DİPLOMALI CAHİLLER

Bu yazımda Elazığ'dan bahsetmeyi çok isterdim ama Elazığ'dan daha önemli olan ülkemizin içinde bulunduğu durum olduğunu düşünerek kalemimi ülkemiz

DİPLOMALI CAHİLLER
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Bu yazımda Elazığ’dan bahsetmeyi çok isterdim ama Elazığ’dan daha önemli olan ülkemizin içinde bulunduğu durum olduğunu düşünerek kalemimi ülkemizin kanayan yaralarına çevirmek istedim.

 

Malumunuz ülkemiz kurulduğu günden bu yana hainlerin içeride, düşmanlarımızın ise dışarıda tetikte olduğu ihanet çemberini yaşamakta. Bu vatanın nimetlerini sınırsız bir şekilde kullanan şer güçlerin maşaları ellerinde ihanet hançeri ile Türkiye’min sırtından vurmaya an kollarken, onları tabiri yerinde ise kukla olarak kullanan sahipleri ise politik oyunlar ile bu milleti bölmek ve rahat lokma yapmak için çaba sarf etmekteler.

 

Düşman ülkeleri elbette yakinen biliyoruz. Ama ihanet çemberi içerisinde olan vatandaşları yeni yeni öğrenmeye başlıyoruz. Geçtiğimiz günlerde sözde akademisyenlerden oluşan bir grup, Kürt kardeşlerimizin refahı için teröristlere yönelik yapılan operasyonlara karşı sözde bir bildiri yayınladı.

 

Bildiri de terör örgütü PKK’ya sevgi, Kürt kardeşlerimizin refahını sağlamak için canını ortaya koyan güvenlik güçlerimize nefret vardı. Öyle bir nefret ki; adeta sözler ile terör propagandası yapılmaktaydı.

 

Tabi kalem kadar, kalemi tutan eller de çok önemli. Bir grup sözde aydın ve akademisyen tarafından kaleme alınan bu bildiri müsvettesi üniversite mezunu olmanın aslında çok bir anlam ifade etmediğini, diploma denen belgenin sadece bir kâğıt parçasından ibaret olduğunu ortaya koymaktaydı.

 

Terör örgütü PKK’ya kılıf olan bu sözde aydın ve akademisyenler bölge halkının savunucusu gibi konuşmaya çalışıyorlar. O nedenledir ki onların gözünde bölge halkı cahil ve ne istediğini dile getiremiyordu.

 

Tabi bölgeyi bilen bilir de, bilmeyen sözde aydın ve akademisyenlere bir örnek ile bölge halkını anlatmak isterim;

 

2003 yılında Van’dan Antalya’ya otobüs seyahati yaparken yan koltuğuma Vanlı bir Kürt ağabeyimiz oturdu. Tabi haliyle yolculuk muhabbeti muavinin servis yaptığı çayla birlikte eşsiz bir tat aldı.

 

Van’dan Antalya’ya inşaatlarda çalışmak için yola koyulmuş olan bu ağabeyimiz benim üniversitede okuduğumu öğrenince ilkokuldan sonra okuyamadığı için büyük üzüntü yaşadığını ve ömrünü ailesi için çalışmaya adadığını anlattı. Tabi yol boyu konu konuyu açtı. Bir baktım ki bizim ilkokul mezunu olan Kürt ağabeyimiz öyle konulardan, öyle kitaplardan bahsediyor ki, bir an karşımda ilkokul mezunu olduğunu söyleyen biri değil, üniversitede profesör ile konuşuyor sandım. Hatta bir ara devlet yönetimi adına öyle bir ülkeden bahsetti ki; adı, sanı bile duyulmamış o ülkenin her yönünü bilmesi takdire şayandı. Tabi yol boyu ekonomiden siyasete, spordan, tarihe anlattı ve ben nutkum tutulmuş bir şekilde dinledim bu ağabeyimizi.

 

Konu teröre gelince ise adeta açtı ağzını yumdu gözünü. Terörün Kürtler üzerinden çıkar elde ettiğini belirten Kürt ağabeyimiz, terörün Kürtlerle hiçbir ilgisinin olmadığını ve dış menşeli kişilerin Kürt gençlerini değişik yollar ile kandırdığını ve ölüme götürdüğünü söyledi.

 

Antalya’ya vardığımızda ise ağabeyimiz sırtına inşaatta yatmak için evden aldığı yatağını ve bavulunu sırtlayarak yanımdan ayrılıp bir sır oldu gitti.

 

 

 

Tabi sözü fazla uzatmanın bir anlamı yok. Sözde aydın ve akademisyen geçinen cahillere bu örnek belki yetmeye bilir. Ama anlayana sivrisinek saz, terör meselesini anlayamayan bu akademisyenlere…

 

Tabi olayın şu yönü de var. Sadece ihanet içerisinde olan sözde aydın ve akademisyenler kadar; bu ülkenin ekmeğini dokunulmazlık zırhı ile yiyen politikacılar da bu ihanetin bir parçası olduklarını unutmamak gerek.

 

Zaten HDPKK denen ihanet partisinin durumu aşikâr. Peki, CHP neden terör konusunda yeterli adımı atıp hükümeti desteklemek yerine, kararlı adımlar atan hükümete ve Cumhurbaşkanına hakaret ederek teröre destek oluyor.

 

Sözde aydın ve akademisyenlere bir çift sözü olmayan CHP zihniyetinin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Hükümete yönelik hakaret içerikli açıklamaları terörün hangi boyutu ile ele almak gerekir acaba.

 

Bir an olsun düşündüm de CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu yerine yukarıda anlattığım o ilkokul mezunu ama hayat üniversitesinde aydın ve akademisyen olan o Kürt ağabeyimiz genel başkan olsaydı acaba ülkemizin siyasi geleceği nasıl olurdu.

 

Keşke dediğinizi duyar gibiyim…

 

Tamam, gülmeyin CHP ve Türkiye adına daha güzel ve başarılı olacağına bende yürekten inanıyorum. Hem CHP tarihi başarının zirvesine ulaşır, hem de meydan yüksek perdeden sdigeramayan bir muhalefet lideri görürdü.

 

Evet yazımın başında dediğim gibi bu ülkenin kanayan yaralarının başında terör ve etkisiz muhalefet gelmekte. İkisi de bu ülkeye kayıp yaşatır. Muhalefet partilerine gönül vermiş kardeşlerimiz 1 Kasım’da gerekli dersi verdilerse de, halen ders almamış genel başkan ve eş başkanları da bu derse dahil etmelerinin gelecek adına umut olacağını düşünüyorum...

 

Uzun yıllardır medya sektöründe gazeteci olarak görev yapmaktayım. Öyle sözde de değil, özde bu işin içerisindeyim. Sadece birileri tarafından pohpohlanmak için değil, bu memleketin güzellikleri için her harfin hakkını vermeye çalışıyorum. Bu manada bana söz hakkı veren Elazığ Hakimiyet Gazetesi yöneticilerine ve Yazı İşleri Müdürü değerli dostum  Erkan Bay’a teşekkür ederim.