CAZİBE MERKEZİ Mİ?

Yunanca 'olmayan yer' sözcüğünden türetilmiş bir kelimedir, Ütopya

CAZİBE MERKEZİ Mİ?
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Yunanca “olmayan yer” sözcüğünden türetilmiş bir kelimedir, Ütopya. Aynı zamanda “iyi yer, yaşanılası yer” anlamına da gelir.

Ütopyalar, bugün gerçekleşmesi imkânsız toplum tasarımlarıdır… İlginç düşüncelerdir, ütopyalar…

Örneğin, Thomas More, 1516’da yazdığı “Ütopya” adlı eserinde ideal hayali bir İngiltere’yi tarif eder. Bu hayali onun sonunu hazırlar ve idam edilmesine sebep olur.

Adaşı, İtalyan Tommaso Campendigera da “Güneş Ülkesi” adlı yapıtında günün birinde gerçekleşeceğini düşündüğü bir devlet tasarısından bahseder… Tıpkı Platon’un “Devlet” adlı eserinde olduğu gibi… Bu iki eserde ortak olan bir nokta vardır.Hayal edilen ülkelerin, en yüksek yöneticisi filozoftur.

Müslüman aydın İsmail Gaspıralı’nın da muhteşem bir ütopyası vardır. “Kadınlar Dünyası”… Erkek hegemonyasının hüküm sürdüğü yaşadığı döneme, tersinden bakarak kadınların hâkim olduğu bir dünyayı anlatmaktadır.

Okunası eserlerdir, hepsi de…

*****

Dost meclisinde dinlemiştim. Bir mütefekkirin ortaya koyduğu ideadan bahsediliyordu. Belki bu idea da o mütefekkirin, ütopyasıydı… İnsanlığın dünya düzenine hâkimiyetinden oldukça önce hayvanlar âleminin uyum içinde olduğunu, güçlünün güçsüzü yok etmediğini idea ettiği söyleniyordu, bu düşünce insanının…

Hayvanların, birbirlerinin canlarına kastetmediklerini, sadece ölüm gerçekleştiğinden sonra cesetleri yediklerini… İnsanoğlunun dünya egemenliğini eline geçirmesiyle hayvanların yaşam alanlarının daraldığını, bundan böyle hayatta kalma mücadelesinin farklı bir boyut kazandığını beyan ediyormuş düşüncelerinde...

Ne bileyim? Belki de yitirilen insanlığın dışa vurumudur, ütopyalar… Kaybedilen değerlerin, arayışına yönelik…

1550’li yıllarda Avusturya elçisi olarak İstanbul’da bulunan Busbeck’e, “Türkiye’de her şey insanileşmiş, her katı yumuşamış. Hayvanlar bile…” dedirtecek ölçüde insanlık, şefkat ve medeniyetin doruklarında dolaşan bir topluma duyulan.

Sahipsiz kedilere, dağ başlarındaki aç kurtlara yiyecek hazırlayarak ve sakat leylekleri tedavi etmek için müesseseler kuran, kuşların beslenmesi için belirlenmiş yerlere buğday ve darı koyan, hatta miras olarak haftada şu kadar köpeğe, şu kadar kediye yiyecek verilmek üzere fırıncılara, kasaplara paralar bırakan insanlara duyulan özlemlerdir, belki de ütopyalar…

*****

Bayram mesajı için iki resim paylaşmıştım… Bahçede gezinen tavuklar ve bir mısır tarlası…

Aziz dost Dr. Muhammet Çakmak cevap yazmış… Şöyle diyor,

“Toprağı ve eski sebzelerimizi ve tavuklarımızı elimizden alan şehirlere küskünüz. Ve elimizden alınan her şey bizi merhametli ve şefkatli yapan her şeymiş… Artık misafirlerimiz de yok… Dolayısıyla buruk tebessümler de… Bu iki resim bana kayıplarımızın sonsuz derinlikte olduğunu hatırlattı ve biz maalesef insanmışız gibi davranıyor ve zannediyoruz… “

*****

Etraf sakin… Güneş etkisini kaybetmek üzere…

Dizlerimin üzerine çömelmiş, minibüs bekliyorum… Şişmanlıktan olsa gerek. Daha fazla taşıyamıyor, vücudumu dizlerim… Kalkıyorum ayağa, uyuşan bacaklarımı sağa sola gelişigüzel sdigerayarak rahatlamaya çalışıyorum… Minibüsün geleceği yok… Yolun karşısında ki köpek, kendi halinde başıboş yürüyor… Tüyleri dökük… Bir deri bir kemik… Çöp tenekesinin çevresindeki torbaları karıştırıyor… Bir şeyler bulmaya çabalıyor, yemek için… Ama nafile…

Vazgeçiyor, ağır ağır yürümeye devam ediyor. Birkaç kez kesik kesik işemeye çalışıyor, duvar kenarına… Koca adamlar, üzerine doğru yürüyünce tüm gücünü toplayıp uzaklaşmaya çabalıyor… İnsanlardan korkuyor… Arkasından küfrediyor koca adamlar… Yanıma yaklaştıklarında insan olduklarını hatırlıyorlar, yeniden… Biri diğerine sesleniyor. “Şehrimiz cazibe merkezi olacakmış… Yatırımlar gelecekmiş… Fabrikalar kurulacakmış…”

*****

Ütopya sözcüğü aynı zamanda “iyi yer, yaşanılası yer” anlamına da gelir.