FIRAT, ÇOK MU MASUM?
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Rektörü Prof. Süleyman Baykal'ın 3 kızı ve 2 damadının, babalarının rektörü olduğu üniversitede görev yaptıkları haberi oldukça ses getirdi.
Rektör'ün, kızı Hanife Baykal Şahin, KTÜ'de öğretim üyesi, diğer kızı Leyla Baykal, Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, üçüncü kızı Elif Baykal Kablan, Mühendislik Fakültesi Araştırma görevlisiymiş. Elif Baykal Kablan'ın eşi Yavuz Kablan da KTÜ'de iki sınavı ilk sırada kazanıp öğretim üyesi olmuş. Diğer damat Mürsel Şahin ise Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi olarak görev yapıyormuş.
Hani bu haberi okuduğumuzda şaşırdık mı? Elbette hayır. Şaşırmamamızın sebebi bu olayı ciddiye almamamızdan ve ya da çok aykırı bulmamamızdan değil. Elbette yapılan yanlıştır ve ciddi anlamda belki sınavlarda daha çok başarı gösteren gençlerimize mağduriyet yaşatan haksız ve hukuksuz bir olaydır. Kınıyoruz ve kınarız elbette.
Ancak KTÜ’de bugün gün yüzüne çıkartılan olayların benzeri yıllar önce Fırat Üniversitesi’nde yaşandığı iddia edilmiş ve gündeme gelmişti. Bırakın aileye sonradan giren damat ve gelinleri aynı soy ismi taşıyan bir yığın kişinin, ailevi akademik ve idari oligarşik öbekleşme, Fırat Üniversitesi’nde sıradan bir olay haline geldiği hem toplumda hem de kamuoyunda iddia edilmişti.
Öyle ki geçmişte yabancı dil soruları ile ilgili bir çok dedikodu çıkmış, üniversitenin ve şehrin güvenliği safsatasına sarılıp üstteki saf devletçi ve milliyetçi idarecileri de buna ikna edip hangi kişilerin hangi görevlere getirildiği konuları birçok insan tarafından gündeme getirilmişti.
Prof. Dr. Kutbettin Demirdağ dönemini tenzih ederek söylüyoruz ve diyoruz ki, keşke Fırat Üniversitesi’nde bir soy kütüğü araştırılması yapılsa. Üç nesil olarak kampüste yerleşik hayata geçmiş akademik boyların listesi yayınlansa.
Tabi bu araştırmaya yeni kurulmuş ya da Fırat’tan daha geride olan ve akademik kadro oluşumunda olan üniversiteleri hiç katmıyoruz bile. Komşu illerin ya da küçük üniversitelerin eski dostlar tarafından işgal edilen idari görevlerini aracı kılarak, oğul, kız, gelin, damat ve yeğenlerin nasıl geçiş üstünlüğü ile önce bu üniversitelere, sonradan da Fırat’a nasıl geçiş hayalleri kurduklarını saymıyoruz.