ESKİ KRAL ÖLDÜ YAŞASIN YENİ KRAL
14 Ağustos 2006 tarihinde Suudi Arabistan Kralı Abdullah Bin Abdülaziz ülkemize gelmişti
14 Ağustos 2006 tarihinde Suudi Arabistan Kralı Abdullah Bin Abdülaziz ülkemize gelmişti. Dünde Kral Abdullah Bin Abdulaziz’in üvey kardeşi Selman Abdulaziz geldi.
Her şey bir önceki ziyaretin aynısının tıpkısıydı.
Lüzumsuz harcamalar, aşırı savurganlıklar ve görmemişlikler had safhadaydı.
Her iki kralda Yüce Peygamberimizin “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” sözüne muhalif olan kişilerdir.
Her neyse biz sözü uzatmadan dokuz sene öncesine gidelim. Dokuz sene önce yani 08 Ağustos 2006 tarihine gidelim ve o tarihte kaleme aldığım ve 14 Ağustos 2006 tarihinde Nurhak Gazetesinde yayınladığım “AAA KRAL” Başlıklı yazımı okumaya çalışalım.
İşte o yazı;
AAA… KRAL!..
“Allah bağışlasın, bu zamanın çocukları cin gibi maşdigerah.
08 Ağustos 2006 günü, bir yandan televizyon seyredip, bir yandan da günlük gazeteleri okuyordum ki; birden torunumun; "Dede, dede" diye bana seslendiğini duydum. “Ne var yavrum” dememe fırsat kalmadı ki; torunum beni meraktan kurtardı. "Dede, bak kral!" deyip ekrandaki Suudi Arabistan Kralı Abdullah Bin Abdülaziz'i gösterdi. Çocuk bu işte, ne bilsin kral nedir, kraliyet nedir? CD'lerinden Aslan Kralı izleye izleye, Suudi Kralını da Aslan Krala benzetmiş olacak ki heyecanlıydı.
Çocuk CD'lerindeki Aslan Kral; ormandaki aslanlara krdigerık yapıyor, onları her türlü tehlikeden koruyordu. Temin ettiği avları, tabasıyla eşit bir şekilde bölüştürüp onların iaşesini temin ediyordu. Ve ormandaki aslanlar için bir liderdi. Onların her hareketinden, geleceklerinden nesillerinin korunmasından biz zati sorumluydu. Bu yüzdendir ki torunum sık sık "Dede bana Aslan Kral CD'sini aç da seyredeyim" diyordu. Ben de Aslan Kralı buradan tanır olmuştum.
Ama ekranda görülen Kral farklıydı. Farklı olması da gerekiyordu. Çünkü o, İslamiyet'in beşiği olan koca bir Suudi Arabistan Kralı idi.
O kral ki; Cenabı Allah'ın ne için lütfettiğini bilmiyorum ama o ülkeye mahsus, bol bol lütufta bulunduğu bir petrol deryasının üzerinde oturuyordu. O, her yıl İslam Ülkelerinden Hac Farizası için milyonların Arabistan'a gelmesiyle; büyük oranda bir turizm gelirinin üzerinde saltanat sürüyordu. Kısaca o dünyanın sayılı zenginlerinden birisiydi. Kişisel serveti, normal bir ülkenin bütçesi kadardı. Yani devlet içinde devletti.
Bu yüzden olacak ki!
300 kişilik Suudi heyeti, Türkiye'ye 7 uçakla geldi. Krdigerarın hikmetinden sual olunur mu? 7 Uçakla da seyahat eder, 17 uçakla da… Kim, ne karışır? 7 uçak gibi, azıcık bir uçak filosuyla seyahatinin tek nedeni; haremlerini getirmediğindendir yoksa hatunlarını da getirselerdi, en az 17 uçaklık kocaman bir filo gerekirdi.
40 yıl sonra Türkiye’yi ziyaret eden ilk Suudi kral olan Abdullah bin Abdulaziz milyarlarca dolarlık servetiyle dünyanın en zengin insanlarından. Batıyla yakın ilişkileriyle tanınan Kral, Bush’un Teksas’taki çiftliğinde ağırladığı nadir liderlerdendi.
BİR GECESİ ALTMIŞ BİN DOLAR.
Kral Abdullah bin Abdülaziz’i ağırlayacak olan Swissotel’ de, ziyaret için tüm hazırlıklar tamamlandı. 150 odalı otelin 115 odası, Kral ve yakın çevresinin konaklaması için ayrıldı. Bu odalar için kraliyet, bir gece için 60 bin dolar ödeyecek. Kralın kalacağı 350 metrekare kullanım alanına sahip dairede; 4 oda, bir büyük yatak odası bulunuyor. Odalardaki bütün resimler kaldırılıp yerine Kralın portreleri konuldu. Çünkü bu kral kendisinden başka kral tanımıyordu, en büyük kral oydu.
Kral dairesindeki 50 metrekarelik tuvalete, kralın şey ederken rahat edebilmesi, daha sağlıklı düşünebilmesi, dünyada olup bitenleri daha iyi algılayabilmesi, dünyaya sesini daha iyi duyurabilmesi için en büyük ekran LCD televizyon konuldu. Oteldeki tek Arapça televizyon kanalı krala yeterli gelmediği için çatıya, 50 Arap kanalını gören portatif uydu alıcısı takıldı.
Bu coğrafyada 50 tane Arap kanalı vardı ama 50 tane ayaklarının üzerinde duran Arap ülkesi yoktu.
Tatlı yenilip tatlı konuşulması için de, 600 Kg. baklava siparişi verildi.
Ne de olsa o bir İslam ülkesinin kralıydı. Her ne kadar Peygamber Efendimiz "Komşusu aç iken tok yatan, bizden değildir" demiş ise de bu deyim onlar için, bu baklavalar için söylenmemiştir. Zaten o mübarek Nebi "Ben Arabım ama Arap benden değildir" dememiş miydi?
***
08 Ağustos günü, İsrail bombardımanı sonucu ölen; cesetleri kömürleştiğinden cinsiyeti tespit edilemeyen, küçük çocukların sorumlusu elbette ki o kral değildi. Lübnan'daki saldırıda 37 çocuğun sıralanmış cesetlerinden de o sorumlu değildi. İslam âleminin başını kuma gömüp 7 milyon İsrail'e kölelik yapmasında da o sorumlu değildi. İslam birliğinin kalıcı ve gerekli bir şekilde kurularak, söz sahibi olamayışından da o sorumlu değildi.
O hep masumdu.
O bir kraldı, kraldan hesap sorulur mu? Elbette ki hayır…
Kral her yerde kraldır. Benim torunumun CD'sindeki aslan da kral, Suudi Kralı da bir kraldır. Biri ormanların kralı, diğeri Suudilerin kralıydı.
Bu kral ülkemizde kaldığı sürece, Atatürk'ün kabrini ziyaret etmeyecekmiş. Doğaldır, çünkü onların dünya görüşünde Atatürk gibi bir lideri tanıma şansları olmamıştır. O topraktan, bol bol petrol çıkar, Kral çıkar, şeyh çıkar, emir çıkar ama asla ve asla bir Atatürk çıkmaz, hiçbir zaman çıkamaz da.
***
O günkü yazımız böyle bitiyordu sevgili okurlarım.
O debdebenin, o şatafatın, o inanılmaz servetin sahibi iki metre bezle
öteki Âleme gitti.
Yani koskocaman kral ölmüştü.
Yanında ne yatını, ne katını ne uçaklarını nede karılarını götürebilmişti.
Şimdi ülkemizi bu eski kralın üvey kardeşi Selman Abdulaziz şereflendiriyor.
Ne diyelim ESKİ KRAL ÖLDÜ YAŞASIN YENİ KRAL.
Yeni krdigera ilgili yazımıza yarın devam edeceğiz.