Değmiyor İşte!
Hayatı hızlı yaşıyor, değerlerimizi de bir o kadar hızlı tüketiyoruz. Yaşamın doğal akışı içerisinde doğru ve güzel yaptıklarımız yanında zaaflarımızın esiri olarak yanlışlarımız da oluyor.
Sıradan insanlarda bu durumu moda deyimle, genel hayata müessir etkinlik etmese de toplum önünde olan ve kendisi için ya da çok yakınında bulunan dostları için birtakım gelecek kurguları yapan insanların daha bir özenli ve dikkatli olması hatta hayatının her aşamasında olduğu gibi görünmesi gerekiyor.
Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi bir karakterinin olduğunu bilen ve bununla birlikte siyaset, ticaret, mazbut ve muhafazakar dernek ve vakıflarda görev alan, kendisine kanaat önderi ve şehri dizayn eden üst akıl gibi görenlerin daha dikkatli olmaları gerekir.
Savunduğumuz ilkeler ve yıllarca tüm benliğimiz, ruhumuz ve bedenimizle çalışarak özlemini duyduğumuz sisteme ve o dünya görüşüne halel getirecek davranışlardan kaçınmak gerek. Böyle yapılmazsa en ufuk bir meltem esintisinde darmaduman olur, nedametimiz ve sonrasındaki durgunluğumuz bile bizi kurtarmayabilir.
Günün sonunda geriye baktığımızda kendimizi sorduğumuz “değdi mi?” sorusuna hem aklın, hem dilin hem de vicdanın verdiği ortak cevap, “Değmiyor işte” oluyorsa ki mutlaka olmuştur, o zaman sözde değil özde, içselleştirerek ve yaşayarak değerlerimizle barışalım. Rol model insanları hep anlattık da bizler onlar gibi olmayı maalesef hiç başaramadık.
Günümüzde yaşanan birçok olumsuzlukları görünce insanın o 80’li yıllara, hiçbir makam, mevki ve servetimizin olmadığı; yokluk, zorluk ve fakat her halükarda samimiyet, ihlas, mutluluk ve huzurlu günlere dönesi geliyor.