Doç. Dr. Cihat Yaycı: 'Elazığ Türkiye'nin ve Türk'ün Kalkanıdır'

Müstafi Tümamiral ve Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Elazığlı Hemşehrimiz Doç. Dr. Cihat Yaycı, son günlerde ülke gündemini sarsan terör olaylarını Hakimiyet'e değerlendirdi.

Doç. Dr. Cihat Yaycı: 'Elazığ Türkiye'nin ve Türk'ün Kalkanıdır'

Doç. Dr. Cihat Yaycı, Elazığ’ın terörle mücadele konusunda kalkan görevi gördüğünü ve Elazığlı olmaktan gurur duyduğunu belirtti.

İşte Doç. Dr. Cihat Yaycı’ya sorduğumuz sorular ve gündemi sarsacak cevaplar:

Doç. Dr. Cihat Yaycı: 'Elazığ Türkiye'nin ve Türk'ün Kalkanıdır'

1- Son gülerde hain terör örgütü PKK mensupları tarafından yapılan saldırılarda birçok şehit verdik. Terör örgütünün alışık olmadığımız şekilde kış aylarında yaptığı bu gözü dönmüş haince saldırıların sebebini neye bağlıyorsunuz?

Meseleyi askeri açıdan değerlendirmeden önce politik ve konjonktürel açıdan şu şekilde okuyabiliriz; malum olduğu üzere PKK’nın kış aylarında Türk Ordusuna saldırması, alışılmadık bir durumdur. Genellikle PKK, kış aylarında karlı ve soğuk hava koşulları nedeniyle saldırılarını azaltır ve sığınaklarda saklanırdı ama son bir yıl içerisinde bu durumun değiştiğini görüyoruz.

Bu saldırıların arkasında, PKK’yı destekleyen veya Türkiye’ye karşı çıkarları olan dış güçlerin rolünü geri plana atamayız. ABD, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan YPG’yi silahlandırarak ve eğiterek, Türkiye’nin güvenliğini tehdit etmektedir. Ayrıca, İsrail, Türkiye’nin Gazze’deki saldırılara karşı sert tutumunu cezalandırmak için PKK’ya yardım etme ihtimalini de göz ardı etmemeliyiz.

Meselenin askeri boyutuna gelecek olursak; Türkiye özellikle milli savunma teknolojisiyle tarihte hiç olmadığı kadar PKK’ya karşı ciddi bir teknolojik üstünlük kurmuş vaziyette. İHA teknolojisi sayesinde 7/24 kesintisiz bir şekilde PKK’nın bir dönem “kalelerimiz” dediği terör üsleri izleniyor elde edilen veriler İstihbarat Teşkilatımızın sahadaki ağı tarafından teyit ediliyor ve milli SİHA’larımız ile terör unsurları aynı günü bırakın aynı saatte imha ediliyor.

Hal böyle olunca PKK’nın izleyebileceği tek bir strateji kalıyor o da hava koşullarının görüntü almaya ve aktarmaya %100 elverişli olmadığı kış koşullarında sızma faaliyetleri gerçekleştirmek. Bu mesele de Türk Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik kuvvetlerimiz tarafından hızlıca işlenmiş ve önlemler yoğunlaştırılmış vaziyettedir. PKK’nın koşullar her ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı sürekli bir terör eylemi halinde olmasının artık imkanı kalmamıştır. Bu faaliyetler örgütün söndüğünü ve son çırpınışlarını da bu derece haince pratiğe döktüğünü bizlere göstermektedir.

Doç. Dr. Cihat Yaycı: 'Elazığ Türkiye'nin ve Türk'ün Kalkanıdır'

2- Türkiye uzun yıllardır terör örgütleriyle büyük bir mücadele veriyor. Son yıllarda ülkemiz sınırları içerisinde eylem yapamaz hale geldiler ancak sınır ötesinde yaşadığımız kayıplar ülkemizi derinden etkiliyor. Gelecekte nasıl bir harekat ve mücadele planı bekliyorsunuz?

Türkiye Cumhuriyeti, PKK terörü ile 1970’li yıllarda karşılaştı. O yıllardan bu yana ne yazık ki dünya tarihinin en hain ve hiçbir ahlaki sınırı olmayan terör eylemlerini gördük. 1980’lerden 2000’lerin ortalarına kadar yurtiçinde çocuk parklarını bombalayan, köylerde sivilleri, öğretmenleri, doktorları şehit eden ve her fırsatta savunmasız insanlara saldıran terör örgütünün beli özellikle 2016 yılından sonra FETÖ’nün belinin kırılmasıyla sınırlarımız içerisinde etkisini yitirdi.

Yurtiçindeki tehdit gücünü yitiren PKK, Suriye’deki kolu olan YPG’nin aleni küresel desteği ile birlikte Türkiye için yurtdışında bir tehdit ağı inşa etmeye başladı. Bu noktada terörle mücadeleyi salt askeri alana indirgemek doğru ve efektif sonuçlar vermeyecektir.

Türkiye, diplomatik ve siyasi adımlarla geniş bir mücadele alanı meydana getirmelidir. Türkiye, PKK'nın sınır ötesindeki üslerini ve kamplarını hedef almak için askeri operasyonlar düzenlemekte ve bu operasyonlar, PKK'nın lojistik hatlarını kesmeyi, militanlarını etkisiz hale getirmekte ve örgütün etkinliğini azaltmaktadır. Irak sahasında olumlu sonuçlar meydana getiren bu durumun aynısı Suriye’de YPG’ye karşı yapılacak bir kara harekatıyla da tamamlanmalıdır.

Diğer yandan PKK/YPG’ye destekler sunan ülkelere karşı da Türkiye kapsayıcı ve atak bir diplomatik mücadele süreci yürütmelidir.

Geçtiğimiz günlerde Çağlayan Adliyesi’ne yapılan silahlı terör saldırısı, ülke gündemini derinden sarsmış, günlerce konuşulmuştu. DEAŞ-KPC terör örgütünün üstlendiği hain saldırıda 2 çocuk annesi bir vatandaşımız şehit olurken saldırganlar etkisiz hale getirilmişti.

Doç. Dr. Cihat Yaycı: 'Elazığ Türkiye'nin ve Türk'ün Kalkanıdır'

3- Geçtiğimiz günlerde Çağlayan Adliyesi’nde yaşadığımız hain saldırı bizlere ne anlatıyor?

Öncelikle saldırıyı gerçekleştiren DHKP-C örgütünün mevcut durumunu ortaya koymak gerekir. Bu örgüt 1990’lı yıllarda metropollerde palazlanmış ve etkisini de bu alanlarda kurmaya çalışmıştır. Günümüze kadar olan süreçte devletin yoğun mücadelesi ve emniyet birimlerinin aktif özverisiyle bu örgütün gücü kırılmıştır fakat Suriye iç savaşıyla birlikte Suriye’nin kuzeyinde güç kazanan YPG/PKK, beli kırılan ve nüfuz alanı yok olan bu örgüte adeta bir can suyu verdi. Şehirlerden silinen DHKP-C, Suriye’de PKK/YPG tarafından eğitildi, donatıldı ve tekrar Türkiye’ye yollandı.

2015 yılında Mehmet Selim Kiraz Savcımızın şehit edilmesiyle birlikte DHKP-C terörünün bir takım odaklar tarafından tekrar sahaya sürüldüğüne şahit olduk. Son eylemde DHKP-C’nin bir terör örgütünden ziyade Türkiye aleyhinde bir terör ittifakı olduğunu bizlere göstermiştir.

Örneğin; Çağlayan'da bulunan İstanbul Adliyesi'ndeki makam odasında 2015'te rehin alınan ve DHKP-C terör örgütü üyeleri Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol tarafından şehit edilen savcı Mehmet Selim Kiraz'la ilgili soruşturmasında Amerika'ya firar eden ve FETÖ üyesi olduğu gerekçesiyle pasaportu iptal edilen Ahmet Sait Yayla'nın terörist Şafak Yayla'nın kuzeni olduğu ortaya çıkmıştı.

Ahmet Sait Yayla’nın ne kadar üst düzey bir FETÖ üyesi olduğunu da ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nde yapılan bir oturuma katılıp "15 Temmuz Darbe Girişiminden Sonra Türkiye" konulu oturumda darbe girişiminin arkasında FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in olmadığını savunmasından anlayabiliriz.

Öte yandan gerçekleştirilen son adliye saldırısında etkisiz hale getirilen Emrah Yayla isimli teröristin de bu aileden olup olmadığını araştırmanın son derece gerekli olduğu kanaatindeyim.

Doç. Dr. Cihat Yaycı: 'Elazığ Türkiye'nin ve Türk'ün Kalkanıdır'

4- Sınır dışında her geçen gün güçlenen ve başta Amerika gibi ülkeler tarafından hem maddi hem de askeri açıdan büyük destek gören bir terör örgütüyle karşı karşıyayız. Türkiye bu doğrultuda hangi adımları atmalı?

Türkiye güvenlik risklerini ve endişelerini ancak ve ancak sınırlarının ötesindeki terör bataklıklarını kurutarak giderebilir.

Suriye’ye kara harekâtı her geçen gün daha da elzem hale gelmektedir.. Teröristlerin beslendiği alan Suriye’dir. Burada lojistik imkan ve kabiliyete ulaşan teröristler diğer yandan YPG’nin elde ettiği son teknoloji silahlar ve ekipmanlarla da terör çarpanını artırmaktadırlar.

Bu son saldırı da bunun en bariz örneğidir. Terör örgütü ve uzantılarının tamamen temizlenmesi için Suriye’ye kara harekâtı şarttır. Dolayısıyla Suriye’ye mutlaka kara harekâtı yapılması lazım. Ne Amerika’dan ne Rusya’dan izin beklenmemeli.

Doç. Dr. Cihat Yaycı: 'Elazığ Türkiye'nin ve Türk'ün Kalkanıdır'

5- Elazığ, terörle mücadelede Türkiye’nin adeta bir karakolu durumunda. Sizler de bir Elazığlı olarak hemşehrilerinize neler söylemek istersiniz?

Öncelikle Elazığ, tarihi boyunca vatanseverliğiyle öne çıkan bir şehir olmuştur. Bu şehir, her dönemde milletinin bağımsızlığı ve özgürlüğü için canını feda etmeye hazır kahramanlar yetiştirmiştir.

Sadece bugün değil tarihin her döneminde Elazığ şehri Türk Milleti’nin çelikten karakolu olagelmiştir. Sadece günümüzde değil tarihte de Fethi Sekin gibi kahramanları bağrından çıkarmış bir kenttir.

Elazığ'ın vatanseverlik ruhu, sadece Kurtuluş Savaşı'yla sınırlı değildir. Bu şehir, her dönemde milli birliğe ve beraberliğe sahip çıkmıştır. 15 Temmuz 2016'daki hain darbe girişiminde de Elazığlılar, sokaklara dökülerek demokrasiye ve milli iradeye sahip çıkmıştır.

Düşünün; Kurtuluş Savaşı'nda Elazığ'dan 40 binin üzerinde kişi cepheye gitmiştir. Bu sayı, Elazığ'ın nüfusunun önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Kurtuluş Savaşı'nda Elazığ'dan 7 binin üzerinde kişi şehit düşmüştür. Bu sayı, Elazığ'ın bu Vatan için ödediği bedeli göstermektedir.

O nedenle ben Elazığlı olmaktan büyük bir gurur ve onur duyuyorum. Elazığ Türkiye’nin ve Türk’ün kalkanıdır