ÇOK MU ZOR?
Ahmet Haşim'in 'İnsanların en zalim efendisi alışkanlıklarıdır' dediği günden beri kölelik yapıyoruz beylik davranışlar ve alışkanlıklarımıza
Ahmet Haşim’in “İnsanların en zalim efendisi alışkanlıklarıdır” dediği günden beri kölelik yapıyoruz beylik davranışlar ve alışkanlıklarımıza. Nereden bulaşmışsa genlerimize ve ruhumuza pozitif bakma yerine negatifliği yeğledik kent olarak.
Şehrimizin gelişmesi, kalkınması ve ülkede iyi bir noktada olmasından hangi Elazığlı rahatsızlık duyabilir. Hangi Elazığlı şehrin öne çıkmasında yük omuzlayan ve bu uğurda fedakârlık gösterenlerin sayısının artmasından rahatsızlık duyabilir. Ya da soruyu tersinden sorarsak, şehrimizi iyi noktalarda görmek istemeyen birileri olabilir mi bu memlekette?
“İnsanlara olan düşmanlıklarını sizi adaletten asla geri koymasın” der Kutlu ve Kerim kitap. Birilerine olan kinimiz ve nefretimiz, bizi bu şehirde yapılan güzellikleri, iyilikleri görmeme bedbahtlığına asla düşürmemeli. Kötülük bulmak çok kolay. Yeter ki bakışınızı ve niyetinizi bozuk tutun her olumsuzluğun sesi de nefesi de gelir bulur sizi. İnsanların kişisel zaafiyetleri, özel hayatları, arkadaş ilişkileri, ticari ilişkileri, dost görünüp arkasından söz söylemeleri ve daha birçok olumsuzluk hayatımızın her aşamasında bizimle birlikte ve ne yazık ki yanı başımızda.
Nasıl bakarsanız öyle görürsünüz diyen Mevlana’nın sözünü haklı çıkartmak istercesine hep sadece bir tarafından kötü bakıyor ve kötü görüyoruz her şeyi. Yok mu memlekette iyi şeyler ve iyi hizmetler? Çok tabi. Ama bunu görmek istemeyen, her türlü olumlu gelişmelere ve ilerlemelere burun kıvıranlar da yok mu? Az da olsa var.
Az da olsa, kısık seslerle de olsa olumsuzluklar habbesini kubbe yapma hastalığına düşünler var. Küçük hatalar oldukça büyütülüp sorunmuş gibi lanse edilirken büyük başarılardan gurur duymamak ve bunu yapanları kutlayıp bir motivasyon rüzgarına çevirme konusunda ne yazık ki hep ketum kalıyoruz.
Geçtiğimiz hafta sonu Elazığ Belediyesinin “Altın Şehirler Yarışıyor” proje yarışmasında şehrimiz üç dalda birincilik getirmesi olayı şehir halkı olarak hepimizi mutlu etmeli. Alınan ödüller ve bunu sağlayan başkan ve ekip tebrik edilmeli. Sonuçta bir yarışma ve bunu üç birincilikle bitiren bir belediyemiz var.
Bu projeler ve alınan ödüller konusunda olumsuz da konuşulabilir. Birileri bunu siyaseten kendine bir vecibe gibi de görebilir. Sevmediğiniz, siyasi açıdan rakip gördüğünüz birilerinin başarısı bir şehri ve ülkeyi ilgilendiriyorsa ve hepimizi gururlandırıyorsa burada siyaset de biter, nefsi davranma da son bulur. Ya da böyle olmalıdır. Çünkü başarı şehrindir ve ülkenindir. Aziz Sancar ile nasıl gurur duyduysak yerel başarılarla da gururu duyma olgunluğuna ve kültürüne ulaşmalıyız.
Hasmane tutumlar ayette ikaz edilen ve uyarılan konuya bizlerin de düşmesine sebep olabilir. Peki bunun sonucunda ne olur. Önce Yüce Yaradan’ın kesin emrine muhalefet edilir bir. İkincisi bu projelerde emek harcayan personelin emeğine ve hizmet heyecanına haksızlık olur. Üçüncüsü ve en önemlisi de şehrimizi daha ötelere götürecek yeni projelerin planlanması ve hayata geçirilmesinde bir ümitsizlik ve yılgınlık yaşanır ki bu durum sayesinde kaybedenler safında yer alırız.
Komşu ya da farklı şehirlerin insanlarının birlikte hareket etme şehrin menfaatleri konusunda ortaya koydukları başarı örneklerini dinlemek inanın çok baydı bizi. Artık hep dinleyen taraf değil bir kez de başarı destanı yazan taraf olalım. Dedikodulardan uzak durup bir zafer anıtı da biz dikelim bu şehrin topraklarına.
Çok mu zor bir şey istedik?