DEPRESYON ÖNEMSENMEZSE, GELECEĞİN HASTALIĞI OLABİLİR
Dünya Sağlık Örgütünün yayımladığı Depresyon ve Akıl Hastalığı raporu, dünya üzerinde 300 milyondan fazla kişinin depresyonda olduğunu gösteriyor
Dünya Sağlık Örgütünün yayımladığı Depresyon ve Akıl Hastalığı raporu, dünya üzerinde 300 milyondan fazla kişinin depresyonda olduğunu gösteriyor. Örgüt dünya nüfusunun yüzde 4. 3’ ünün depresyonda olduğunu ve bir önceki seneye göre depresyonun görülme oranında yüzde 18 artış olduğunu gözlemliyor. Deniz, rapordan yola çıkarak depresyonun tanımı, teşhisi ve tedavi yöntemini açıklıyor:
“DEPRESYONUN TANIMINI BİLMEK ÇOK ÖNEMLİ”
Depresyon, psikiyatrik hastalıklar arasında en sık görülen ve insanların günlük yaşamını etkileyen ruhsal hastalıkların başında geliyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre insanları büyük ölçüde etkileyen ruhsal hastalıkların ilk üçü arasında depresyon yer alıyor. Yapılan bilimsel araştırmalar 2030 yılında depresyonun ilk sırada yer alacağını belirtiyor. Bu veriler bizlere önemli ölçüde kitleleri etkileyen depresyonun, önemli bir ruhsal hastalık olduğunu ve dikkate alınması gerektiğini gösteriyor. Öncelikle depresyonun ne olduğunu bilmek gerekir; hayatımızda meydana gelen günlük üzüntü ve hezeyanlar kişinin depresyonda olduğunu göstermez. Depresyon, kişinin 2 haftadan uzun süren isteksizlik, hayattan zevk alamama, iştahsızlık, uykusuzluk, enerji kaybı ve dikkat eksikliği meydana getiren genel mutsuzluktur. İnsanlar bu süreçte işe veya okula gitmek istemiyor, sosyal çevresiyle vakit geçirmiyor en belirgin olarak ise cinsel isteksizlik yaşıyor.
“DEPRESYON DÖNEMSEL OLARAK DA GÖRÜLEBİLİR”
Depresyon birden fazla şekilde ortaya çıkabilir, dönemsel ve kalıcı olarak görülebilir. Hamilelik depresyonu, doğum sonrası depresyonu, mevsimsel depresyonlar şeklinde görülüyor. Özellikle kış mevsimine girildiğinde kimi insanların isteksiz, mutsuz ve halsiz olmak gibi belirgin etkiler ortaya çıkıyor, fakat baharın gelmesiyle beraber kişi tekrar eski yaşantısına geri dönebiliyor. Bu mevsimsel bir depresyondur ve geçicidir. O yüzden depresyonun tanımını bilmek oldukça önemli. Süreç geçici olduğundan kişi depresyonda olduğunun farkında olmuyor ya da uzmana görünmeyi gereksiz buluyor. Oysa dönemi bir uzmanla beraber daha rahat ve sorunsuz bir şekilde atlatabileceğini bilemiyor.
“DEPRESYONUN ERKEN TANISI VE TEDAVİSİ, DEPRESYON ŞİDDETİNİN ARTMASINI ENGELLER”
Depresyonun süresi gibi şiddetine göre de majör ve minör depresyon olmak üzere iki tür depresyon var. Depresyon başlangıcı, henüz kronikleşmemiş olan minör depresif bozukluğu ve kronikleşmiş, depresyonun daha ağırlaşmış hali olan majör depresif bozuklukları olmak üzere ikiye ayrılıyor. Birde psikotik depresyon denilen halüsinasyon ve hezeyanların görülmesiyle düşünce bozukluklarının görüldüğü ağırlaşmış şekilde ortaya çıkar. Bu nedenle kişilerde görülen bu özelliklerin kendisi farkında olmasa bile çevresi ve ailesi tarafından bir uzmana yönlendirilmeli. Bu sayede hem depresyon şiddetinin önüne geçilmiş hem de tedavi süresi kısaltılmış olur.
“DEPRESYON KADINLARDA ERKEKLERE GÖRE 2 KAT DAHA FAZLA GÖRÜLÜYOR”
Depresyon kadınlarda erkeklere göre daha sık görülür. Kadınlarda daha fazla görülmesinin sebebi biyolojik, hormonel ve kadının toplumsal rolünün getirdiği yük depresyon riskini arttırıyor. Hamilelik ve doğum sonrası depresyonlar bunun birer örneği.
“DEPRESYON İŞ GÜCÜNÜ, EĞİTİM VE AİLE İLİŞKİLERİNİ ÖNEMLİ ÖLÇÜDE ETKİLİYOR”
Depresyon, başta aile ve sosyal ilişkiler olmak üzere iş yaşamını sonuç olarak ta iş gücü ve ekonomik kalkınmaya kadar etki gösteren bir durum. İş veriminin düşmesi de bir ülkenin ekonomisine ciddi boyutlarda etki gösterebilir. Bir yatırımcının, bir mühendisin ya da bir öğretmenin depresyonda olduğunu düşünün vahim sonuçlar doğurabilir. Sadece yetişkinlerde değil, çocuk ve ergenlik döneminde olan gençler için okul ve aile ilişkilerinde sonrasında ise iş yaşamında etkili olan bir hastalık.
“DEPRESYON ANKSİYETE GİBİ BAŞKA VAKALARIDA MEYDANA GETİRELİBİR”
Depresyon her zaman tek başına görülmez, başka rahatsızlıklarla birlikte görülebilir yada başka hastalıkları da tetikleyebilir. Anksiyete bozukluğu dediğimiz kaygı bozukluğu hastalığı da, depresyon ile birlikte sıklıkla görülebiliyor. Bunun gibi diğer psikolojik rahatsızlıkları da meydana getiren depresyonu, zamanında tanımak ve teşhis etmek gerekir. Bu şekilde sonrasında meydana gelebilecek diğer rahatsızlıklarında önüne geçmiş oluruz.
“ANTİDEPRESANA İNSANLAR ÖNYARGILI BAKIYOR”
Depresyon sürecinde ilaç ile tedavi en yaygın ve etkili yöntemdir. Bazı durumlarda ilaçlara ek olarak terapi de yapılır ve daha etkili bir sonuç alırız. Psikoterapi ile kişinin zayıf noktaları ve iradesini güçlendirerek tedaviyi daha etkili kılmış oluyoruz. Yüzde 80- 90 oranında tedaviler olumlu bir şekilde ilerliyor, depresyon süreci kontrollü bir şekilde atlatılabiliyor. Her ilaçta olduğu gibi ufak tefek yan etkileri var antideprasanların fakat kilo aldırdığı ya da büyük yan etkiler doğurdu yanlış bilgiler. Bu bir ruhsal rahatsızlık, tıpkı baş ağrısı gibi bununda bir ilacı var ve tedavi sürecini kolaylaştırıyor. Yan etkiler ise üstesinden gelebileceğimiz yan etkilerdir. İlaçların iştah açtığı ve kilo aldırdığı söylenir, böyle bir durum yok. Fajat kilosu olması gerekenden düşük kiloda olan hastalar için kilo almayı sağlayarak o dengeyi de korumuş oluyor. tedavi ile daha kaliteli ve sağlıklı bir yaşam sürmeye devam ediyor insanlar.
“DEPRESYON TEDAVİSİNDE, AİLE VE SOSYAL ÇEVRENİN KİŞİYİ BİR UZMANA YÖNLENDİRMESİ ÇOK ÖNEMLİ”
Depresyon başlangıcı ve tedavi sürecinde kişinin aile veya yakın çevresi tarafından bir uzmana yönlendirilmesi oldukça önemli. İnsanların psikiyatr ve psikologlara karşı bir ön yargısı var. Bu ön yargıyı yıkmak adına kişiyi cesaretlendirmeli ve bir tedavisi olduğunu, ortadan kaldırılabileceği anlatılmalı.