HASARLI-HASARSIZ BİNA TARTIŞMASI
6.8 şiddetindeki depremin ardından kamu kurumlarındaki tüm teknik eleman ve mühendisler ile diğer illerden gelen teknik elamanlar sahada hasar tespit çalışmalarını yapıyorlar. Bizlere gelen en çok şikâyet ise binada gözle görülür hasarlar olmasına rağmen “hasarsız” kaydı verilmesi.
Sahadaki teknik ekip muhtemelen kendilerine verilen teknik bilgilerden hareketle denetleme yapıyor ve tespitlerini tutanağa, hasarsız, az hasarlı ya da ağır hasarlı kaydı ile ilgili kurumlara veriyorlar.
Binanın taşıyıcı kolon ve kirişlerine dikkat kesilen ve sadece bu bölgelerdeki aşınma ve hasarları gözlemleyen teknik ekibin, evin duvar ve diğer aksamlarında oluşan çatlak ve duvar ayrılmalarını çok da dikkate almıyorlar.
Bu ekiplerin bu gözlemlerle birlikte bir gerçeği daha gözden kaçıramamaları gerekiyor ki o da binanın yaşıdır. 40 yıl öncesindeki yapı yönetmeliğine, o günün şartları ile Kuyulu kumu ile çimento ve suyun kürek marifetiyle karıştırılıp adına harç denen bir ürünle yapıldığı gerçeği asla göz ardı edilmemelidir.
40-50 yılın tüm deprem ve yorgunluğunu, en son olarak da 24 Ocak depreminin 6.8 şiddetini yaşayan her bina az hasarlı da olsa hasarsız da olsa ekonomik ömrünü bitirmiş, tüm direncini kaybetmiştir.
Yaşadığı tüm badireler bir yana malzemeler ve beton içindeki demirler tüm direncini yitirmiştir. Ve bu binalara nasıl bir teşhis konursa konsun hiç kimsenin yaşadığı deprem korkusu ve tecrübesinden sonra tekrar bu evlere geçme gibi bir düşüncesi yoktur ve olmamalıdır.
Hazır tabut gibi görülen bu yapılar da tıpkı ağır hasarlılar gibi dönüştürülüp yenilenmelidir. Kaldı ki kentsel dönüşüm ada bazında yapılacağı için bir adada 10 binaya “ağır hasarlı”, 5 binaya” az hasarlı”, 15 binaya “hasarsız” demenin gerçekte bir karşılığı da yoktur. Bu ada tıpkı devletimizin Mustafapaşa ve Sürsürü’de yaptığı gibi adalar bazında tümüyle yıkılıp kentsel dönüşüm bağlamında yeniden yapılacaktır.
Bu açıdan hasar tespitine çıkan uzman arkadaşlarımızın bu gerçekleri de göz ardı etmemesini diliyoruz.