GENÇLİĞİ BUNALIMLARINDAN KURTARMALIYIZ
Gençliğin, çağımızdaki kadar bunalımlara sürüklendiği başka bir çağ yaşanmış mıdır acaba? Yaşanmışsa da bu boyutlarda yaşanmadığı bir gerçek
Gençliğin, çağımızdaki kadar bunalımlara sürüklendiği başka bir çağ yaşanmış mıdır acaba? Yaşanmışsa da bu boyutlarda yaşanmadığı bir gerçek. Bu günün gençlerinin bunalımlarındaki etkenlerden biri teknolojik gelişmelerdir. Zira teknolojik gelişmeler yeni nesilleri daha duygusuz, daha monoton ve daha duyarsız bir hale getirdi.
Bilimsel ve teknolojik gelişmeler sonucu yaşam standartları büyük oranda değişti ve gelişti. Artık her evde bilgisayar ve modern ev aletleri var. Her çocuğun neredeyse doğarken sahip olduğu bisikleti, modern oyuncakları var. Hemen her çocuk televizyonlardaki Batı’nın çizgi film kahramanlarıyla büyüdü ve çoğu kez onları taklit etti. Batı filmleri seyretti, onların bilim kurgularını belleğine yerleştirdi. Şimdi de internet kafelerde bilgisayar önünde zaman geçiriyor gençlik. Bütün bunların yanında bir de bu çağın en önemli buluşlarından bir olan cep telefonu var herkeste. Sokakta, pazarda, evde neredeyse her yerde herkes cep telefonuyla meşgul oluyor. Velhasıl insanlar ulaşmak istedikleri birçok şeye anında ulaşabiliyorlar.
İşte bütün bu imkan ve gelişmeler günümüz gençliğini Modernizmin esareti altına girmeye doğru sürüklemiştir. Modernitenin tüm kışkırtıcılığının mevcut olduğu ve Batı değerlerinin; giyimden kuşama, yeme içme alışkanlıklarından eğlence tarzlarına kadar birçok bireysel ve sosyal olguda büyük oranda etkin olduğu bu çağda, gençlik problemleri de alabildiğince artmaya devam ediyor. Önce kuşaklar arasında kültür çatışmaları, sonra ben merkezli anlayışlar, gençliği aile ve toplum değerlerinden uzaklaştıran bir sürece doğru itiyor. Maddeci ve menfaatçi yaklaşımlar hayatın her safhasında geçerli hale geliyor. Kendilerini sınırlayacak; inanç, ahlak, vicdan gibi olgular geri plana itilerek deyim yerindeyse” bu dünyaya bir defa gelinir, öyleyse her şeyin tadına varmak gerekir” felsefesiyle hareket eden bir gençliğin mutluluk algılamaları doğal olarak değişkenlik gösterecektir. Bu değişiklik zamanla gençliği doymaz hale getirecektir. Bir başka ifadeyle gençlerin bu anlayışla hareket etmelerinden dolayı bu çağda mutlu olmaları mümkün görünmemektedir. Arkasından gelsin bunalımlar, kötü alışkanlıklar, ebeveynlerle tartışmalar, psikolojik sorunlar, hatta intiharlar. Öyle ki daha çocuk denebilecek olanlar bile kendi deyimleriyle “bunalım takılmaya” başlıyor ve bazen intiharı kurtuluş olarak görmeye başlıyorlar.
Gençliği kurtarmaya neredeyse ömrünü feda eden üstat Necip Fazıl’ın hayalindeki “Mehmet’ten, İstiklal Marşımızı yazan ebedi kahraman Mehmet Akif’in hayalindeki Asım’dan ne yazık ki eser yok. Devlet büyüklerimiz dindar gençlik yetişsin diye çabalıyorlar tamam bunu görmezden gelemeyiz. Ancak bu gençliği yetiştirecek kadrolar nerde diye de sormadan edemiyoruz. Kimse kızmasın ama bu eğitim sistemiyle, bu eğitimci kalitesiyle üstüne üstlük sürekli açılan İmam Hatip Okullarıyla gençliği kurtarmamız mümkün değil kanaatimizce. Çünkü açılan İmam Hatiplerde bina şatafatlı, güzel fakat içindeki eğitimin de kalite yok gibi.
Modernizmin ve Batı taklitçiliğinin gençliğimizi getirdiği bunalım sürecinden gençliğimizi kurtarmanın tek yolu da, onları kendi inanç ve değerlerine bağlı bir gençlik olarak yetiştirmekten geçer kanaatimizce. Zira kendi inanç ve değerlerine yabancı olan bir gençlik sonunda her şeyin mubah olduğu bir anlayışa saplanarak bir felakete doğru gider. Gençliği, bir an önce inanç, ahlak ve vicdan olgularının ölçü olduğu bir sürece yönlendirmek gerekir. Aksi takdirde kendisini kontrol edecek bir mekanizmanın olmadığı anlayışı gençliği ve dolayısıyla ülkemizi bir felakete sürükler.
Elbette felaket telldigerığı yapmaya gerek yok. Toplum, aile, eğitimciler ve yöneticiler olarak gençliğin geldiği noktayı birlikte değerlendirmeli ve tüm kesimler birlikte aklın ortak yolunla buluşarak meseleye çözümler üretmeliyiz. Henüz can çıkmış değil. O halde çıkmayan candan ümit kesilmez sözünden hareketle haydi hep birlikte taşın altına elimiz koymaya.