Dijital Bağımlılık, Çocukları Gerçek Dünyadan Uzaklaştırıyor!

Çocukların Dijital Oyunlara Yönelmesinde Birçok Etken Var

 

Uzm

Dijital Bağımlılık, Çocukları Gerçek Dünyadan Uzaklaştırıyor!
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Çocukların Dijital Oyunlara Yönelmesinde Birçok Etken Var

 

Uzm. Dr. Güler, dijital oyunların sosyal yaşam üzerindeki olumsuz etkileri ve nedenleri hakkında şunları söyledi: “Günümüzde bilgisayar ve internet pek çok alanda yaşamı kolaylaştırırken, oyun ve eğlence aracı olarak bebeklikten erişkin döneme kadar her yaştan bireyin ciddi ilgisini çekmektedir. Kentleşmeyle çocukların oyun alanlarının azalması, çalışan ebeveynlerinin çocuklarına yeterli vakit ayıramaması, çocukların çevrede oyun oynayabileceği bir arkadaş bulamaması, gibi birçok neden çocukları kolay ulaşılabilen bilgisayar oyunları ile uzun süre televizyon, telefon veya tablet başında vakit geçirmeye itiyor.

 

Çocuk oyun ile hayatı öğrenir. Kurdigerarı öğrenmesi, sorumluluk bilincinin gelişmesi, özgüven gelişmesi, sorun çözme becerileri kazanabilmesi, her istediğinin hemen gerçekleşmeyeceğini anlaması, bazen arkadaşının istekleri önemsemesi ve davranışlarını yönlendirmesi gerektiğini algılayabilmesinin yanı sıra fiziksel gelişimi için de gerekli ve eğitici bir süreçtir. Ancak bilgisayar oyunları asla ve asla çocukluk çağı oyunlarının yerini tutamaz.”

 

Teknolojinin Gelişmesiyle Beraber Çocuklar Asosydigereşiyor

 

Teknolojik aletlere maruz kalmanın çocuk gelişimi açısından yaşlara göre farklı ciddi olumsuz etkileri olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Güler; “Yaşamın ilk üç yılında televizyon, bilgisayar veya tablete maruz kalmanın çocukta dil gelişiminde ve sosyal iletişimde sorunlara sebep olduğu, algılama ve öğrenme güçlüklerine yol açtığı bilinmektedir. 3-6 yaş ise çocuğun sosydigereşmeye başladığı, akran iletişiminin arttığı yaşlardır. Bu dönemde teknoloji ile çocuğun sosydigereşmesi engellenmemelidir. Okul çağı ve ergenlik döneminde ise teknolojik cihazların kontrolsüz kullanımı, engellendiğinde öfke kontrol problemlerine, ders başarısızlığına, dikkat sorunlarına, içe kapanıklığa, sosydigereşme sorunlarına, uyku ve iştah problemlerine, aile içi kural ve sınır sorunlarına neden olabilmektedir.” dedi.

 

“Bir Bağımlılık Şüphesi Söz Konusu Olduğunda, Çocuk ve Ergen Psikiyatristinden Yardım Alınmalı”

 

Uzm. Dr. Gülen Güler, ekran ve dijital oyun bağımlılığı şüphesinde psikiyatriste başvurmanın gerekli olduğunu dile getirerek şunları söyledi: “Oyun oynama isteği kişi tarafından kontrol edilemiyor, duygu ve düşüncelerde, sosyal yaşamda değişime neden oluyor ise problemin varlığından ya da bağımlılıktan söz edilmektedir. Bağımlılığın genetik alt yapısının olduğu bilinmektedir. Buna ek olarak ailenin olumsuz davranışları, çocuklarda psikiyatrik sorunlar, sosyal hayattaki yetersizlik hissi gibi çevresel faktörler bağımlılığa yatkınlığı artırabiliyor. İçedönük, özgüveni düşük, sosyal iletişimi zayıf çocuklarda bağımlılığın daha kolay gelişebildiği, ergenlik döneminin de kimlik arayışı nedeniyle riskli bir dönem olduğu bilinmektedir.

 

Bazı ruhsal rahatsızlıkların dijital oyun, ekran, internet bağımlılığına zemin hazırlayabildiği bilinmektedir. Bu gibi sorunlarda mutlaka bir psikiyatrik değerlendirme gerektiği unutulmamalıdır. Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, duygudurum bozukluğu, kaygı bozukluğu gibi ruhsal rahatsızlıklar var ise bu rahatsızlıklar tedavi edilmeden sadece davranışçı öneriler bu sorunun çözümünde yeterince etkili olamayacaktır. Bu nedenle böyle bir bağımlılık şüphesinde çocuk ve ergen psikiyatrisinden yardım almak faydalı olacaktır.”

 

 

Ebeveynlerin Bilinçli ve Kontrollü Olması, Bağımlılığın Oluşmasında Çok Önemli

 

Bilinçli ve kontrollü internet ve dijital oyun kullanma davranışlarının oluşmasında temel ilke ailede güven, demokrasi, destek, güçlü iletişim ve olumlu ebeveyn-çocuk ilişkisinin geliştirilmesi olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Güler, ailelerin çocuklarına yaklaşımı ile ilgili olarak şunları söyledi: “Öncelikle bu teknolojik cihazların kullanımı ile ilgili koruyucu önlemler alınmalıdır. Bu noktada ebeveynlere düşen en önemli görev sınır koyabilmektir. Çocuğun her gün teknolojiye ayırdığı zaman belirlenmeli, nerede, ne tür oyunlar oynayacağı gibi temel kurdigerar ve sınırlar en başında netleştirilmelidir ve kurdigerar konusunda kararlı olunmalıdır.

 

Çocukların yaşına uygun, eğitici ve eğlenceli oyunlar seçmeleri için yönlendirici olunmalıdır. Bunu yaparken Bu oyunu oynayamazsın demek yerine, birlikte oynayalım, ne oynuyorsun bende bakabilir miyim? diyerek iletişim kurabilmek gerekmektedir.

 

Dijital oyunların yatak odası dışında herkesin görebileceği alanlarda oynaması gerekmektedir.

Dijital oyunlar yanında onların boş zamanlarında sürdürebileceği diğer sosyal faaliyetlerin çeşitli olması sağlanmalıdır. Çocukların vakitlerini keyif alacakları aktivitelerle doldurmak, akran iletişimlerini artırmak, sosydigereşmelerini desteklemek ve çocukları spor, resim müzik, edebiyat, tiyatro, drama gibi aktivitelere mümkünse küçük yaşlardan alıştırmak olmalıdır.

 

Oyunlar, ödev veya diğer önemli işleri tamamladıktan sonra ödül olarak kullanılabilir, ancak ödüllendirme ebeveynin denetiminde olabilmelidir. Her şey başarısız olursa oyun konsolu, bilgisayar veya tablet uzaklaştırılmalı ve uygun olduğunda sadece geçici bir süre çocuğa geri verilebilir.”