Erol: 'Şehir kendi kaderine terk edilmiş'
Cumhuriyet Halk Partisi Elazığ Milletvekili Gürsel Erol'un öncülüğünde, Elazığ Merkeze bağlı Koruk Köyü'nde düzenlenen 'Tarım Mitingi'nde CHP heyeti çiftçilerin sorunlarını dinledi.
Elazığ Milletvekili Gürsel Erol'un öncülüğünde, Elazığ Merkeze bağlı Koruk Köyü'nde düzenlenen "Tarım Mitingi"nde CHP heyeti çiftçilerin sorunlarını dinleyerek açıklamalarda bulundu.
Mitinge Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, CHP Elazığ İl Başkanı Av. Onur Özkan, YRP Akçakiraz Belediye Başkanı İbrahim Ormanoğlu, CHP Elazığ Kadın Kolları Başkanı Ayten Gülsever, CHP Elazığ heyeti, çok sayıda çiftçi ve vatandaş katıldı.
Mitingin açılış konuşmasını yapan CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, Tunceli Milletvekilliği döneminde, Kamu kaynaklarının kullanımı ve alınan hizmetlerin verimliliği açısından ülkenin en sorunlu ili olarak Tunceli’yi gördüğünü ancak Elazığ’a geldiğinde bu görüşünün değiştiğini belirtti.
“ELAZIĞ, TUNCELİ’DEN DAHA SORUNLU BİR ŞEHİR”
CHP Elazığ Milletvekili adayı olduğu dönemden bahseden Milletvekili Erol,“Seçim kampanyası başladı, yakın çalışma arkadaşlarımızla il, ilçe kadın kollarımızla köylerimizi ilçelerimizi beldelerimizi gezmeye başlayınca gördüm ki Elazığ, Tunceli’den daha sorunlu bir şehir ve Elazığ siyaseti vatandaşın sorunlarını çözmeye yönelik değil yalanla dolanla devam ettirilen bir süreç olarak götürülmüş ve bu kentte her şey tekelleşmiş. Ticaret, Siyaset, Bürokratik atamalar tekelleşmiş, hizmet tekelleşmiş kamu yaptırımları tekelleşmiş kamuya personel alımları tekelleşmiş. Bu tekelleşemeden yararlananlar da yine AK Parti’ye oy verenler değil. Bir Saadet zinciri ve AK Parti’nin yönetim kadrolarının üzerinde ve etrafında dar sayıda bir grup var bu grup AK Parti’nin imkanlarından, devletin kamunun imkanlarından yararlanmış, Ak Parti’ye oy verenler bile inanılmaz mağduriyetler yaşamış Onlara gelince yalan dolan, kendi akrabalarına eşine dostuna halinde bütün devletin imkanları seferber edilmiş. Ve biz 2018’de milletvekili seçildikten sonra bu ilin değerlerini bu ilin duruşunu, bu ilin siyaset anlayışını bu ilin mağduriyetlerini burada yaşayan insanların inanç değer ve yaşam tarzlarını parlamentoda gündeme getirdim ve her yerde de açık açık ifade ediyorum. Dedim ki insanların inançları birbirinden ayrı olabilir, yaşam tarzları birbirinden ayrı olabilir düşünceleri birbirinden ayrı olabilir. Siyasi tercihleri birbirinden ayrı olabilir ama biz insanların inançlarına değerlerine yaşam tarzına etnik kökenine anadiline anasına babasına soyuna saygı duymak zorundayız. Çünkü herkesin soyu sopu kendi şerefi kendi namusudur” şeklinde konuştu.
“HER ELAZIĞLI, MUSTAFA KEMAL'İN ASKERİDİR”
Milletvekili Erol: “Herkes inanışlarını özgür yaşayacak. Siz alevi olabilirsiniz, siz kürt olabilirsiniz, siz sünni olabilirsiniz, siz Zaza olabilirsiniz önemli olan nedir, hepimizin ortak bir tek kimliği var Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olmak. Bu devlet hepimizin bu ülke hepimizin ve hepimizin ortak bir değeri daha var nedir o, Cumhuriyeti bize bağışlayan, bu ülkeyi kuran demokrasiyi getiren, insan haklarını getiren yaşamsal haklarımızı bize veren, kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkını veren Mustafa Kemal Atatürk’tür. Son zamanlarda medyada basında tartışılıyor. Bu ülkede ne zamandan beri Mustafa Kemal’in Atatürk’ün askerleriyiz diyenler sorgulanmaya başladı. İşte Biz Koruk’ta haykırıyoruz hepimiz M.K Atatürk’ün askerleriyiz hiç endişe edilmesin. Her Elazığlı, Mustafa Kemal Atatürk’ün askeridir ve askeri olarak kalacaktır” dedi.
Yapılan mitingin amaçlarından bahseden Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, çiftçilerin yaşadıkları sorunları ülke gündemine taşımak istediklerini ve kamuoyunda tartışmak istediklerini belirtti.
"BU ŞEHİR KENDİ KADERİNE TERKEDİLMİŞ BİR ŞEHİR"
Milletvekili Gürsel Erol: “Bugün buraya Elazığ’da yaşanan üreticilerimizin tarım sektörü ile ilgilenen köylülerimizin sorunlarını gündeme taşımak hem Elazığ kamuoyunda hem de Türkiye’de gündem oluşturmak için geldik. Önümde üzüm üreticilerimizin koydukları üzüm kasaları var. Elazığ’da aynı zamanda milli olarak üretilen şeker üreticilerimizde aynı sorunu yaşıyorlar. Aynı zamanda kayısı üreticilerimizde aynı problemi yaşıyor. İnanın bu şehir kendi kaderine terkedilmiş bir şehir. Yalan dolan siyasetiyle vatandaşın her dönem aldatıldığı bir dönem” dedi.
“ATATÜRK, 'KÖYLÜ VARSA ÜLKE VAR' DİYORDU”
Elazığ’ın sorunlarıyla yakından ilgilenen CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, ülkemizde tarımın öneminden ve stratejik konumumuzdan bahsetti.
Tarım ve üretimle alakalı sadece Elazığ’da değil, neredeyse bütün ülkede sorun olduğunu anlatan Milletvekili Gürer: “Tarım stratejik bir alan. Üreten her insan eli öpülesi insan. Eğer üreten varsa yaşam vardır. Onun için köyden başlayarak kalkınmayı hedeflemeyen hiçbir ülkenin yarını olmuyor. Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk: “Köylü Milletin Efendisidir” dediği günde çoğu köylü hemşehrim şehre merkeple bir haftada gidemiyordur. Ama orada Atatürk Köylü varsa ülke var diyordu. Savaşa koşan, üretime koşan, yaşamı sahiplenen oydu. Onun için ilk işe tarımdan başladı. 6,5 milyon hektar tarım arazisi olan bir ülkeyi 1950’de 25 milyon hektar tarım arazisine 1980’de 28 milyon hektar tarım arazisine eriştirdi. Kendi kendine yeten dünyada 7 ülkeden biriydik. Adalet Kalkınma Partisi iktidarları döneminde 5 milyon hektara yakın tarım arazimiz yok oldu. Çiftçi sayımız Ziraat Odalarında 5 milyon yakın çiftçi varken; şuanda ÇKS’li çiftçi sayımız 2 milyon 300 binlere kadar geriledi. Yani tarımda Türkiye’ye dayatılan ve uygulanan sistemler üreticiyi bitirdiler ve süreç olumsuz bir biçimde gelişiyor. Tohumu, ilacı, gübresi, mazotu işçiliği artıyor. Üretenin geliri düşüyor. Tüketen pahalı ürün alıyor. Aracı ve ithalatçılar bu ülkenin kanını emiyor. Bakınız sizin buranın üzümünü çoğu kişinin evine üzüm girmemiştir. Ama ürettiğiniz ürünün masrafını alamıyorsunuz ve kara kara düşünüyorsunuz. Çünkü yaşamınızdaki geliriniz buna bağlı. Öbür tarafta kavun, karpuz tarlada kalmış, domatesi 1,5 kiraya alan yok ama gidiyorsunuz Markette domatesi 20 liradan vatandaş tüketiyor. Bu yönetimsizlikten kaynaklanıyor. Tarımın siyaseti olmaz. Tarımda olması gerekenleri biz söylüyoruz. Planlı, öngörülebilir, üreticiye sahip çıkan bir anlayışla tarımın sorunları bitkisel üretimde 1 yılda, bahçe üretiminde 5 yılda hayvancılıkta 3 yılda çözülür. Önemli olan zihniyet. Kimin yanındasınız kimden yanasınız. Eğer ithalatçının rantçının, bu sömürü düzeninden pay alanın yanındaysanız. Çiftçi böyle gelir ne olacak benim halim sorusuyla karşılaşırsınız. Dünyada çiftçiler her yerde eylemler yaptı. En zor örgütlenen ve ayağa kalkan çiftçidir. Çünkü çiftçiler hep şükreder. Kazandığında verdiğini aldı mı mutludur. Ama bugün çiftçi artık ben bu işi bırakacağım diyor” şeklinde konuştu.
“DEMİR PERDE ÜLKELERİNDE BİLE OLMAYAN BİR SİSTEM”
Son zamanlarda ülkede tartışılan “kullanılmayan tarım arazilerinin devlet eliyle kiraya verilmesi” konusundan bahseden Milletvekili Gürer: “İşin özü yönetimsizlikten kaynaklanan plansızlığa dayanan bir süre. Ama Planlamadan ne anlıyorlar. 2 yıl üst üste ekilmeyen bir yeri Tarım İlçe müdürlükleri saptayacak ve sizin arazinize devlet el koyacak. Bu var ya demir perde ülkelerinde bile olmayan bir sistem. Sonra ne yapacak, 2 yıl burayı başkasına kiralayacak. O kiralanan yerden gelir sağlayanlar olacak. Size de kira bedelini getirip yatıracak. Niye bu tarlayı ekmeyene sormuyorsun neden buraya ekmiyorsun diye. Tarla sahibi kendisi eksin... Tıpkı buğdayda oynana oyun gibi. Türkiye ortalama 20 milyon ton buğday üretiyor.Ama her yılda ortalama 10 milyon ton buğday ithal ediyoruz. Ukrayna’dan Rusya’dan buğday gelir. Sayın Cumhurbaşkanı TV’lerde ne diyor. Bunların aklı ermez diyor. O buğday geliyor ya diyor un oluyor, makarna oluyor yurtdışına satılıyor diyor. Sayın Cumhurbaşkanı bizim aklımız ona eriyor. Biz şunu soruyoruz. Niye bu 10 milyon ton buğday Türkiye’de biz üretmiyoruz. Sorun burada anlayış farkımız bu. Biz üretelim hakça adil paylaşalım yurtdışına da bu ürünü biz satalım.”
“TÜRKİYE’DE ÇİFTÇİNİN YANINDA NE VARSA, KÖYE HİZMETİ KİM GÖTÜRÜYORSA O ORTADAN KALDIRILDI”
Fabrikaların özelleştirilmesini ve üretimin durma noktasına gelmesini eleştiren Milletvekili Gürer: “Özelleştirmeler olurken biz bas bas bağırdık. Arkadaş yem fabrikasını özelleştirmeyin, süt fabrikasını özelleştirmeyin, gübre fabrikasını özelleştirmeyin dedik. Bugün Türkiye yemi ithal getiriyor. Gübreyi ithal getiriyor. Bugün Türkiye’de ithal yem ve gübre gelmezse ne hayvancılık yapılabilir, nede tarım sürer. Kamuya ait Türkiye Zirai Donatım Kurumu kapandı seyrettik. Toprak su köylere hizmet götürme birlikleri kapandı seyrettik. Ziraat Bankası çiftçi kuruluşu olmaktan çıkarıldı,seyrettik. Türkiye’de çiftçinin yanında ne varsa, köye hizmet kim götürüyorsa o ortadan kaldırıldı.”
“TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK BEKA SORUNU GIDADIR”
Milletvekili Gürer,“ İnsanca hakça bir düzen diyenlerdeniz. Onun için tarım konusunda hemen hemen her gün bir köye gidiyorum. Türkiye’nin en büyük beka sorunu gıdadır. Çok güzel konutlarınız olabilir ama gıdanız yoksa duvarı kemiremezsiniz. Gıdasız toplumun geleceği sorunludur. Kalkınmayı köyden başlatmalıyız. Okulları kapatmak değil, okulları köyde açmak yetmez, her köyde veteriner, ziraat mühendisi olmalı, her köyde üretilen ürünlerin taban fiyatı olmalı. Bildiğiniz gibi taban fiyat kaldırıldı. Alım fiyatı var. Alım fiyatı taban fiyatı değil. 14 Lira 65 kuruş alım fiyatı ulusal süt konseyinin ama bizim orda 12 liradan sanayici alıyor. Neden bölgeyi pay etmişler. Sanayici karından taviz vermiyor. Ama çiftçiyi boğuyor, besiciyi boğuyor. Türkiye’ye 2 yılda giren ithal varlığı 1 milyon 300 bini geçmiş durumda 2020’ye göre 2 milyon hayvan varlığında azalma var. Tükettiğimiz gıdada et ve süte erişmede sorun yaşıyorsa bunun temelinde yanlış tarım politikaları var. Çözümsüz hiçbir şey yok. Önemli olan yapılacak olanı bilen liyakata dayalı, kamucu, köylüden,çiftçiden, besiciden yana bir anlayışla sorunları sahiplenecek bir iktidarın olması” dedi.