Değdi mi Şimdi?

Geçtiğimiz gün, Mustafa Kutlu'nu Yoksulluk İçimizde kitabının isminden hareketle, 'sahipsizlik içimizde' demiş ve ilimiz siyasilerinden çok, ilimizin bazı yönetici ve bürokratlarının vurdum duymazlıkları sebebiyle sahipsiz olduğumuzu dile getirmiştik.

Değdi mi Şimdi?
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Şehrin her sorununda günah keçisi yaptığımız siyasilerin gayretleri ve koşuşturmalarına rağmen bazı yerel bürokratların iş bilmezliği, hantallığı, kendi alanlarında proje yapamamasının ciddi sorun olduğunu hep dile getirdik.

Aslında bunları söylerken bir hakkı da teslim etmek gerektiğine inanıyoruz.

24 Ocak depremi sonrası halkın yaşadığı sorunların çözümünü geçtik, onların merak ettikleri sorulara bile cevap verme yeteneği olmayan bazı kurum ve bürokratlarımız, Allah var bir konuda çok mahir ve cevval çıktılar.

Nedir bu cevvaliyet derseniz, yıkımlar deriz. Evet, halkın yaşadığı sorunları çözme noktasında kapı duvar olan bazı bürokratlar, sıra yıkım işlerini vermeye pardon dağıtmaya gelince oldukça mahir ve yetenekli olup çıktılar karşımıza.

Basit bir kurayı bile beceremeyen, sorunları dinlemekten öte bir çiviyi bile düzeltme iradesi gösteremeyen ilimizin bazı bürokratları ve tepe yöneticilerinin, yıkım konusundaki korkusuzluğu yasal anlamda da kendini göstermiş.

Deprem sonrası yaşanan kaotik ortamı fırsat bilerek yıkım işlerini zorlama yorumlarla “acil” kapsamında ama her halükarda ulufe yöntemiyle dağıttığı iddia edilen bazı yetkililer, yasal anlamda büyük bir suç işlediklerinin farkında dahi olmadılar.

Onlar sık sık ilimize gelen bakanların, “Yıkın, yapın, gereğini yapın” talimatlarının,  kendilerini dokunulmaz yaptığına inandılar.

Oysa bakanın talimatı, “Bu işleri yasal altlıklarını oluşturarak yapın” anlamında bir talimattır. Zira bakan bu işi yapın dedikten sonra “şu yasa, şu yönetmelik ve şu mevzuata göre yapın” demez, demesine gerek de olmaz. 

Ciddi ve işini hakkaniyetle yapan kamu görevlisi, bu işlemleri nasıl yapacağını bilir, bilmese de bir bilene sorar. Bunu da yapamıyorsa ilgili kurum ve yöneticini çağırır ve “Bu işi yasal mevzuata göre yapın” diye talimat verir.

Geldiğimiz nokta ve tartışılan konular bizlerin haykırışlarının ve çırpınışlarının ne kadar haklı olduğunu ve bu şehrin iyi yönetilmediğini hatta yönetilemediğini bir kez daha ortaya koydu.

Günün sonunda;  olanlar, konuşulanlar ve töhmet altında kalmalar ve ithamlar. Değdi mi şimdi bunlara? 

Ne diyordu Ahmet Kaya; “Olmasaydı sonumuz böyle”