Bu Bahçe Çocuklara, Doğanın Kapısını Açıyor

Nisa Yılmaz/ Türkiye'de ve dünyada otoyol kenarına kurulu tek botanik bahçe olan Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi, ziyaretçilerine eşsiz bir manzara sunduğu gibi bilimsel çalışmalara ve eğitimlere de ev sahipliği yapıyor.

Bu Bahçe Çocuklara, Doğanın Kapısını Açıyor
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Ali Nihat Gökyiğit tarafından eşi Nezahat Gökyiğit adına 1995 yılında kurulan Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi, yıllar içerisinde birçok bitki türüne ev sahipliği yapar duruma gelmiş bulunuyor. Nezahat Gökyiğit Bahçesi Gönüllü İşler Koordinatörü Fatma Gülenç, bahçeyi tanımamızda bizlere yol gösteriyor. Bahçe 8 adadan oluşuyor. Tüm adaları görmek ve gezmek için koca bir gün bile yeterli gelmiyor.

Otoyol kenarında bir botanik bahçe nasıl kurulur? sorusunun cevabını iki kelime ile anlatmak elbette oldukça zor. Fakat çok net bir şey var ki, ziyaret edenlerin asla gözünden kaçamayacak; alanın her detayı en iyi, en kullanışlı şekilde değerlendirilmiş ve değerlendirilmeye devam ediyor.

Bahçe faaliyetlerine göre 3 ana bölümden oluşuyor; bahçe, eğitim ve bilim. Ataşehir’de TEM Otoyolu kenarında kurulu her olan bahçe, ücretsiz ziyaret ediliyor. Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi, aynı zamanda bir bahçe olmanın da ötesinde, bilimsel ve eğitim alanlarını da içeren büyük bir merkez haline gelmiş durumda. Bilimsel çalışmaların yapıldığı bir NGBB Herbaryumu ve Bahçede yetişkin ve çocuklara özel eğitim alanları yer alıyor. Aynı zamanda bahçeye ait olan “NGBB Kütüphanesi” yer alıyor. Kütüphanede, bitki bilimine dair yüzlerce kaynak yer alıyor.

“Yaparak, Yaşayarak, Öğrenmek”

Yetişkinlere yönelik Uygulamalı Bahçıvanlık Kursu, Bitki Ressamlığı Kursu, Etnobotanik Kursu ve Bitkisel Tasarım Atölyesi eğitimler yer alıyor. Çocuklar için ise uygulamalı bahçıvanlık kursu, doğayı tanımaya dair oyun ve eğitimler veriliyor. Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi kütüphanesinde part time olarak çalışmaya başlayıp daha sonra çocuklara yönelik eğitim ve faaliyetlerde yer almaya başlayan Mine Yılmaz, eğitimlerin içeriğine ve çeşitliliğine dair gazetemize bilgiler verdi. Yılmaz: “Üç buçuk yıldır Nezahat Gökyiğit Bahçesi’nde çalışıyorum. İnsan Kaynakları ve Kütüphanecilik mezunuyum. NGBB Kütüphanesinde part time olarak çalışmaya başladım. ‘Yaparak yaşayarak öğrenmek’ modeli, bizim eğitim felsefemiz. Çocuklar burada hem dereotunu ekip, büyütmekten hem de o dereotunu yemekten büyük keyif alıyor. Çocuk, dereotunun nasıl büyüdüğünü öğreniyor. Dereotu yetiştirdikten sonra başka tohumları da ekebilecek hale geliyor. Geri dönüşüm çalışmalarımız da oluyor. Bir kapakla sanat eseri yapabiliyor çocuklar. Tabii bu noktada aileye de çok iş düşüyor. Ailenin de aynı bilinçte hareket etmesi gerekiyor ki bir dönüşüm gerçekleşebilsin.”

“Doğayı, Oynayarak ve Eğlenerek Tanıyorlar”

Yılmaz, “Bahçede ekim çalışmalarını biraz detaylı anlatmak gerekirse hava koşullarına göre derslerimizi nasıl yapacağımıza karar veriyoruz. Bahçeyi hiç tanımayan bir grup geldiğinde, eğer havada güzelse randevularımızı ona göre ayırıyoruz. Kış dönemlerinde genellikle içeride oluyoruz. Fakat bizim isteğimiz daha çok dışarıda olmak. Çünkü çocuklar zaten sınıflara çok alışık. Dışarıda açık havada olsunlar istiyoruz. İlk gelen bir grupla keşif etkinliği yapıyoruz. Beş ağacı tanıyoruz, onlarla ağaçların isimlerini ve Latincesini öğreniyorlar. Yaptığımız etkinlikleri oyunlarla pekiştirmeye çalışıyoruz. Eğer etkinliklerimizi içeride yapıyorsak, ‘Minik Bahçıvanlar Etkinliği’ ile tohum ekmeyi öğreniyorlar. Tohumun çimlenme koşulları, canlı ve ya cansız mı bunları öğreniyorlar.”

“Atık Sanat”

Atıkları birer sanat eserine çevirdiklerini söyleyen Yılmaz, “Geri dönüşüm atölyemiz var, ‘Atık Sanat’ adında. Pet şişe, kapak, kağıt gibi atıkları sanat eserine dönüştürüyorlar. Ve çocuklara kendisi ile doğayı renklerle birleştirmek gibi bir etkinlik yapıyoruz. Beş duyu organına hitap eden, ‘Duyu Bahçem’ etkinliği var. Duyu Bahçem etkinliğinde ise gözler kapalı doğayı dinleme, doğa parfümü oluşturma, çimlerde serbestçe basmak ve yürümek, onların bilgilerini veriyoruz. ‘Elimdeki doğa’ etkinliği ile kendileri ve doğayı eşleştirip keyifli vakit geçiriyorlar. Bu şekilde oldukça eğleniyorlar. Bu ve buna benzer birçok etkinliğimiz var.”

“Rehbersiz Öğrenme Alanları”

Mine Yılmaz, “Aynı zamanda rehbersiz öğrenme alanlarımız var. Piknik yapılan tek ada Mesire Adası. Orada çocukların eğlenirken öğrenebilecekleri bazı modüller var. Orada çocukların oynarken eğlenebilecekleri bazı modüller var. Bitkilendirme ile ilgili soruların olduğu bilmece duvarı var. Bahçe içerisinde bir de labirent var. Çocuklar kendilerini bularak eğleniyorlar. Bir de teşhis yolumuz var. fanuslar içerisinde bulunan yaprak çeşitleriyle, yönergeleri olan bir pusula var. Yaprakları inceleyerek, ipuçlarına ulaşıyorlar ve elindeki yaprağın ağacını teşhis etmiş oluyor. Ve oraya onun ismini yazıyor.”

Çocuklar Hem Sebze Yetiştiriyor, Hem de Yetiştirdiğini Tüketiyor

 Aldıkları eğitim ve yaptıkları etkinlik sonrası çocukları gözlemleyen Yılmaz, şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Bir saatlik etkinlikten sonra bunu gözlemlemek zor. Okul gruplarıyla genellikle birer saatlik etkinlik yapıldığı için çocuklardaki değişimi değerlendirmeyiz fakat heyecanlı ve mutlu bir şekilde buradan ayrılıyorlar. Uzun dönem süren etkinliklerimizde çocuklar doğadaki canlılara karşı önyargılarını kırmış oluyor. Örneğin, böcek görünce çığlık atan bir çocuk daha sonra sevmeye ve alışmaya başlıyor. Ve ya soğan yemeyen bir çocuk, ağzında soğan kokusuyla servisine biniyor. Buraya hevesli bir şekilde geliyor çocuklar. Burada öğrendiklerini aileleriyle paylaşmak istiyorlar. Bundan dolayı heyecan duyup, evini bahçeye dönüştürenler oluyor. Kendi ürettikleri sebzeleri, meyveleri yemek onlar için hem mutlu hem de gurur verici oluyor.”

“Elazığ’dan da Öğrencilerin Gelmesini Çok İsteriz”

Doğu Anadolu’dan gelen çocuklarımız, 2 refakatçi öğretmen eşliğinde bahçeyi gezme imkanı buluyor. Geçtiğimiz yıla kadar valilik, uçak, akşam yemeği ve konaklama desteği sağlıyordu. Biz de geri kalan masraflarını karşılıyorduk. Geçen yıl tüm masrafları biz karşıladık. Kars’tan, Kahramanmaraş’tan, Van’dan öğrencilerimiz geldi. Özellikle doğudaki çocuklarımızın buraya gelmelerini istiyoruz. Doğu Anadolu’dan gelen gruplar, çok istekliler ve kıymet veriyorlar. Bu elbette bize de yansıyor. Hem İstanbul’u geziyoruz. Akvaryuma ve tarihi yerlere ve lunaparka gidiyoruz. Kütüphanede bilim adamlarını araştırıyoruz. Çiçek dikimleri yapıyoruz. Böyle tatlı ve çeşitli etkinliklerimiz oluyor. On gün sonra ise gözü yaşlı bir şekilde ayrılıyoruz. Çok alışıyoruz çünkü çocuklarımıza. Talepler doğrultusunda gelen gruplar oluyor. Farklı yerlerden çocuklar gelsin istiyoruz. Elazığ’dan da öğrencilerimizin burayı görmesini ve tanımasını isteriz. Elazığ’dan böyle bir talep olursa web sayfamızdan bizlere ulaşabilirler. Bu projeler çok uzun zaman önce belirleniyor. Bu sene Iğdır’la çalışacağız sanırım. İnşallah belki önümüzdeki yıl Elazığ ile çalışırız. Biz de çok isteriz.”

Çocukların özgüveninin gelişmesi ve doğadaki kaynakların sınırlarını bilmesi gerektiğine dair ailelere şu önerilerde bulunuyor; “Çocuklar doğadaki kaynakların sınırsız olduğunu düşünüyor. Bunun algısını sağlayan ise daha çok marketler, ebeveynler. Çocuğa, ‘bırak sen yapma, sen karışma’ gibi yaklaşımlar, çocuğun hem özgüvenini zedeliyor hem de bu konulardan soğumasına neden olan şeyler. Çocuklara ‘dünyadaki kaynaklarımız tükeniyor, kutup ayılarının sonu geliyor’ demek de ekofigür oluşturuyor. Bunu da yapmamak lazım. Önce kendi çevrimizi temizlemek. Ailelerin tutumu, çocukların çevreye olan tutumunu da etkiliyor. Burası çocuklar için bir özgürlük ve rahatlama alanı. Aileler de çocukların bir şeyleri kendilerinin yapmasına müsaade etmeli.”