olduğuna da dikkat çeken Psikiyatri Uzmanı Dr. Ömer Deniz, şu bilgileri verdi: “İnsanlar tedavi arayışına girmiyorlar, ‘ben bununla ilgili bir tedavi alayım’ demiyorlar. Aile ve arkadaş çevresi bu durumun farkındaysa onların desteğiyle doktora yönlendirebilirler. İnsanlar depresyona girdikleri zaman veya bir şiddet uyguladıkları zaman destek almıyorlar. “Beni deli zannederler, ben niye psikiyatriste gideyim” diye düşünüyorlar. Psikiyatrist destek alma oranı ülkemizde istenen seviyede değil. Aslında dünyadaki birçok ülkede bu durum aynı. İstatistikler psikolojik destek alması gereken kişilerin yüzde 25'inin psikolojik destek aldıklarını gösteriyor. Tedavi edilememiş ve çözülememiş bir takım sorunların yani öfke ve saldırganlıklar gibi yaşanan sorunların cinayetlere dönüştüğü görülüyor.”

“SORUNLAR TEDAVİ İLE ÇÖZÜLÜR”
İnsanların psikolojik bir sorun yaşamaları halinde muhakkak tedaviye sıcak bakmaları gerektiğini belirten Psikiyatri Uzmanı Dr. Ömer Deniz: “Öncelikle bunun farkında olmak lazım. Dün gördüğüm genç bir vaka. İki aydır doktorlara gidiyor. Kardiyoloji uzmanına gidiyor, dâhiliye uzmanına gidiyor, göğüs uzmanına gidiyor, acile gidiyor, bir şeyin yok diyor bir daha gidiyor, internetten araştırıyor, internetten araştırınca kanser miyim diyor, kötü bir hastalığım mı var diyor bir daha doktorlara gidiyor. İki aydır 8-10 kez hastanelere giden bir vaka. Ama bu sorunların korkudan, sıkıntıdan, stresten kaynaklandığının farkında değil. Bazen hekimlerden bunların farkında olamayıp kişileri sağlıklı yerlere yöneltemiyorlar, ben bazen soruyorum onlara bize gelmeyi nasıl akıl ettiniz diyorum. Çünkü psikiyatriste gitmeyi akıl etmek lazım, yani aklımızı kullanmazsak, bunların farkında olmazsak yanlış yerlere gideriz. Yanlış yerlere gittiğimiz zaman tedavi olamayız” dedi. 

“MERDİVEN ALTI KLİNİKLERE DİKKAT”
Son günlerde alanında uzman olmayan, alanla ilgili eğitim almayan kişilerin sayısının arttığını ve bunun da büyük olumsuzluklar doğurabileceğini ifade eden Psikiyatri Uzmanı Dr. Ömer Deniz, şunları söyledi: “Psikiyatrik hastalıkların birçoğunda bedensel hastalıklar taklit ediyor dolayısıyla insanlar bunu psikiyatristiyle bağdaştıramıyor. Bir de tabi psikiyatrist gibi çalışan merdiven altı psikologlar var. Gerçekten ruhsal tedavi etme yetkileri olmayan ama kendilerini doktor gibi hissettirerek insanlar üzerinde tedavi edici girişimlerde bulunan insanlar var. Bu da çok ciddi bir sorun, insanlarımızın bunların da farkında olması lazım. Yani sonuçta olması gereken yere gitmeyince zararı birey görüyor, ailesi görüyor, toplum görüyor. Bu zararı görmemek için her insanın yaşamının bazı dönemlerinde bir psikiyatristle konuşmaya, dertleşmeye, içini dökmeye, kendini anlatmaya, illaki buna bir tanı  koymak, bir teşhis koymak gerekmiyor ama danışmak çok önemli. Biz bu danışma kısmını ihmal ediyoruz. Çocuğumun okuluyla ilgili bir sorunu var, kişinin eşiyle ilgili bir sorunu var, bireyin kendisiyle, toplumla ilgili uyuşmazlıkları var ama bununla ilgili ne yapabilirim? Bunun için bir doktora başvurma alışkanlığını edinmeleri lazım. Bedenimizle ilgili başvurabileceğiniz yirmiden fazla branş var. Sayarsam yirmiden fazla çıkar ama duygularımızla, davranışlarımızla, ruhsal durumumuzla ilgili destek alacağımız bir branş var tıpta, o da psikiyatri. Psikiyatriyi de yanlış anlıyoruz. Hani bir laf var ya “beni bir sen anladın, sen de yanlış anladın” diye, insanların önce bu yanlış anlamayı düzeltmeleri gerekiyor.”