Hayat Bu!
Hayat işte, nerede ne zaman ve neleri bizlere getireceği gibi neleri götüreceği de bilinmiyor.
Bir şey oluyor, bir ortama giriyorsunuz ve hayatınızın akışı o günden sonra değişebiliyor.
Bazı insanlarla ortak bir geçmişimiz, fikri ve mesleki bir birlikteliğiniz yoktur. O gün o saat karşılaşmışızdır. Sanki dünya görüşünüzden, hayata bakışınızdan, hissiyatımızdan söz etmek, bazı şeyleri anlatmak için onu beklemişizdir. Dünyanın en garip insanlık hâllerinden biridir belki de bu durum. Birbiri hakkında hiçbir şey bilmeyen iki insanın ırmaklar gibi birbirine akması, büyümesi ve çok ulvi noktalara çıkması.
Hemen her konuda fikir teatisinde bulunmalar, zaman zaman fikir ayrılığına düşülse bile tatlı tatlı tartışmalar, felsefi önermeler getirilerek yapılan itirazlar ve sonunda ortak bir noktada buluşmalar…
Hayatı güzel, anlamlı ve çekilir kılan bu tür muhabbetler yoksa gündemimizde bir yanımız eksiktir hep.
Ve hele bunun eksikliğine ilaveten vasat bir çevre içinde iseniz, sizi anlayacak, sizinle günü ve gündemi değerlendirecek bir yürek yoksa…
İşte o zaman sürekli sınava tabi olursunuz. Saygısızca ve fütursuzca haddini aşan, sizi değersizleştirmeye çalışan, kadir kıymet bilmediği gibi sizi gütmeye çalışanlar ve daha fazlası olur çevrenizde.
Zamanı kaliteli ve verimli hale getirmek, birinci guruptaki insanların çevrenizde olmasıyla mümkün. Çevremizi biz seçemiyoruz belki ama çevremizdekileri seçmek bizim elimizde, bizim irademizde. Vasattan kurtulmanın yolu vasattan çıkmaktır vesselam…