ERGEN TEHLİKE VE NİHAT
Sevgili okur, fark ettiyseniz şu referandum konusunda ha bire top çeviriyorum
Sevgili okur, fark ettiyseniz şu referandum konusunda ha bire top çeviriyorum. Bir türlü kanaatimi sizlerle paylaşmadım. Hal bu ki, en sevmediğim şeydir ortada top çevirmek.
Referandumda tartışılması gereken çok önemli maddeler var, itiraz etmiyorum. Aslında biraz da iktidar partisi vekillerinin madde gerekçelerini bizlere nasıl izah edeceğini merak ediyorum.
İnkâr etmeyeyim hadi… Evet’e daha fazla yakınım. Yakını da geçtim, evet diyeceğim. Zamanla konuya girmeyi düşünüyorum. (O zamanla ne zaman gelecekse!)
Evet konusunda iki mesele çok canımı sıkıyor. Birincisi seçilme yaşının 18’e düşecek olması...
Genç seçmenden istediği oyu alamayan Ak Parti popülizm yapmış mıdır, bilemem. Ama 18 yaşında seçilme de nedir ya hu?
Aynı yaştakileri anne babalar bir başına il dışında okutmaya göndermiyor! Biz vekil yapacağız! (Aman Allah’ım demem lazım ama birazdan daha çok diyeceğim için şimdiden zayi etmeyeyim!) Şimdi şöyle bir gözümüzde canlandıralım…
Henüz ergenlik travmalarını atlatmamış ve düşünme organı konusunda ciddi şüphelere sahip olduğumuz 18 yaşındaki bir gencin seçimi kazandığını düşünün! Annesi babası Meclise kaydını yaptırmaya götürmüşler! (Düşünmesi bile iğrenç. Babası vekilin elinden tutmuş ki kaybolmasın! Annenin elinde hırka falan. Meclis koridorlarında bağırıyor, “Beeerrrrkk, üşüteceksin bak! Allah’ım, Allah’ım… Bu çocuk beni öldürecek…)
Bir başka anne ve baba kızlarını getirmişler. Meclisin yurdu da yok! Kredi Yurtlar Müdürlüğünde araya torpil koymaya çalışıyorlar!
-Müdür bey merhaba. Ben Selen’in babasıyım. Yurda kaydı için hamili yakınımdır kartımız da var…
-Kart kimden beyefendi?
-Şey müdürüm, kızımdan!
-Anlamadım…
-Nasıl söylesem müdür bey, kızım milletvekili de!
*****
Mizahta en sevmediğim tarz abartıyla kelime üzerinden kahkaha avcılığı yapmaya çalışmaktır. Mübalağaya sığınarak ironinin sınırlarını zorlamayı düşünmüyorum. Ama haksız mıyım? Yukarıdaki diyalogun olma ihtimali hiç yok mu sizce?
Hele Berk’le Selen’in karşılaşmalarını düşünmek bile istemiyorum!
-Merabaa, şey ben Beerrk.
-Aa ben de Selen, memnun oldum.
-Selen hangi partidensin? Nerede kalıyorsun?
-Bennn… Şey galiba Cumhuriyetçi Halkçıların… Halkçı Cumhuriyetçilerin… Birkaç okla, üç beş mızrak mıydı…? Vdigera annem cumhuriyet kadını, babam da andropoz partisi mimiymiş, kaldırma alanı dışına mı çıkmış neymiş, annem öyle dedi? Sen?
-Ben Tayyip Reisin partisindeyim. Kısaltması şimdi aklıma gelmedi!
-Aaa, ben onu çok seviyorum. Geçen sene 23 Nisanda koltuğunu bana vermişti!
-Selen, işin yoksa gel sana süt ısmarlayayım! Sonra da bi yerlere gideriz. Memlekette iken pul koleksiyonum vardı. Yanımda değil ama istersen başka şey gösterebilirim!
-Ya Berk senin ellerin niye böyle nasır bağlamış?
-Ya ne alakası var şimdi!
*****
Bir diğer mesele de Nihat Doğan!
Nihat efendiyle aynı ülkede yaşamanın utancı yetmiyormuş gibi şimdi de referandumda aynı fikirde olma düşüncesinin tiksintisine katlanacağım!
Hey Allah’ım, zulmün Nihat dozunu kaldıramıyorum artık!
Adam popüler olduğundan beridir atalarımdan soğudum. Ne olurdu yani, benim dedelerim Orta Asya’yı terk etmeye karar verdiklerinde Anadolu yerine Amerika’ya gitselerdi! Ne güzel, Türk asıllı Kızılderili bir Apaçi olurdum. Şimdiye kadar ya beyaz adam öldürmüş olurdu beni, ya da Oturan Dana, Hisli Boğa, Seksi Şempanze…!
Yok yok, Seksi Şempanze de nerden çıktı!? Ya ne bileyim işte, nesli tükenmeye yüz tutmuş bir Kızılderili olurdum. Otantik bir ismim olurdu. Nihat Doğan’ı da hiç tanımamış olurdum.
Ben kendisiyle aynı cinstenim diye neredeyse erkeklikten soğuyacağım, ama o referandumda evet diyecekmiş! (Tamam, kabul ediyorum. Abartılı oldu. Yoksa niye erkeklikten soğuyayım canım!)
Ya Nihat hayır desin, ya biri kendisini sustursun… Ya da kendi kendimi öldürüp intihar süsü vereceğim! Yeter artık.
-Beerrrkkk, oğluşuuumm… Sana kaç defa dedim şu doktorculuk oyununu bırak diye!