Eyvah, Yine Turizm!
İlimiz turizm alanında birçok önemli zenginliklere sahip. Ancak bunun sektöre kazandırılması yönünde ne yazık ki o kadar mahir değiliz.
Son yıllarda dağ-doğa turizmi kadar sağlık turizmi de büyük önem taşıyor. Bu alanda öne çıkan sektör ise kaplıca ve ılıcalar…
Elazığ jeotermal alanda da önemli kaynaklara sahip. Cip’te geçtiğimiz yıllarda bulunan termal suyuyla birlikte geçmişten bugüne Karakoçan Golan kaplıcaları önemli bir zenginlik olarak önümüzde duruyor.
Ancak bu zenginlikleri turizme kazandıramadığımız gibi sağlık turizmine de kazandıramadık. Oysa devletimiz, kaplıcaları da tedavi yöntemi olarak kabul ediyor ve resmi olarak bu kaplıcalara sevk yaparak ücretini de ödüyor.
Bununla birlikte ülkemizin birçok bölgesinde kaplıca etrafında yapılan devasa oteller devre mülk yöntemiyle satılarak hem ciddi bir kazanç elde ediliyor hem de bölgeye ticari ve ekonomik bir canlılık kazandırıyor.
Durum böyleyken ve bizler bilinen ve elimizde olan bu kaplıcaları yeterince değerlendirmezken Elazığ'ın Karakoçan ilçesinde Peri Çayı kenarında bulunan Golan Kaplıcalarının yakınlarında yeni bir jeotermal su damarı çıkmış. Aman Allah’ım al başına bir sorun daha!.. Yerin 400 metre derinliğinden çıktığı ifade edilen suyun sıcaklık derecesi ise tam 40 dereceymiş. Güzel ve sevindirici haber ama bu kaplıcanın da kaderini bugünden bakıp söylemek mümkün.
Bu kaplıcamız da kaderine terk edilip boşa akıp gidecek. İlimizde güçlü bir irade yok ki bu kaynakları harekete geçirsin. İlimizde geleceğe projeksiyon tutabilecek bir yönetim yok ki bu konuya eğilsin. Elazığ ne yazık ki valiler konusunda çok şanslı olmadı bugüne kadar. Rutinde kalıp günü resmi toplantılarla doldurup mesai bitiminde evine çekilen bir yönetim anlayışı ile şehirlerin ne kalkınma heyecanı ne de büyüme hedefi olur. Rotası olmayan geminin güzergâhını esen rüzgârlar belirlermiş. Bizimkisi de böyle bir aşksızlık hikayesi…