Eski-yeni siyasetçi farkı
Türk siyasi hayatında birçok ünlü isim gelip geçti. Hemen her birinin farklı özellikleri ve güzellikleri vardı. Demirel polemik ustasıydı, çok konuşup hiçbir şey söylememe gibi bir meziyeti vardı. Hazırcevaptı, nüktedandı.
Merhum Erbakan her kelimesinde zekâ fışkıran büyük bir ferasete sahipti. Naif, kibar, esprili fakat taşı gediğine oturtan bir hitabete sahipti.
Merhum Özal dobralığıyla öne çıktı. Cesur adımlar attı ve ülkeyi kapalı bir ekonomiden dışa dönük bir ekonomiye ulaştırdı.
Yerel siyasetçilerimizden de renkli ve değerli simaları gördü bu şehir. Merhum Ali Rıza Septipoğlu, doğal samimi, cömert, evini Elazığ’dan giden hemşerisine misafirhane gibi açan, memleketini ve hemşerilerini çok seven, nüktedan bir yapıya sahipti.
Ahmet Cemil Tunç, bakanlık ve milletvekilliği dönemlerinde asla değişmeyen, eski çevresiyle irtibatı kesmeyen, esprili ve samimi bir siyasetçiydi. Mehmet Ağar, Elazığlı olmanın tüm vasıflarını üzerinde taşıyan, topraklarına vefalı, imkânlarını şehrin insanlarına seferber eden ve şehriyle gurur duyan bir duayen siyasetçiydi.
Merhum Hamza Yanılmaz, gözünü budaktan, sözünü dudaktan esirgemeyen, cesur, kararlı, planladığını mutlaka yapan ve halkıyla samimi gönül köprüleri kurmayı başarmış, vefa abidesi bir siyasetçiydi. Süleyman Selmanoğlu, kendi parti ve camiasından olmayanlar dahi özel bir ilgi gösterip gönüllerine giren, bir kez tanıştığı insanın hem simasını hem de ismini unutmayan, gördüğü yerde sorup sual eden halktan bir siyasetçiydi.
Bu isimleri artırmak mümkün. Günümüz siyasetçilerinin de birçok özel, güzel ve değerli meziyetleri var. Halkla iç içeler, onlarla sürekli hemhâller, ilçe, belde, köy demeden gezip halkla buluşuyorlar ve onların sorunlarını dinliyorlar. Tüm bu güzel özelliklerine rağmen basınla ilişkilerde biraz sorun yaşıyorlar. Milletvekillerinin gerçekleştirdikleri hizmetleri ve faaliyetlerini haberleştiren arkadaşlarımız oluyor. Aslında bunu yaparken de herhangi bir beklentileri yok. Ancak bu tür olumlu haberlerde bir teşekkürü bile çok gören siyasetçilerimiz ufak bir eleştiride celallenip anında arayıp sitemlerini iletiyorlar.
İyi ve güzel haberlerde esirgedikleri teşekkürü, az biraz eleştiri dozu olan haberlerde sitem ve tepki olarak gösterebiliyorlar. Oysa yazımızın başında zikrettiğimiz siyasetçilerimizin hiç birinin bu tür bir özelliği yoktu. Yani hiçbir önyargı ya da çevreden gelen farklı beyanların etkisinde kalmadan gazeteci arkadaşımızı arar ya bir eksikliği gündeme getirdiği için ya da bir hizmeti takdir ettikleri için ama her halükarda teşekkür ederlerdi.
Eleştirel haberlerde de hizmeti öne çıkaran haberlerde de ilgili gazetecileri arar varsa yanlış bilgi doğrusunu verir ya da hizmeti öne çıkaran haberler için teşekkür ederlerdi. Bu konuda meslek büyüğümüz İrfan Arslan keşke bunları anlatan bir kitap yazsa da bizler de hep dinlediğimiz bu olayları bir de kitaplardan okusak.
Siyasetçilerin nasıl daha çok hizmet etmede moral, motivasyon ve hakkı teslim edip teşekkür etme ihtiyacı varsa, hizmetlerini geniş kitlelere duyuran basın mensuplarımızın da yaptıkları olumlu ya da olumsuz haberler karşısında siyasetçilerin doğru bilgi verme ya da yapılan olumlu habere teşekkür etme gibi bir motivasyona ihtiyaçları vardır ve bu konuda siyasetçilerin ketum ve tutuk olma yerine daha açık ve dışa dönük olmaları gerekmekte.