Din Şahısların Sözleriyle Yaşanmaz !

Harput Diyanet Eğitim Merkezi Müdürü ve Başbakan yardımcılığı atama  kararlarıyla Kahraman Maraş il müftülüğü görevine getirilen Celal SÜRGEÇ

Din Şahısların Sözleriyle Yaşanmaz !
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Harput Diyanet Eğitim Merkezi Müdürü ve Başbakan yardımcılığı atama  kararlarıyla Kahraman Maraş il müftülüğü görevine getirilen Celal SÜRGEÇ hocamızla  yaptığımız özel röportajda gazetemize önemli açıklamalarda bulundu.

Hocam,  Din Nedir ve bir inanışın din sayılması için ne tür özellikleri olması gerekir?

Din: Akıl sahibi varlıkların kendi hür iradeleriyle onları iyiliğe, güzelliğe, mutluluğa ulaştıran peygamberler vasıtasıyla tebliğ edilen ilahi kanunlardır. Dinin 5 özelliği vardır. Birincisi ilahi olacak, kaynağı Allah’a dayanacak. Bir isme, şeyhe ya da hocaya dayalı din, din değildir. Bir kişi din vaaz etmeye koymaya çalışıyorlarsa farkına varmadan Allah’a ait yetkileri kullanmaya çalışıyorlar. Bunun Kuran’daki ismi de şirktir. İkincisi; dini Allah’tan, insanlara getiren, öğreten varlık olacaktır o da insandır biz ona peygamber diyoruz. Üçüncüsü; din akıl sahibi varlıklara hitap eder. Çocuklar, akıl sağlığı olmayanlar ve hayvanlar için din olmaz. Çünkü din insan aklına önem veriyor. İnsan aklının ötelendiği, yok sayıldığı bir takım kişilerin aklı neyse ona göre düşüneceksiniz denildiği din Allah’ın dini değildir. Bir takım kişilere kendi iradenizi  aklınızı ipotek ettireceksiniz şeklindeki din, din  değildir. Dinde akıl çok önemlidir. Kuran-ı Kerim’de Allah-u Teala  550 kez “akıl etmez misiniz, aklınızı çalıştırmaz mısınız, düşünmez misiniz, tefekkür etmez misiniz ?” diye insan aklının çalıştırılmasına üretim yapmasına Allah-u Teala özellikle önem verir. Dördüncüsü; Özgür irade olacak. Bir insanı zorla Müslüman etmeye çalışırsan iki yüzlü münafık sayısını çoğaltırsın. Kuran-ı Kerim’de “ Ey Muhammed, sen anlat, uyar, tebliğ et. Sen onlar üzerinde zorlayıcı değilsin, zorlama” diyor. Beşinci ve son olarak din Dünya ve ahiret saadetini hedef alacak. İnsanları Dünya’da mutsuz ediyorsa, ahirette de insanları cehenneme yönlendiriyor ise bu Dünya’da huzursuz; ahirette de mutsuz eden din Allah’ın dini değildir.

Allah Teala’nın Bizim İbadetlerimize İhtiyacı Var mı ?

İslam = Güzel, kaliteli insan yetiştirme projesidir .Çünkü; Allah’ın dine ihtiyacı yoktur. Allah’ın bizim ibadetimize, kulluğumuza ihtiyacı yoktur. Bu yapılan ibadetler, insanı pişirmek, kemale erdirmek  nitelikli insan yapmak içindir. Bir yer de insanı kaybettiğimiz zaman her şeyi kaybederiz. İnsan kirlendiği zaman karalar da, denizlerde, hava da  kirlenmeye başlar. İnsanlar kirlenince sadece kendisi kirlenmekle kalmıyor etrafını da kirletiyor. Öyleyse insanı nicelikten kurtarıp niteliğe kavuşturmamız gerekiyor. Dinlerin amacı da budur.

 

İslami Dinini Hayatımıza Yansıtmak Gerçekten Çok mu zor ?

Allah-u Teala kuran-ı kerimde  Bakara suresinde “Allah sizin için kolaylık diler zorluk dilemez” yine peygamber efendimiz (SAV) “Din kolaylıktır” der. Dinde insanın iki temel sorumluluğu vardır. Bu sorumlulukları yerine getirdikten  sonra çok fazla detaylarla uğraşmaya gerek yoktur.  Birinci sorumluluğumuz Rabb’imize karşı biz buna Hukukullah (Allah’ın hakkı) diyoruz. Allah’ın hakkı; şirksiz, acabasız, niçinsiz ihlasla  Allah’a iman etmektir. Bir diğer hakkı ise ubudiyet dediğimiz Allah’a kul olmaktır. Namaz mı kılıyoruz sadece onun için kılmak, zekat mı veriyoruz sadece onun için zekat vermek. Kalbimizde  herhangi bir egonun tatmini ya da herhangi bir şov bir yerlere bir mesaj vermek maksadıyla değil. İbadetlerde samimiyet çok önemlidir.

İkinci sorumluluğumuz ise “hukukul ibad” dediğimiz kulların hakkıdır. Kullara karşı sorumluluğumuz; rahmet, merhamet, adalet, hakkaniyet, emanet ve ehliyettir.

Bu kullar; ya bizim peygamberimiz, öğretmenlerimiz, ana-babamız, komşumuz , vatandaşlarımız ve insan dışındaki varlıklardır. Bu kişilerin hak ve hukukuna riayet etmektir. Örneğin; Peygamberleri “abduhu ve resuluhu” ifadesinde yerini bulan Allah’ın kulu, peygamberi olarak, dini getiren öğreticiler olarak kabul etmek ve onları izlemek gerekir. Annemiz- babamız yaşıyorsa onlara da hakkıyla evlatlık görevlerini ifa etmek gerekir.

Din İnsanların Mutluluğu İçindir

Din; insanın mutluluğu, huzuru, refahı, saadeti, selameti içindir. İnsanların kalitesi, güzelliği, yaşantısı bağlı oldukları din hakkında bize ipucu verir. Bugün maalesef o saydığımız özelliklere sahip insanlardan günümüzde örnek veremiyoruz. Oysa sayılar çoğalıyor. Örneğin umre ye giden insan sayısı birkaç yıl önceye göre yüzde 200 arttığını ve her geçen yıl daha da arttığını görüyoruz. Ama; bunun yanında şehirlerimizdeki problemlerin çözümü konusunda  sosyal yansımasını çok göremiyoruz. Trafikteki, ticaretteki, akraba, komşu ilişkilerindeki problemler de artıyor. Yani bu kadar umrenin sosyal hayata yansıması olması lazım.  Kurban kesmek yüzde 90’lara ulaşmış durumda. Kurban kesmek Hanefi mezhebine göre vacip, şafii mezhebine göre sünnettir fakat; zekat, namaz gibi farz olan ibadetleri kıyasladığımızda bu oran yüzde 20-25’lere düşüyor.

 

İbadet yerlerimizin sayısının artması yerine, kalitesinin arttırılmasından yanasınız. Bu konuyu biraz açar mısınız ?

Camilerimizin, Kuran kurslarının sayısının çokluğu nedeniyle övünüyoruz. Ben bunların sayıları artsın diye değil kaliteleri yücelsin diye dua ediyorum. René Guénon’un “Niceliğin Egemenliği” adlı kitabında bahsettiği gibi niceliğin egemen olduğu toplumlar sonu hüsranla, mutsuzlukla biten toplumlardır. Önemli olan niceliğin değil niteliğin kalitenin egemenliğidir. Örneğin bölgemiz için konuşursak her geçen gün, cami, mescid,  Kuran kursu, gibi  ibadet yerlerimizin sayısı artarken diğer taraftan kaçak elektrik kullanımı da yüzde 75 artmış.  Bu şekildeki dindarlık ile karanlıktayız, ilerleyemeyiz.

 

 

Baş örtüsü örten kadınların sayısında ciddi bir artış varken diğer yandan ahlaki olarak bir çöküş var.  Bu konuda neler söylemek istersiniz ?

Baş örtüsü takan kişi sayısı geçmiş yıllara göre yüzde 200 yüzde 300 artmış ve artmaya da devam ediyor.  Bunun yanında baş örtüsünün içerisini ahlaken doldurmada aynı kanaatte değiliz. Fiziki olarak artarken, ahlaken baş örtüsünün altındaki insan günden güne kaybediliyor. Eskiden erkek çocuklarını bile  aileler yatsı namazından sonra dışarı çıkarmazken şuan gece yarılarına kadar sağda solda dolaşırken diğer taraftan da baş örtüsünü bırakmıyor ise o kişiyi  ya da baş örtüsünü sorgulamamız lazım. Allah’ın emri olan baş örtüsü sorgulanamayacağına   göre o kişilerde sorun var demektir. Baş örtüsünde sayı çok artmış ama niteliği kaybetmişiz.

İzzetpaşa Camiinde  vermiş olduğunuz bir cuma vaazında ülke çapında fenomen hale gelmiştiniz ve hala o videonuz izleniyor bunun hakkında ne söyleyeceksiniz ?

 

Öncelikle halkımız bilsin ki  herhangi bir parti, grup, oluşum hakkında lehinde ya da aleyhinde yapılan bir vaaz değil.  O vaaz toplumda son 200 – 250 yıldır garip bir şekilde  oluşturulan dindarlığa tepki  olarak yapıldı. Biz  dindarlığı Kuran-ı Kerim ışığında değilde hz peygamberin  önderliğinde değilde  dinimizi şahıslardan tanımaya başladık. Halbuki  Hz. Ali efendimizin güzel bir sözü vardır “ Dini insanlarla tanımayın; insanları din ile tanıyın.  Bir insanı yaşayışı sözleri din değildir, yanlış yapabilir. Dini şahıslar üzerinden, sözleriyle, kitaplarıyla dindarlığı, dini bu şekilde tanımaya çalıştık ve en son toplumlarımızın geldiği noktayı 15 Temmuz’da gördük.  O vaaz; yanında çalıştığı işçilerin parasını ödemeyip kandillerde pilav dağıtanlar için söylenmişti.  Bir taraftan çok sevap diye ramazan ayı umrelerini kaçırmayıp da diğer taraftan faizle para alıp satıp tefecilik yapanlar için söylenmişti. Allah’u Teala kimseye sormaz  “Sen neden ramazan umresine gitmedin” diye ama; “Sen  haram kıldığım tefeciliği nasıl yaptın” diye sorar.  Benim o vaazım çeşitli kesimler tarafından çarpıtılmaya çalışıldı. Oysa tek amacım topluma ayna tutmaya çalışmaktı.

 

Hocam sosyal medyada  gönderilen  peygamber efendimize (SAV)salavat getirelim , şuralara dua edelim, yaparsanız cennete gidersiniz, yapmazsanız başınıza çok kötü şeyler gelecek mesajları sürekli atılıyor Bu konuda neler söylemek istersiniz ?

 

Sosyal medya da, telefonlara gelen mesajlarda  Halep için dua edelim, dua edersek Allah’u teala başlarındaki belayı def eder, Yasin okuyalım, peygamber efendimize (SAV) salavat getirelim gibi bir nevi kampanyalar, zincirler oluşturuluyor.  Bu işler böyle oluyorsa; peygamber efendimiz (SAV) Medine-i Münevvere’de otursaydı etrafına da sahabeyi toplasaydı oradakilere 10 bin-20 bin kelime-i tevhid dağıtılsaydı herkes tesbihini alıp çekseydi ! Kurban olduğum peygamber o zaman niye Bedir’e gitti, niye Uhud’a gitti ki, niye dişi kırıldı, niye Hendek savaşını yaptı ? İşte biz çok garip bir dindarlık yaşıyoruz.

 

Adaletin Olduğu Yerde Allah’ın Dini Vardır !

İbni Kayyım El-Cevziyye ‘nin çok güzel bir sözü var. Bir yerde insanlar arasında adalet varsa o ülkede müslüman olmasa bile bir başka açıdan Allah’ın dini vardır. Bir yerde bütün adaletler varsa ama; adalet yoksa orada Allah’ın dini de iradesi de yoktur. Zulüm devam etmez müslüman dahi olsa, küfür  devam eder  eğer adalet varsa.

Bugün dünya insanı da mutlu değil . İslam onlar içinde rahmettir onlara da ulaşması lazım. Ama maalesef İslamın onlara ulaşmasına en büyük engel İslamı hakkıyla yaşamayan müslümanlardır. Belki de çok adil olan bir George bundan mahrum kalıyor. Yarın bunun da hesabını vereceğiz. Diğer taraftan

Dünya’nın herhangi  bir yerinde tertemiz bir insan ama karanlıkta kalmış. Müslüman olan Hasan’ın, Ahmet’in davranışına bakıyor ondan sonra İslam hakkında karar veriyor ve İslamın ona ulaşmasına Ahmetler, Hüseyinler  engel oluyor ise bununda hesabını verecekler.