COŞKULU BİR KARŞILAMA

Geçtiğimiz Cumartesi günü Elazığ'da, eşine az rastlanır bir şenlik, bir karşılama vardı

COŞKULU BİR KARŞILAMA
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Geçtiğimiz Cumartesi günü Elazığ’da, eşine az rastlanır bir şenlik, bir karşılama vardı. Canım ülkücüler gene coşmuş da coşmuşlardı. MHP genel başkanlığına adaylığını koyan eski içişleri bakanımız Meral Akşener Elazığ havalimanına iniyordu. Ama ne karşılayış, ne coşturucu bir karşılama idi bu. Elazığ yetmiyor, başta Malatya olmak üzere komşu illerden de MHP’liler koşup koşup geliyorlardı. Boy boy insanlar, renk renk arabalar koca alan yolunu doldurmuş gibilerdi. Rahmetli Başbuğun Elazığ’a ilk gelişleri gibi bir hava vardı ortada. Doğal hava da bir o kadar güzel, bir o kadar ısıtıcıydı. Olacak ya, bir şans eseri biz de İstanbul’dan aynı uçakla gelen torunlarımızı karşılamaya gitmiştik. Öylesine esen politika rüzgârı, bir anda ne bileyim bizleri de etkisi altına almış gibiydi. Belli ki MHP’liler artık koltuk değneği olmayacak bir genel başkan arıyorlardı. Meral Akşener bir zamanların kır atlarına binmiş gibi bir rüzgâra kapılmış gibi geliyor da geliyordu. Öteden beri Elazığ’da bir o kadar güçlü olan MHP de daldığı derin uykudan uyanıyor gibiydi. Ne bileyim, bu şahlanış, bu kükreyiş Elazığ politikasına yeni bir dinamizm getiriyor gibiydi. Çoktandır Elazığ’da ülkücüleri, MHP’li geçinenleri böyle bir hava içerisinde görmemiştik.  Kilometrelerce üç sıra arabalar… Özetle devrin liderlerine değer veren bir karşılama idi bu. Biz de bir zamanlar bu tür bir politika rüzgârından geçmiştik. Arabaların çok olmadığı bir dönemde, omuzlarda taşınarak oraya buraya götürülmüştük.

Severim halkımızın bu tür kükreyişini, sevdiklerini bu suretle omuzlarda taşıyışını. Evet, Elazığ bugüne değin bu tür karşılamaları çok yapmış, sevilen liderleri omuzlayıp nice yıllar sırtında taşımıştı. Şimdi de enkaz altında kalmayan bir cumhuriyet kadını genel başkanlığa oynuyordu. Gittiği her yerde başbakanlar gibi karşılanıyor, etrafa umut ve ışıklar saçıyor. Ülkenin birçok yerlerinde hergün yakılıp yıkılmalar, vurulup şehit düşenler gözümüzün önünden geçiyor o an.

Türk kadınına bambaşka bir değer veren, dünyanın hiçbir yerinde kadına seçme ve seçilme hakkını veren bir ülke bulunmazken, 1930’lu yıllarda bu hakkı veren Gazi Paşa’m geliyor aklıma. Meral Akşener bir anda Türk kadınının aydınlık yüzü, doğal inişi, yokuşu, düzü oluyor. Ben bu kükreyişe bu şahlanışa çok mu çok seviniyor “Haydi analar, haydi bacılar, bir gösterin kendinizi.” Demekten kendimi alamıyorum. Türk Kurtuluş Savaşının o kızgın günlerinde kâfir düşmana karşı, doğuda savaşan Nene Hatun, güneyde ve Toroslarda o değin vuruşan Papur Ayşe’ler, Kara Fatma’lar aklıma geliyorlar. İç ve dış güçlerin ülkeyi ne duruma getirdiklerini, Atatürk Türkiye’sini ne hdigerere soktuklarını hepimiz görüyoruz. Bir bakınız Muhteşem Yüzyıl dizilerine. Haftanın birçok günlerinde televizyon kandigerarına getirilen kadın pazarlamalarına… Söyleyin dostlar, biz gerçekten nereye gidiyoruz. Atatürkler, o büyük insanlar bize böyle bir gelecek mi bırakmışlardı. Siz Atatürklerin “Yurtta barış, dünyada barış” sözlerini bir kez daha değerlendirmeye çalışınız. “Kalem kılıçtan keskindir.” Sözünün bize ne anlatmak istediğini bir daha hatırınızdan geçirerek, o kadar savaş görmüş bir insanın ne demek istediğini iyice anlamaya çaba gösteriniz. Atatürkler, İnönüler kendi dönemlerinde hiçbir ülke büyüğünün ayağına gittiler mi. Eşlerini yanlarına alıp yurt gezilerine çıktılar mı. Hep o dünya liderlerini kendi ayaklarına getirdiler. O vakitler bir başka saygınlığımız vardı. ikinci dünya savaşının en kızgın, en ateşli zamanında İsmet Paşa, Rus devlet başkanı Stalin’i, Amerika devlet başkanı Rozvelt’i, İngiltere başbakanı Çörçil’i ayağına kadar getirmiş ve Adana’da bir köy istasyonunda kabul etmişti. Onlar cesur insanlardı. Halkından dahi korkup onlarca korumacı ile gezen insanlar da değildi. Ben bugün sürekli kavga veren Güneydoğu da görev yaptım. O Güneydoğu’nun devlete ve devlet büyüklerine nasıl saygılı olduklarını gördüm. Cizre’de Cudi dağının uzanan burnuna ora halkının “Atatürk Burnu” adını verdiklerini de gördüm. Bugün yakılan, yıkılan Sur ilçesinde öylesine bakılan, korunan bir Gazi Köşkü de vardı. Ben Akşener’in Türk kadınını aydınlatacağı kadar bu değerlerimizi de bir özenle koruyacağına inanıyor ve bütün gönlümle başarılı olmasını istiyorum. Umarım bütün Türkiye bu aydın Türk kadınına destek verir ve öncelikle Türk kadınına karşı işlenen cinayetler de son bulur. Haydi, Meral Akşener yolun açık, başarın daim olsun.