Enes Kara ve Biz…
Elazığ'da hayatını kaybeden Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencisinin vefatı öncesi çekerek yakınlarına gönderdiği video ve burada yaptığı tespitler konuşuluyor.
Enes Kara, her ne kadar birçok haber kaynağında yurt dense de bir cemaatin kontrolünde dört arkadaşıyla Hilalkent Mahallesi’nde bir evde ikamet ettiği ifade ediliyor.
Paylaştığı videoyu yeniden paylaşmak çok doğru değil elbet. Zira intihar mektupları, fotoğrafları ve videoları tetikleyici ve özendirici bir karakter taşıyor. Bununla birlikte, konuşmalar birilerinin hem acılarını hem de travmalarını tetikleyebilir.
Bunları yapmamakla birlikte, gencin yaşadıkları ve içinde bulunduğu zorlukların ve aşamadığı sıkıntıların konuşulmasında ve yazılmasında fayda var diye düşünüyoruz.
Enes, lise sonrası girdiği zorlu bir sınavdan sonra, geçim ve iş bulma endişesi olmayan Tıp Fakültesini kazanarak Elazığ’a gelmiş.
Babası, oğlunun mütedeyyin bir hayat sürmesi ve inançlarını yaşayabilmesi için devlet yurdu yerine cemaat bağlantılı bir evde kalmasını istemiş.
Evin kuralları ve bir tıp öğrencisinin ders çalışma saatlerini kısıtlayan faaliyetler sebebiyle çalışamadığı için derslerinin çok kötü olduğundan söz ediyor.
Hem ev hem de okul hayatından şikâyet ediyor. Daha da ileri giderek mezun olduktan sonra devam edecek uzmanlık sürecini de yorumlayarak bu kadar yoğunluğa, strese gücü ve takatinin yetmeyeceğini dile getirerek “artık dayanacak gücüm kalmadı” deyip bırakıyor boşluğa kendini.
Bir haber sitesi muhabiri Enes’in babasına ulaşıyor ve bana, oğlunu İslami bir yaşantı sürsün diye bilerek bu cemaate bağlı bir eve yerleştiğini ifade ediyor.
Baba ile konuşan muhabirin; “son bir cümle daha söyledi ama pek anlayamadım” dediği cümle ise işin aslını ortaya koyan ve başta anne baba olmak üzere tüm topluma ayna tutan büyük bir eksikliğimizi ve hatamızı ortaya koyacak türden bir tespitti. Enes’in babası; “ancak, oğlumun videosunu izleyince nasıl bir durumda olduğunu gördüm ve anladım” demişti.
Gençler, hiçbir gelecek kaygı ve endişesi olmayan Tıp Fakültesinde okuyor olsalar dahi birçok endişe, kaygı ve psikolojik sorunlar yaşıyorlar. Çevresinde kendilerini anlayacak bir anne ve baba da olmayınca farklı mecralara, farklı dünyalara kayabiliyorlar.
Yine gençler, din dahi olsa zorlamalara ve baskılamalara çok gelmiyorlar. Bu konuda bile orta yol ve itidal bekliyor ve bizzat kendilerini bazı gerçekleri bulmak ve ona sarılmak istiyorlar.
Gencin yapısı, duygu dünyası ve hayat felsefesi daha çok sorgulamaktan, düşünmekten ve kendi doğrularını kendisinin bulmasından yana.
Zorlama, dayatma ve bir formata sokma gibi gayretler ne yazık ki geçlerde olumlu netice yerine Enes örneğinde olduğu gibi ters bir etki oluşturabiliyor.
Gençleri, bir çizgiye çekme, hizaya sokma ve istediğimiz noktaya çekme yerine onları anlamanın yollarını ve mecrasını arayalım. Ve her halükarda bizim değil onun dünyasında bu arayışımızı sürdürelim. Onların bakışlarıyla yola çıkalım. Enes’in babasının “ancak videoyu izleyince nasıl bir durumda olduğunu anladım” cümlesini toplum olarak bizler de kurmadan önce daha çok ilgi, daha çok yakınlık ve daha çok onları kendi dünyaları içinde anlama derdimiz ve uğraşımız olsun.