Fren Ali
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Kanal 42'te katıldığı bir programda Hazine Bakanlığı günlerini anlatmış.
O süreçte yaptığı tasarruflara değinen Babacan “11 yıl Hazine’deki makam odamdaki mobilya neyse devrettiğim günkü mobilya aynı gün oldu. Defalarca mobilya değiştirmeyi bilmez miydim? Şu mobilyanın iskeleti durdu, kumaşı yıprandığı için sadece kumaşını değiştirttim ben biliyor musunuz? Bunu Hazine Bakanı olarak böyle yönettim. Niye? Tasarruf ruhunu yukarıdan aşağıya bütün sistem görsün diye” açıklamasında bulundu.
Twitter hesabından da programın tasarruflarla ilgili kısmını paylaşan Babacan “Fotokopi çektiğimiz A4 kâğıdını önlü arkalı kullanarak tasarruf ettiğimiz günlerde benim için 'Fren Ali' demişlerdi. 125 bin makam arabası alan israf zihniyeti ise anca duvara tosladı" notunu düştü.
Babacan’ın bu paylaşımına cevap ise gecikmedi. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank “Busan'da Kore yemeği yiyemeyince kriz çıkaran, yurtdışında Mercedes harici araca burun kıvıran, Londra-Vaşington gezilerinde kalacağı otelin yıldız sayısıyla ilgilenen bir geçmişi olmasa bu mütevazılık numarasına ben bile kanabilirdim. Fren Ali ama neye? Sanayiye olmasın sakın?” eleştirisinde bulunmuş.
Bu ve benzer övgüler ya da eleştiriler hemen her bakan, siyasi ve hatta bürokratlar için yapılabilir. Kişi bulunduğu makam ve mevki ne olursa olsun aşırı lüks ve şatafata kaçmadan ve kamu malını kendi malından daha kıymetli bilip onu koruması ile mükelleftir.
Babacan’ın, “Fren Ali” lakabını almaya değer tasarrufları elbette olmuştur. Ama aynı Babacan’ın Bakan Varank’ın da ifade ettiği gibi hodbinlikleri ve otel yıldızları saymaları olmuştur.
Asıl önemli olan ve olayın bugüne bakan yanı, kamuda aşırı israf ve savurganlığın olduğudur. Ve ne yazık ki bu mesele balık baştan kokar misali bir görüntü verdiği için, aşağıdakilerin yukardakileri örnek aldığı bir makam odası, şatafatlı kamu binaları, lüks arabalar ve lüks yaşamlar yarışına dönmüştür. Hem de ailece..
Sıradan bir şube müdürünün odasının tefrişatı, mobilyası ve dekorasyonu, o müdürün belki 10 yıllık maaşına denk bir bütçe ile yapılıyor. Ve bu bedel, ya kamudan ya da belli tavizleri verdikleri yüklenici firmalar tarafından ödendiği iddia ediliyor. Yani parayı kim harcarsa harcasın devletin kaynağı, o makamın hakkını bile veremeyen müdürlerin enaniyetlerini ve kibirlerini okşamak için harcanıyor.
Ali’ye Veli’ye gerek yok ama birilerinin “kamu denetleme freni”ni ciddi ve samimi anlamda hayata geçirmesi gerekmekte.