ELAZIĞ NEDEN GELİŞMİYOR?

Elazığ'ın gelişmediğini, yerinde saydığını hatta geriye gittiğini konuşmayanımız yok denecek kadar azdır

ELAZIĞ NEDEN GELİŞMİYOR?
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Elazığ'ın gelişmediğini, yerinde saydığını hatta geriye gittiğini konuşmayanımız yok denecek kadar azdır. Hemen her ortamda bu söylemler üzerinden siyaset yapıldığına şahitlik edebiliyoruz. Zaten bunun aksini iddia etmek en yumuşak haliyle Elazığlılara saf muamelesi yapmaktan öte bir şey değildir. Yıllarca gerek siyasilerimiz gerekse ilimizde görev yapan bürokrasiden kişiler bizi '' Elazığ doğunun Paris'i, Elazığ huzur adasıdır '' martavdigerarıyla uyuttular. O günün şartlarında dünyayı bilmiyorduk, tanımıyorduk. Geri kalmışlığımızın ne denli büyük olduğunun farkına varamamıştık. Bugünlerde İnternet ve Medyanın yaygınlaşmasıyla dünya küçük bir köy halini aldı. Bilgiye ulaşmak çok kolay, ülkemizin veya dünyanın herhangi bir yeriyle kendimizi kıyaslamak çok basit bir hal aldı. Bu vesileyle artık bu janjanlı söylemleri yutmamızda güçleşiyor. Bundan 10 yıl önce çok güzel şekilde kendimizi bunlara inandırmışız ama gelin görün ki maalesef '' Kral çıplak '' böyle bir Paris yokmuş, bunlar saf masalıymış. Siz hiç kaldırımları işgal edilmiş, adım başı seyyar satıcılarla dolmuş Paris gördünüz mü?! Siz hiç alternatifsiz tek caddesi olan bir Paris gördünüz mü? Siz hiç bütün resmi daireleri şehrin merkezine doldurulmuş, en güzel alanları kamu kurum binalarıyla işgal edilmiş bir Paris gördünüz mü? Siz hiç caddeleri dilencilerden geçilmeyen Paris gördünüz mü? Siz hiç toplu taşıması 1980 li yıllardan kalmış araçlarla yapılan Paris gördünüz mü? Siz hiç şehir merkezindeki yolların genişliğinin 10 metre olan bir Paris gördünüz mü? Saydıkça sayfayı doldurabiliriz! Buradan hareketle şunu rahatlıkla söyleyebiliriz bırakın Doğunun Paris'i olmayı doğunun modern bir kasabası bile değiliz. Bu işin Paris kısmı, birde huzur adası kısmı var ki trajikomik bir durum … Türkiye'nin Sicilya’sı olmaya namzet bir ile huzur adası yakıştırması tam bir skandal. Gün geçmiyor ki ölümlü, yaralamalı kavga haberleri gelmesin. Her gün uyuşturucu ve kaçakçılık operasyonlarının yapıldığı bir ilde bu ifadenin kullanılmasını zihinlerinize ve vicdanlarınıza bırakıyorum. Elazığ'ın sorunlarına ve bölgedeki konumuna panoramik açıdan bakıldığında ne kadar geri kaldığımız çok net bir şekilde görülecektir. Bölgemizdeki illerle kendimizi kıyas yapacak olursak Malatya bizim her alanda iki katımız durumunda. 15 yıl önce köy görünümünde olan Şanlıurfa bizim üç katımız, 30 yıldır terörün kıskacında olan Diyarbakır ise Elazığ'ın dört katı büyüklüğündedir. Bölgede kendimizi kıyaslayabileceğimiz tek il: Bir zamanlar Siirt'in ilçesi olan Batman'dır. Acı ama gerçek budur bunun aksini iddia edenler bu illere gidip bizzat bu gerçekle yüz yüze gelebilirler. Elazığ neden gelişmiyor? Elazığ, maalesef hala köy kültürünün hakim olduğu bir il yapısına sahiptir. Önemli makam ve mevkileri temsil eden kimselerin amacı memlekete hizmetten ziyade siyasi ikbal gütmek, siyaset alanında geleceğe yatırım yapmaktır. Elazığ'daki oda başkanları, sivil toplum kuruluşları kurulum itibariyle hizmet getirme, talep etme mekanizması olması gerekirken gelin görün ki ne talep edebilirler ne de kendilerini hizmetten yoksun bırakan iktidarlara ve il yöneticilerine sert bir tavır koyabilirler. Çünkü ahbap çavuş ilişkisi hakimdir. Herkes birbirini tanır ve herkes birbirinden beklenti içindedir. Kimse kimseyi kırmaz incitmez. İlimiz vekillerinin geneli iktidar partisinden olduğu için haliyle ilimize yapılmayanların hesabını soramazlar. Verilmeyeni isteyemezler yanlış olanı eleştiremezler, aksi durum bindikleri dalı kesmek olur. Koltuklarını muhafaza etmek için mecburen iktidarın suyundan gitmek durumundadırlar. Belediyeye bakacak olursak; belediye yönetiminin durumu da vekillerimizin durumundan pek farklı değildir. Bu kurumda verilene rıza göstermek zorundadır. İktidarla çatışmak kimsenin işine gelmez. Gelelim sivil insiyatifleri temsil eden kişilere; amaçları topluma hizmet etmek, halkın sözcülüğünü yapmak olan bu camiaların, Elazığ'daki muhtevası siyasette makama giden yolda araç haline dönüşmüş durumdadır. Daha basit izahıyla istedikleri noktaya gelebilmek için bulundukları makamı basamak olarak görmektir. Hal böyle olunca da bu insanların iktidarın uzağına düşmesi aksi istikamette tavır belirlemesi kendileri açısından güçtür.İsteme ve eleştirme noktasında adeta ürkek ceylan görünümündedirler. Bu kimseler için Elazığ'ın geri kalmışlığı çok önem arz etmez kendi elit dünyalarında Paris hayatı yaşıyorlar zaten. Onlar için şehir gelişsede olur gelişmesede. En etkili oldukları alan Kandil, kınama mesajları açılış ve davetlere icabettir. Bunun dışında pek eleştirel ve talepkar tavırlarına rastlamak mümkün değildir. '' Bana değmeyen yılan bin yaşasın, Gelen ağam giden paşam, Etliye sütlüye dokunmam '' söylemleri adeta bu zümrelerin varlık felsefesi durumundadır. Bir işi Allah rızası, toplum menfaatleri için yapmıyorsanız belki siz ikbal kazanabilirsiniz ama çocuklarınızı emanet edeceğiniz şehir kaybeder. Cesaretle hareket etmezseniz her attığınız adımda siyaset kaygısı taşırsanız bu şehire en büyük kötülüğü sizler yapmış olursunuz. İşin bir diğer kısmı ne yazık ki ilimizde birçok kimse kaliteli belediyecilik veya kaliteli şehircilik nedir, nasıldır bilmiyor. Geri kalmış olduğumuzun farkında değil ya da geçim sıkıntısından maruz kaldığı kötü muameleyi düşünecek durumda değil! Anlamadığım birde bu kötü durumdan son derece memnun olan genel bir kitle varki oda ayrıca garip bir durum. Maalesef Eskişehir ilinin iyi belediyecilik anlayışıyla nereden nereye geldiğini bilmiyor. Keza Konya, Kayseri, Gaziantep vs vs. Birileri halka bunu anlatmalı ve geri kalmışlığımızı zihinlere kazımalı. Kötü yönetilmek kader değildir, yanlış tercihlerin doğurduğu tezahürdür. Bir şehrin gelişmişliği o ilin halkının talebiyle doğru orantılıdır. Nasıl idare edilmek isterseniz o şekilde idare edilirsiniz; kötü muamele reva görüldü diyerek bu duruma boyun eğmemek halkın elinde. İyi bir şehirde yaşamak istiyorsak doğru tercihler yapmak zorundayız. Benim adamım olsun işim çözülsün mantığı bu gemiyi batırır. Gelişmiş bir şehir olmanın yolu şuurlu ve bilinçli bir halk olmaktan geçer. Bu düşüncelerle herkese iyi günler...