Evler Bölündü
Türk siyasi geleneğinde oy verme karakterinde ciddi bir sapma ve kayma gözlemleniyor.
Daha önceki seçimlerde genelde aynı evdeki oylar hep birlikte ve toplu olarak bir partiye giderdi. 14 Mayıs seçimlerinde bu gelenek ciddi yara almış ve hatta yok olmuş gibi. Beş seçmeni olan bir aileden beş ayrı parti ya da isme oy çıkıyor. Evde söz sahibi olan ve hane halkını belirli bir partiye oy vermeye yeltenen kişileri artık kimse dinlemiyor.
Bu tartışmanın getirdiği kavgalar, kırgınlıklar ve hatta küslükler var. Birçok kişi mümkün olduğunca siyasi tartışmalara girmiyor ve bundan kaçınıyor. Zira, kimseyi görüşünden ve partisinden vazgeçiremediği gibi kalpler kırılıyor ve gereksiz küslükler yaşandığını görüyor, izliyor.
Her bir evde farklı siyasi parti ya da bağımsız adaylara oy verme eğilimi aslında çok da yadırganacak ve aykırı bulunacak bir şey değil. Artık kimse öteden beri oy verdiği partilere mecbur ve mahkûm hissetmiyor kendini. Şehirde, daha özgür, daha demokratik bir zemin oluşmuş durumda.
Bu tablo karşısında 14 Mayıs akşamında aynı evde hem sevinç hem de hüzün yaşanacak. Kazanan ve kaybeden taraf olacağı gibi o gün kaybedenlerin hüznü gibi kazananların sevinci de kısa sürebilir.
Dolayısıyla seçimler önemlidir ve ülkenin geleceğine dair yol haritasının belirlenmesidir ama kazanılan zafer hezimetin başlangıcı olabileceği gibi alınan yenilgi de yarınların mutlu ve müreffeh müjdecisi olabilir.
Bu gerçekten hareketle kalp kırmaya, ailede ya da iş yerinde aykırı olup diğer fertleri değişik konumlarla itham etmeye gerek yok. Herkes kendi doğrusu ile aslında ülkeye hizmet etmek istiyor. Eğri cetvelle düz çizgi çizilemeyeceğini bilmek ve ona göre vicdani bir yol seçmek herkesi rahatlatacak bir yöntemdir. Bunu yapabiliyorsak sorun yok demektir.