Enes'i Hala Anlamadılar
Elazığ Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi 20 yaşındaki Enes Kara'nın Hilalkent Mahallesi'nde bulunan ve dört arkadaş kaldıkları 7. kattaki öğrenci evinin balkonundan atlayarak intihar etmesi, özellikle bazı medya kurumları ve siyasilerin açıklamaları ile dini değerlere hakarete kadar ulaşan bir konuma ulaştı.
Muhalif medya ve bazı siyasi cenahlar, Enes Kara’nın intiharını dini cemaatlere, burada yapılan baskı ve dayatmalara, sonrasında ise bu olayların müsebbibi olarak ilan ettikleri Ak Parti’ye yürümeleri ve eleştirilerini bu merkeze oturtmaları da gösteriyor ki, konunun özü anlaşılamamış.
Öncelikle Enes’in kaldığı yer bir cemaat yurdu değil öğrenci evi. Dört arkadaşla kalıyor. Ve yine söylenilenin aksine Enes’i intihara götüren evin kuraları, birlikte kitap okumak ve hafta bir temizlik yapmak değil.
Enes, yayınladığı videoda 11. Sınıftan itibaren dini konularda sorunlar yaşadığını ifade ediyor. Kendi tercihini kullanmış ve farklı bir din ya da anlayışa yönelmiş gibi görünüyor. Bu nedenle Enes, bu konumuyla 3-4 yıldan beri İslamla bağını kesmiş gibi bir düşünce oluşuyor.
Enes’i, hayatın yüklerini zihninde büyüten, hayat garantili ve gelecek kaygısı olmayan TIP fakültesinde okumasına rağmen, içindeki boşluk ve ne yazık ki, uzaklaşıp gittiği eski inanç sisteminin yerini yeni inanç ve düşüncelerinin dolduramaması hali bunalıma ve ümitsizliğe sokmuş.
Tüm yorumların aksine bizim iddiamız şudur ki Enes’i intihara sürükleyen inanç değil, inanç eksikliği ve düşüncelerinin kendi ruhunda oluşturduğu boşluk ve ümitsizlik olmuş.
Mutaassıp bir ailede yetişmesi, o ailenin değerlerine bağlı olarak büyümesi ezberini 11. Sınıfta bozan Enes, inanç eksikliği dünyasında da huzuru, mutluluğu ve çıkış noktasını bulamamış.
Zihninde biriktirdiği sorunlara cevap bulamadığı gibi, bu ruh hali, onun tüm yaşamını kaplamış ve basit sorunları bile aşılamaz hale getirmiş.
Enes’in intiharı üzerinden topluma ve gençliğe hizmette bulunan bazı vakıf, dernek ve cemaatlere yüklenilmesi ve buradan bir din düşmanlığı oluşturulması kolaycılığına kaçılması, sol medya ve siyasetin, bu vahim olaydan ve dramdan kendilerine alan açıp mevcut iktidarı yıpratma ritüellerine dönüşmüş durumda.
Bu olayda, her kesimin üzerinde durması ve ders alması gereken bir gerçek var ki, gençlerimiz boşlukta, gençlerimiz başta aileleri olmak üzere ilgisiz ve onları anlayabilecek ve onlarla sağlıklı iletişim kurabilecek bir durumdan uzak oluşumuz.
Enes Kara’nın tüm konuşmaları, bıraktığı not ve babasının konuşmaları dinlendiğinde olayın bir cemaat evi teamüllerinin çok üzerinde ve birçok boyutu ile ve akademik boyutta ele alınması gereken önemli bir örnek vakadır.
Çocukların inanç değerleri, lise müfredatı, tıp fakültesi derslerinin bir öğrenciyi intihara götürecek derecede zorlaştırılması, gençlere yönelik hizmet veren psikolojik destek birimlerinin eksikliği ve her şeyden önemlisi de toplum olarak hepimizin duyarsızlığı...
Enes’in aşılamaz gördüğü ve altında ezildiği konulara bakıldığında öyle intihara kadar götürecek büyük bir zorluğun olmadığı görünüyor. Sadece bir kişi bile Enes’in hayatına değebilseydi, onunla zaman zaman sohbet edebilseydi, sonuç böyle olmayabilirdi.
Enes, kendi zihnindeki problemleri aşılamaz dağlar gibi gördü ve bu yükün altında ezileceğini ve yok olacağını düşündü. Sadece bir el değse ve “Enes, hele biraz yürüyelim” diyebilseydi belki bu akıbet yaşanmayacaktı.
Tartışmalara bakılırsa Enes’i ve yaşadığı sorunları hala anlayamamış çevreler, kendi ideolojilerine bu dramı alet ediyorlar. Ve işin ilginç tarafı Enes, hala anlaşılabilmiş değil. Mesajları hala kavranabilmiş değil…