Elazığ'ı özüne döndürme planı

Binlerce yıllık kadim topraklar ve önemli bir jeopolitik konum üzerinde kurulu olan Elazığ, tarih boyunca bu topraklarda birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve bu sayede kadim bir kültürel hazineye sahip olarak kendi kültürünü oluşturmaya başarmış bir şehir. Bu kültürün kaybolmaya yüz tuttuğu günümüzde şehrin acil eylem planlarını devreye alması şehri dert edinen her birey ve kesim tarafından dile getirilmekte. Bu isimlerden biri de Gazetemiz yazarlarından Bedrettin Keleştemur.

Elazığ'ı özüne döndürme planı

TRT GAP Radyoda her hafta farklı bir konuda katıldığı sohbetlerle Elazığ’ın ve bölgenin tanıtılmasında önemli bir rol üstlenen Gazetemiz Yazarı Bedrettin Keleştemur, bu hafta yazdığı bir köşe yazısında şehrin en önemli sorunlardan biri olan şehrin kadim kültürünün günden güne eriyen içler acısı haline yeniden dikkat çekti.

Yıllardır bu topraklarda hüküm süren birçok medeniyetin yüzyıllar boyunca edebi, sosyal, musiki ve mutfak yönünden birikimlerini kadim bir kültüre çeviren Elazığ’da kültürel mirasa sahip çıkılması ve bu kültürün yaşatılması adına acil bir eylem planı hazırlanması ve şehrin kültürünü korumak adına herkesin elini taşın altına koyması şart gibi görünüyor.

4 MADDELİK PLAN

Yapılması gerekenleri yazısında sıralayan Bedrettin Keleştemur, Elazığ’ın 1990’lı yıllardan itibaren Türk Dünyasıyla bütünleştiğine dikkat çekerek daha sonrasında Uluslararası Hazar Şiir Akşamları ile bu bütünleşmenin Türk dünyasında oluşturduğu etkiye, elde edilen kazanım ve başarılara dikkat çekmektedir. Bu doğrultuda yetkililere seslenen Keleştemur, yapılması ve hedeflenilmesi 4 maddelik planı da sıraladı.

Elazığ'ı özüne döndürme planı

ELAZIĞ’DA AZERBAYCAN DEVLET ÜNİVERSİTESİ KURULUR MU?

Geçtiğimiz dönemde Keleştimur’un 2022 yılının Ocak ayında gazetemizde yazdığı bir köşe yazısında Elazığ-Azerbaycan Devlet Üniversitesi’nin ilimizde kurulmasının ve şehre 2. Üniversitenin kazandırılmasının öneminden bahsetmişti. Yaptığı başarılı çalışmalarla Fırat Üniversitesi’nin değerine değer katan Rektör Prof. Dr. Fahrettin Göktaş’ın MANAS’ı ziyaretinde de gündeme gelen bu konuya Rektör Göktaş’ın olumlu bakması şehrin umudunu katlamıştı.

ŞENTOP’UN AÇIKLAMASI

Bu yazı ve gelişmelerden birkaç ay sonra 2022 yılı Temmuz ayına gelindiğinde dönemin TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de 'Karabağ' temalı kongrede, 'Ben bir Türkiye-Azerbaycan ortak üniversitesinin bir an önce hayata geçirilmesini ve hatta önümüzdeki öğretim yılında öğretime başlamasını çok önemli buluyorum' diyerek konunun önemine dikkat çekmişti.

BÜYÜK HAZAR’DAN KÜÇÜK HAZAR’A…

Şentop’un bu açıklamasının hemen ardından Elazığ’ımızın ve Fırat Üniversitesi’nin önemli akademisyenlerinden ve değerlerinden biri olan Prof. Dr. Ahmet Bedri Özer, Türkiye-Azerbaycan ortak üniversitesinin, Elazığ’da ve Hazar Gölü kıyısında kurulması gerektiğini söyledi. ““Büyük Hazardan (Hazar Denizi) kardeşi Küçük Hazar’a (Hazar Gölüne) hediye olarak bu üniversite neden Hazar gölünün etrafında kurulmasın? Veya bu üniversite Hazar Denizi kıyısında kurulacak ise bir yerleşkesi de neden Hazar gölü kıyısın da olmasın?” açıklamasıyla şehri daha da umutlandıran ve yapılacak üniversitenin yerine kadar gösteren Prof. Dr. Bedri Özer’e bir destek de Av. İbrahim Gök’ten gelmişti.

Elazığ'ı özüne döndürme planı

ADIMLAR ATILAMADI

Şehirde bu konuda önemli bir gündem oluşurken bir anda kimsenin anlam veremediği bir açıklama yapan Nihat Büyükbaş, Elazığ’ın böyle bir proje için yeterli altyapıyı sağlamadığını belirterek bir hayalin umut ışıklarını daha başlamadan söndürmüştü.

PLAN 1: HAZAR ÜNİVERSİTESİ

Bu konuda Elazığ’ın her zaman rekabet içinde olduğu ve bu rekabetlerde büyük oranda kaybettiği bir komşusundan bugünlerde ciddi ataklar yapıldığı biliniyor. Büyük Hazar’ın Küçük Hazar’a hediyesi olacak böyle bir üniversitenin Elazığ’da kurulmasının şehrin Türk Dünyası’nda oynayacağı rolde önemli bir aktör haline gelmesinde, şehrin kadim kültürünün gelişmesi ve tanıtılmasında önemli bir üst görevi göreceğinin bilinmesine rağmen gerekli atakların yapılması yeniden büyük bir fırsatın kaçırılması olarak değerlendiriyor. Şehrin kültürünü koruması ve geliştirmesi adına bu projenin mutlaka Elazığ’a kazandırılması gerekiyor.

PLAN 2: ELAZIĞ TÜRK DÜNYASI BAŞKENTİ OLMALI

Keleştemur, yazısında şehrin harekete geçmesi gerektiği bir diğer konu olarak da Elazığ’ın 2025 ve 2026 yıllarından Türk Dünyası Başkenti ilan edilmesinin zorunluluğu olarak bahsetti. Bu konuda yetkililere çağrı yapan Keleştemur, bu hayal gerçekleşirse Elazığ’ın kültürel mirasını ve hafızasını hatırlaması açısından ateşleyici bir güç olacağını söyledi.

Elazığ'ı özüne döndürme planı

PLAN 3: HAZAR ŞİİR AKŞAMLARININ ESKİ NİTELİĞİNİ KAZANMASI

Elazığ’ın son yıllarda en fazla yakındığı konulardan biri de Hazar Şiir Akşamları’nın bir türlü eski büyüklüğünde ve niteliğinde yapılamaması. Bir dönem ara da verilen bu önemli festivalin birkaç şairin şiir okuduğu basit bir etkinlik yerine yeniden Türk Dünyasında yankı uyandıracak ve uluslararası niteliğinin hakkını verecek bir şekilde düzenlenmesi de Elazığ kültürünü diriltecek bir eylem planı olarak görülüyor

PLAN 4: KÜLTÜR DERNEKLERİNİN ESKİ GÜCÜNE KAVUŞMASI

Elazığ’da sivil toplum kuruluşlarının niteliklerini tartışma konusu olduğu son yıllarda bu başlık altına kültürel derneklerin de eklenmesi şehrin kültürünün kaybolmasında ciddi bir neden olarak görülüyor. Manas, Musiki Cemiyeti gibi önemli derneklerin yeniden etkili olmasının sağlanması, şehrin kültürünü koruyacak ve yaşatacak çalışmalar ve projelere yönelmeleri, özellikle Musiki Cemiyeti ve Manas gibi şehrin kültürünün hazinesi konumunda olan sivil toplum kuruluşlarının ilimiz gençliğine de hitap edebilecek, onları da bünyesine katacak etkinliklere imza atması önemli görülüyor.

ELAZIĞ KÜLTÜRÜ YAŞATILMALI

Keleştemur’un dile getirdiği ve haber merkezimizin de geçmişteki verilerle oluşturduğu bu 4 maddelik eylem planının şehrin tüm dinamikleri tarafından sahiplenilmesi, Elazığ’ın son kale olarak düşünülüp önem kazandığı günümüzde çok büyük önem taşıyor. Unutulmamalıdır ki Elazığ’ın kültürünün kaybolması ülkemizin kültürünü kaybolması ile neredeyse eşdeğerdir. Ve bu kültürün korunup yaşatılması her kesim ve bireyin birincil rolü olmalıdır.