GALİBİYETTEN DERS ÇIKARMAK

Futbol böyle bir şey işte…

Geçen hafta bugün sözleşmesini yırtıp gitmeyen hocasını, onun arkasında duran futbolcularını, yola devam kararı alan yönetim kuru

GALİBİYETTEN DERS ÇIKARMAK
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Futbol böyle bir şey işte…

Geçen hafta bugün sözleşmesini yırtıp gitmeyen hocasını, onun arkasında duran futbolcularını, yola devam kararı alan yönetim kurulunu eleştiren spor camiası, alınan bir galibiyetle tüm olumsuzluklardan arınabiliyor. Pazar sabahı mutlu bir şekilde uyanabiliyor. Hüzünlerimizi ve sevinçlerimizi abartılı yaşamayı seviyoruz. İtiraf etmeliyiz ki bu duygudan besleniyoruz.

                                                                            ***

Şahsım olarak Bayram Bektaş’ın ayrılmasından yana olmamama rağmen göreve geldiği günden beri yapılan bazı yanlışları bu sütunlardan aktarmaya gayret ettim. Takip edenler bilir, özellikle sistem bazında ve kendi tasarladığı bu sistemde kullandığı oyuncu grubundan yana bir takım çekincelerim vardı. Bunların başında en güçlü olduğumuz merkez orta sahadaki düzenimizin bozulmasına dikkatleri çekmiştim. Çağrı ve Traore’den oluşturulmuş 2’li ön liberonun önüne hem ofansı hem de defansı oynayabilecek özelliklere sahip bir ismin monte edilememesinin altını çizmiştim. Zira o bölge için transfer edilen Cajic, ısrarla yadırgadığı yerde, sol önde değerlendiriliyordu. Elimizde Youssef ve Berk Yıldız gibi kanat hücumcuları varken hem de… Fizik açıdan hazır olmayan Diarra ve istenilen performansın uzağında kalan Timur Bayram’ın forvet arkasında kullanılması takımın kompakt orta alan savunmasını da, set hücumunu da olumsuz yönde etkiliyordu. Ümraniye yenilgisinden sonra istifanın eşiğine gelen Bayram Hocanın ayrılmasından çok şapkasını önüne alıp düşünmesinin ve elindeki malzemeyi en maksimum şekilde kullanmasının daha doğru bir karar olacağını düşünüyordum. Bu açıdan bakıldığında Göztepe maçı yanlışları doğruya çevirip çevirmediğimizi gözlemlemek için deyim yerindeyse kırılma maçı niteliğindeydi.

                                                                              ***

 Peki, ne yaptı Bayram Hoca? Geçen hafta sürekli kanat değişerek oynayan Abwo ve Volkan Okumak gibi hızlı çizgi oyuncularına karşı oldukça statik kalan Murat Kalkan’ı kulübeye çekerek, Onur Güney’in enerjisinden faydalanmak istedi. Zira Göztepe’nin kanat tehdidi Giresun’dan daha efektifti. Halil ve Tayfur’dan oluşan bu alanı ancak Onur’un fizik kapasitesiyle kapatabilirdiniz. Öyle de yaptı. Traore’nin cezadan dönmesiyle nefes alan orta alana sürekli çizgide denediği Cajic’i çekerek Çağrı-Traore-Cajic idealine döndü. Böylelikle ısıran ve topa baskı yapan bir kimliğe büründü merkez bölge… Giresun maçında sonradan oyuna giren hücuma hareket getirip bir de penaltı kazandıran Youssef’i sol öne monte etti. Bu sihirli dokunuşla an itibariyle çıkarılabilecek en iyi kadroyu sahaya sürmüş oldu.

                                                                               ***

Göztepe cephesinde durum çok farklıydı. Okan Buruk, Elazığspor’un son haftalarda aldığı istikrarsız sonuçlardan etkilenmiş olacak ki, iç sahada Manisa’ya karşı tek forvetle başlayıp, ligin en zor deplasmanlarından birine Jahovic, Umut Nayır hamlesiyle geldi. Forveti ikilemek demek merkez bölgeden bir oyuncuyu kulübeye çekmek demekti. O da Gosso’yu makaslamakta aradı çareyi… Murat Akın ve Hakan Barış’tan oluşan yarım yamalak orta saha ile Çağrı-Traore-Cajic üçlüsünü alt etmek akla mantığa sığacak bir şey değildi. 4-1 biten ve Elazığspor’un toplamda 10 pozisyona girdiği ilk yarı boyunca topu alan Üsküdar’ı geçiyordu. Okan Buruk’un maç tahtasına çizdiği kadro sınıfta kalmıştı. Rakibinin kader maçı olarak gördüğü bir günde coşku ve arzu seviyesi yüksek bir oyuncu grubuyla karşılaşacağını hesap edememiş, kumarın esaslısını oynamıştı. İkinci yarı Youssef kanadında adeta dayak yiyen Fuchs’u kenara alıp Gosso’yu monte etmesi yanlışını fark ettiğini gösteriyordu ama iş işten geçmişti.

                                                                               ***

Tüm oyuncularımızın ekstra performans gösterdiği, seyir zevki yüksek, izleyen herkesi büyüleyen bir futbol vardı sahada… Bunu kabul ediyorum. Bu takımın oyuncularının gerçek kimliklerini ortaya koymalarındaki esas sebep sadece iştahları değildi tabi… Herkes yerli yerinde ve doğru pozisyondaydı. Onlar da üzerlerine düşeni fazlasıyla yaptılar ve kader maçını farklı bir skorla geçtiler. Samsun, Manisa ve Mersin’in kazandığı haftada aldığımız bu galibiyet tabi ki altın değerindeydi. Buraya kadar her şey tamam… Esas mesele bundan sonrası… Teknik Direktörlerin maç sonu basın toplantılarında geleneksel söylemleri vardır. “Bu mağlubiyetten gereken dersleri çıkaracağız” derler. Bence Bayram Bektaş, yaptığı hamlelerle, bulduğu doğru sistemle ve mantıklı oyuncu tercihleriyle bu söylemi “Bu galibiyetten gereken dersleri çıkaracağız” şeklinde geliştirmeli… Tam zamanında yaptı bunu çünkü… Doğru teşhisi koymuş ve tedaviye başlamış bir hekim gibiydi… Geri adım atmadan devam etmeli ve sorunu kökünden çözmelidir. Bu takım şu kadrosu kalitesiyle bulunduğu yeri asla hak etmiyor çünkü…